İNCİTMEMEK VE İNCİNMEMEK!..
" Zaten, eğer Rabbin dileseydi insanlığın tamamını tek bir ümmet yapıverirdi. ( O bunu dilemediği içindir ki) onlar, farklı görüşler benimsemeye başladı. " ( Hûd sûresi, âyet 118 )
" İmdi söyle kullarıma: birbirlerine karşı sözü en güzel bir biçimde söylesinler; çünkü Şeytan aralarını açmak ister. Gerçek şu ki, Şeytan insanın apaçık düşmanıdır. " ( İsrâ sûresi, âyet 53)
Bir başka ifadeyle " konuşma zeminini açık tutsunlar". " Kullarım" dan kastın mü'minler, onların söylemeleri emredilenlerin de " farklı inanç mensupları olduğu söylemlerin de " farklı inanç mensupları olduğu söz geliminden anlaşılmakta, dolayısıyla, Mü'minler sözün gücüne güvensinler. denilmektedir.
Mü'minler; çağımızda incitmemek, tahkir etmemek, kötülememek yolunu tercih etmiş olsalardı, sanırım, farklı bir dünyada yaşardık, incinmez, hiç bir fani bize saldırırcasına üzerimize üzerimize gelmezdi.
Gönül adamı olmak, ehli gönül cihetini tutamadığımız için , karşı cephenin bizi anladığı, anlayışla karşıladığı görülmemektedir. Sürekli atışma, çatışma, vuruşma, kırışma halinde asırların, zamanların tükenip gitmesine, heba olmasına sebep olmaktayız. Ayette:
" Bana uyman gerekmiyor muydu? Şimdi sen emrime karşı gelmiş olmadın mı?" ( Tâhâ sûresi, âyet 93)
Madem ki, Mevlana haftasının içerisinde bulunmaktayız. O halde, her şeyimiz sevgi kokmalı sevgi dolmalı, sevgiyle haşir neşir olmalıyız.
Sokaklarımız; kavga yerine, döğüş arenası olma yerine barışın, muhabbetin fink atmış olduğu meydanlar, alanlar olmalıdır.
Siyasetin cirit atmış olduğu sahalar, birer sevgi menbaı, kardeşlik alanları olsa idi ne güzel olurdu değil mi? Çatışma, vuruşma, birbirlerine eğri-büğrü söz yetirme yerine sevgi, saygı, insanilik, hoş görü, çağıl çağıl çağlamış olsaydı, daha güzel olmaz mıydı?
Zaten, aziz dinimiz bunu emretmekte, bunları yapmamızı istemiyormu? Tabii ki, Müslümanların ayeti kerimeleri, aziz Kur'an'ın emirlerini baş tacı ederek, hadisi şerifleri bayraklaştırarak yaşamamız bizden istenmiyor mu?
Bilhassa, millet olarak, Anadolu insanı olarak, Türkiye'li olarak tarih boyunca kan ve kıtalı da görmüş, yaşamış bir milletiz!.. Hal böyle iken, bu günkü ortamda niçin birbirimizle didişiyor, kapışıyor, kırışıyor ve vuruşuyoruz?
Halbuki, Dedem Korkut Ata yaşanan bu tür tüm kaosları bize yasaklamadılar mı? , kaçınmamızı istediler, arzu etmedilermi?
Yaşanan tüm düelloları, Yunus, güzel güzel deyişleri ile, tavsiyeleri ile, şiirleri ile, kıt'aları milletimizi eğrilikten, sapkın yollardan sakındırmadımı acaba?
Sonuç yerine;
Geliniz, hep birlikte sevgiye koşalım, onu yakalamak için, bulmak için ömürler tükensin, alınlar terlesin ve bedenler yorulsun!
Yeter ki, birlik için, bir olmak için yüce Allah'ın emirlerini dinleyip, Rasul'ün sünnetini kılavuz yapalım. Müçtehid imamlarımızı dinleyip onların cehdlerinden, çalışmalarından müstefid olarak yolumuza devam edelim.
Ebu Hanife'yi dinleyip, İmam Şafii rehber yapalım!.. Ahmed Bin Hanbel bizlere liderlik yapsın, İmam Malik yolumuzu aydınlatsın, Matüridi; ümmete rehber olsunlar İnşaallah!
İşte, o zaman müşahade edilecektir ki, aziz İslam ümmetini; dışardan zorlayan, içimize girmeye çalışan güruhlar, surdan gedik açamayacaklar, dip diri, dim dik ümmet olarak yaşayacağız!..
Sağlam kurmuş olduğumuz bu sarsılmaz yapımıza, girmeye çalışan sapkın, sapık, hayalci fikirler giremeyecek, haşhaşilik yapamayacaklardır!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın