Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İNFAK ZAMANI !.. 

     " Siz ey iman edenler ! Kazancınızın temiz ve helâl olanından ve sizin için topraktan bitirdiğimiz ürünlerden karşılıksız harcayın; fakat, size verdiğinde gözü kapalı olmadıkça el uzatmayacağınız, bayağı ve haram olanı vermeye kalkmayın! Zira iyi bilin ki, Allah ( kendi kendine ve tüm varlığa) yetendir, hamdin her türüne lâyıktır." ( Bakara sûresi, âyet 267) 

     Kısa bir yorum:

     " Âyette geçen tayyibât'ı " temiz ve helâl", habis'i de " bayağı ve haram" olarak çevirmemizin nedeni birincilerin helâl ikincilerin haram kılındığını ifade eden âyetlere dayanmaktadır. Zımnen: Haram, şer'an servet değildir. Dolayısıyla haram kazançla yapılan hayrın hayrı olmaz. Zira haram necasete benzer: kirlenen temizlenir, fakat necasetin kendisi temizlenmez,." ( Kur'an Meali) 

     Müslümanın kendisine yapılmadığını istemediğini, kabul etmediğini başkalarına da yapması mümkün değildir. Tabii ki, bir şey helal ise, tayyibat cinsinden ise verilmesi, ikram edilmeli ve infak da bulunulmalıdır. Aksi halde, haram ise, ondan hayır yapılması, infakda  bulunulması mümkün değildir. Şu ayeti kerime de beyan buyrulduğu gibi:

     " Gerçek erdem yüzlerinizi doğuya veya batıya döndürmeniz değildir. Fakat gerçek erdem kişinin Allah'a, âhiret gününe, meleklere, İlâhi kelama, peygamberlere inanması, malı ona sevgi duymasına rağmen- yakınlara, yetimlere, yoksullara , yolda kalmışlara, isteyenlere ve özgürlüğü ellerinden alınanlara vermesi, namazı istikametle kılması, zekâtı gönlünden gelerek vermesidir. Onlar söz verdikleri zaman sözlerinde dururlar, şiddetli zorluk ve darlıklara karşı göğüs gererler. İşte bunlardır sözlerine sadık kalanlar... Takvâya ermiş olanlar da bunlardır." ( Bakara sûresi, âyet 177) 

     Ne imansız ve ibadetsiz ahlâkla, ne ahlâksız ve ibadetsiz imanla, ne de içeriği boşaltılıp şekle indirgenmiş ibadetle iyiler safına dahil olabilirsiniz. Çünkü, ibadetler Allah'a yollanmış mektuba benzer. İçi boşalmış bir ibadet, Allah'a yollanmış boş bir zarfa benzer. Mektup ruhsa zarf cesettir. Diri ibadet sahibinin altında altında bir burak, ruhsuz cesede dönmüş ölü bir ibadet ise sahibinin sırtında bir yüktür. 

     Yukarıda zikredilen ayette zikredilen bu beş madde bir fazlasıyla Cibril hadisi diye meşhur olan hadiste de yer alır. Sonraki ilmihallere " imanın şartları" olarak geçen bu hadisteki fazlalık " kadere iman" maddesidir. Bu beş madde Kur'an'da buradan başka Nisâ 136. âyette de geçer. 

     Hiç kuşku yok ki, iman edilmesi gerekli unsurlar sadece bunlardan ibaret değildir. Kur'an'da yer  mânası katî her hüküm, iman umdeleri arasına girer. 

     Mâl " eğilmek, eğilim göstermek, meyletmek" anlamındaki meyl'den türetilmiştir.  Bu hem insanın mala düşkün olduğunu, hem de malın " mail" ve " zail" ( geçici) olduğunu çağrıştırır. Hem maddî hem mânevî değeri ifade ettiği yerlerde mâl değil hayr olarak gelmiştir.  

      Bu anlatımlardan sonra, ülkemizin on tane İl'inde meydana gelen depremden söz etmek istiyorum: Bilindiği üzere, on vilayetimizde taş taş üstünde kalmamıştır. Yıkılan evler, binalar, saraylar, kat kat apartmanlar yüreğimizi burkmuş, milleti üzüntüye sevk etmiştir.

      Daha doğrusu, yıkılan binalar, sönen ocakları bir taraf edelim de, ölen canların hesabını, toprağın altıhnda, moloz yığınlarının altında can veren yiğitlerin hesabını kim verecektir?

     Bir kısım üç kağıtçı, paragöz müteahhitler bu mel'un, çirkin işin hesabını vermelidir. Bölgem Afşin ve Elbistan olduğu için, K. Maraş olduğu için çürük binaların, betonsuz, demirsiz binaların insanları nasıl katlettiğini içim acıyarak görmekte ve şahit olmaktayım. 

      Ne kadar saf miletiz!... 

     Gözler yapılan çirkinlikleri, alavere, dalavereleri görmemiştir. Müteahhit geçinen bilgisiz, zalim, gözü kararmış mel'unlar bu işin hesabını, kitabını nasıl vereceklerdir? 

      Uzun yıllardar bir Batı ülkesinde ikamet etmekteyim. Kendi ülkemden, kendi il"imden, kendi İlçemden utanır oldum. Oralara, o rezillikllere dönüp bakmak istemiyorum. Batı da, zaman zaman yer sarsılır, ama, gelin görün ki, ölen insan olmaz, sadece binadan bir kerpiç, bir tuğla düşebilir. Ya bizde? 

       Ne kadar paragöz milletiz!... Yapılan .binalar tamamen çürük, çarpık ve temelsizdir. Bir süs yapılmış, bir boya, badana yapılmış, sonra gariban insanın parasına el konulmuş, iğneden, ipliğe pazarlık yapılarak mağdur edilmiştir. 

     Batı insanları Kiliseye giderse giderler, ama, yapmış oldukları iş , yapı, muamele İslam'a uygun işlerdir. Bizim sahtekar müteahhitler de camiye giderler, tesbih çekerler, el gördülük Müslüman geçinirler, ama, gelin görün ki, yaptıkları işler, muamele, inşaatları, alış-verişleri tamamen din kabul etmez işlerdir!.. 

      İnfak zamanı!...

      Milletimiz var olsun, yemiyor, giymiyor ve darda kalana koşmaktadır. Bir taraftan deprem yıkıntılarının arasından çıkarılan ölüleri gömerken, kalanlara da ekmek ve aş olmaktadır. Devlet, tüm imkanlarını seferber etmiş, gelin görün ki,pörsümüş vicdanlara  söz geçiremiyor. 

      Netice olarak;

      İçimizdeki paragözlük, vicdansızlık bu kadar tavan yapmış iken, bu masum insanlar ne yapabilirler? Paragözler, ellerindeki para dolu çantalarla kaçmaya, yurt dışına sıvışmaya çalışmaktadır. 

     Onun içindir ki, bunlara devletin acilen el atması, müteahhitlik yapan, bina alıp satan vicdansızların yakasına yapıışıp " gel ulan deyyus" demesi lazım ve zamanıdır. 

      Aksi halde, bu aziz milletin alın teri, ahı, etttiği beddua, göz yaşları figan olarak kalacak, bu zalimler de yine bildiklerini yaparak, milleti kandırmaya, göz boyamaya devam edeceklerdir. 

       İslami hükümler arasında " el kesme" müeyyidesi bulunmaktadır. İşte, tam zamanıdır. Bu hainlerin bellerine, ellerine vurulacak, dilleri kesilecek, bir daha, bir daha bu aziz milleti kandıramayacaklar. 

      Deprem bölgesinde öylesine cingözler, eli uzunlar, açık göz geçinenler dolaşmaktadır ki, " çalmak, çarpmak, çırpmak" için gözleri "fır fır" okumaktadır. 

       Tüm bu gelişmeleri göz önüne alarak, uyanık olmak, uyumamak zorundayız. İnfaklarımızı yerli yerince yapalım, boş yere, saçma kişilere sarfetmeyelim. Hayırlarımız hakkıyla yerine ulaşsın, yerini bulsun İnşaallah!,, 

     Rabbimiz!... İnfaklarımızı makbul eylesin!.. Birimizi bin yapsın!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın