Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İNSANA, İRADE VEREN VE ONU ÖZGÜR KILAN ALLAH'TIR!..

" Önünden ve ardından takip eden koruma korteji var da, kendisini Allah'ın gazabından korur ( diye düşünüyorsa. Allah onu da bilir). Hiç kuşkusuz bir toplumun bireyleri kendi iç dünyalarını değiştirmedikçe Allah da o toplumu cezalandırmayı mümkünü olmaz; O ndan başka sığınacak bir merci de bulamazlar." ( Ra'd sûresi, âyet 11)

" Bu, şu ( yasa) gereğidir. Allah, bir topluma bahşettiği nimeti o toplum özbenliğine yabancılaşmadıkça asla değiştirmez: zira Allaha her şeyi işitendir, tarifsiz bir ilimle bilendir." ( Enfâl sûresi, âyet 53)

" Hatta yuğayyirû mâ bi-enfusihum: " kendilerinde olanı değiştirmedikçe." Anlamı nötr olan bu kalıp, bağlamına göre olumlu ya da olumsuz anlam kazanır. ( 13:11) Burada " nimet" sözcüğünün delaletiyle olumlu bir anlam kazanmıştır. İşte bu olumlu bağlamda " kendinde olanı değiştirmesi" , sonuç olarak " kişinin kendine karşı yabancılaşması " anlamına gelir." ( Kur'an,Meal,Tefsir)

Konumuz, gerçekten önemli, mühim bir konudur.. İnsanın iradesinde, dilemesinde, çalışmasında, tavırlarında, yaşantısında özgür olduğunu, yanlış kader inancını kabul etmeyip, " bu benim kaderimmiş" demeyip, ileri, daha ileriye koşan insandır.

Yüce Rabbimiz!.. Yaratmış olduğu kullara, akıl, irade, seçme, tercih etme kabiliyeti bahşetmiştir.. Yapmış olduğu yanlış anlayış neticesinde " bu benim kaderimmiş" ilkel fikrini reddedip
ileriye, daha ileriye, iyiye, mükemmele koşan insandır.

Körü körüne kadercilik anlayışı, İslam'da bulunmamaktadır. İnsanoğlu, akıl irade, tercih etme. seçme sebebiyle iyiyi tercih etmiş ise, iyi yolda yürüyecektir.. Veya aksini yapıp kötülükle, kötülerle hem dem olması sonucu ise, bunun da karşılığını görecek, hem dünyada, hem de uhrevi alemde ziyana uğrayacaktır.

" Kader konusunda, " insanın iradesini ilgilendiren nokta ile tabiî ve kevnî hadiseleri ilgilendiren ciheti birbirinden ayırmak lazımdır. " İnsanın dışındaki varlıkların mukadderatlarının tayin ve tesbitinde, sorumlulukları olmadıklarından dolayı , bir sakınca yoktur. Ancak, insan sorumlu bir varlıktır. Kur'an bunu şöyle açıklamaktadır :

" Doğrusu Biz, sorumluluğu göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da, onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir. Pek zalim ve cahil olan inan ise onu yüklenmiştir." ( Ahzab sûresi, âyet 71)

O halde, sorumlu olması cihetiyle diğer varlıklardan ayrılan insanın, sorumluluğu oranında hürriyetinin olması, sınırları Allah tarafından çizilmiş sahada insanın kendi kaderini kendinin belirlediği ortaya çıkmaktadır. İnsan kendi kaderini belirlerken Allah, ona yol göstererek yardımcı olmak için, peygamber ve kitap göndermektedir. Yani, insanın özgür iradesi olduğu için, Allah kuluna teklifte bulunmaktadır.

İradenin mecburiyeti demek, irade yoktur demektir. Çünkü mecburiyetin olduğu yerde iradeden söz edilemez. Buna göre, insanın kaderi, iyiliği veya kötülüğü yapacak şekilde yaratılmış olmasıdır. Bu hususu vurgulayan İkbal: " Allah, hür iradeli insanı yaratmakla, bazı konularda iradesine sınır koymuştur." demektedir." ( ( Allah'ın takdiri, kulun tedbiri, A. Akbulut, say.. 140-141)

Bu görüşlerden sonra şu hususları yazmak istiyorum: Maalesef özgür irade mevzuu hem ülkemiz de, hem de diyarı İslam'da farklı farklı anlaşılmış, kimi zamanlar Kur'an dışı görüşler ortamı kasıp kavurmuş, kimi zamanda insanların özgür olmadıkları beyan edilmiştir. Bu hususta, ortaya çıkan gerilik, geri anlayışlar, tembellik, çalışmama, fakirlik gibi hususlar İslam'a mal edilmiş, kulların bir iradesinin, özgürlüğünün olmadığı tartışılmıştır.

Netice olarak;

Konumuz içersin de öne sürülen mes'eleler, aziz Kur'an'ın. aziz İslam'ın emrettiği emirlere göre yaşanmış, tatbik edilmiş olsaydı, alemi İslam yedi düvele muhtaç olmaz, el kapılarında sadakaya muhtaç bir halde yaşanmış bulunmazdı..

Maalesef, kalkınmış bir Batı, ileri safhalara ulaşmış bir ABD, fakir ülkeleri, bu ülkelerin insanlarını kul ve köle yapmışlardır. İslam ülkelerini yöneten Beşşar Esed ve benzeri uyanıklar, insanları robotlaştırmışlar, "zenginlik Allah vergisi "diyerek, insanları sömürmüşlerdir. Oysa, böyle bir kader, birey özgürlüğü tartışmaları yeni bir mes'ele olmayıp taa bidayetine gidecek olursak karşımıza Emeviyye çıkmaktadır.

İnsanlar, kralın bir robotu olarak anlaşılmış, Beni Ümeyye krallarının değer verdiği kadar kul olmuşlar, bunun dışında her hangi bir söz, davranış hakları olmamıştır, Camilerde bile, insanların soru sorma hakları ellerinden alınmış, " Sus" bile diyemez hale getirilmişlerdir.

Hanım cemaatler böylelikle camilerden kovulmuş. onların cuma, bayram ve yakınlarının cenaze namazlarına katılmaları men edilmiştir. Bunun yerine susmaları, rahat rahat evlerinde oturmaları için evlerinin "en karanlık odaları "mescidleştirilmiş, susmaları konuşmalarından daha çok rağbet görmüştür.

Son sözler olarak şunu arzetmek istiyorum: Birey özgürdür, özgürlüğünün kıymetini bilmesi lazımdır ki, Allah'a kulluğunu bilerek, inanarak yapmış olsunlar. Aksi halde, robot olmaktan kurtulamazlar. Beyinleri, akılları boşaltılmış birer birey durumuna düşmüş olurlar.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın