Şeref ŞEN

Şeref ŞEN

Mail: serefsen4848@gmail.com

İdam mı, Cinayetlere Devam mı?

İdam cezası, bir kişinin ciddi suçlardan dolayı devlet tarafından ölümle cezalandırılmasıdır. Günümüzde insan hakları ve adalet sistemleriyle ilgili çeşitli tartışmalara yol açan bu ceza, dünya çapında bazı ülkelerde kaldırılmış olsa da  (Amerika ve Çin başta olmak üzere 50 kadar ülkede)   uygulanmaktadır.

İdam cezası tarihsel olarak, suçluları cezalandırma ve toplumda korku yaratarak caydırma amacıyla uygulanmış bir ceza türüdür. Genellikle cinayet, vatana ihanet, terörizm, uyuşturucu ticareti gibi ağır suçlar için kullanılmıştır. Türkiye'de idam cezası 1984'te son kez uygulanmış ve 2004 yılında, Avrupa Birliği ile müzakereler çerçevesinde, tamamen kaldırılmıştır. İdam cezasının kaldırılmasının ardından, ülkemizde ömür boyu hapis cezası gibi alternatif ceza yöntemleri kullanılmaktadır. 

Sözlükte “ardından gitmek, iz sürmek, yaptığı işte birinin yolunu takip etmek; kesmek, eşitlemek ve misilleme yapmak” mânalarına gelen kısâs  İslam hukukunda, kasten öldürdüğü kişiye karşılık fâilin öldürülmesini, kasten işlediği müessir fiil sonucu mağdurda bedenî-fizikî zarar meydana getiren kimsenin benzeri şekilde cezalandırılmasını ifade eder.

Eski toplumlarda “Cana can, göze göz, dişe diş” şeklinde formüle edilen kısas cezası, tarihsel süreçte toplumlara göre farklılıklar arz etmekle beraber hayata ve vücut bütünlüğüne karşı işlenen kasıtlı suçların kısasla cezalandırılmasının, günümüze intikal etmiş en eski hukuk metinlerine sahip İlkçağ kavim ve medeniyetlerine kadar uzanan uzun bir geçmişi ve yaygın bir uygulama alanı bulunmaktadır. 

Haksız yere adam öldürmenin büyük bir suç ve günah olduğu ilâhî dinlerin ortak temalarından biri olup (Tekvîn, 9/5-6; Çıkış, 20/13; 21/12-14, 23/7; Sayılar, 35/11-21; Matta, 5/21-22; Luka, 18/20) Tevrat’ta adam öldürme ve yaralama ile sonuçlanan müessir fiillerin “cana can, göze göz, dişe diş, ele el, ayağa ayak, yanığa yanık, yaraya yara” şeklinde kısasla cezalandırılması öngörülür (Çıkış, 21/23-25; Levililer, 24/17, 19-21; Tesniye, 19/21). 

Kur’an-ı Kerimde;"Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında kısas size gerekli kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ancak her kime, kardeşi tarafından bir şey bağışlanırsa, artık ona hakkaniyetle uymalı ve kalan diyeti ona güzellikle ödemelidir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme, bir rahmettir. Bundan sonra kim haddi aşarsa, ona elem verici bir azap vardır.""Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız.” buyrulmaktadır.(Bakara, 2/178-179).

Kur’an’da dört yerde geçen kısas kelimesi, “denklik” anlamına geldiği bir yer dışında (el-Bakara 2/194) İslâm ceza hukukundaki terim anlamıyla kullanılmıştır (el-Bakara 2/178, 179; el-Mâide 5/45). Bu kavram hadislerde de kısas ve “kaved” şeklinde isim ve fiil kalıplarıyla sıkça geçmektedir.

İslâm öğretisinde kısas, temel insan haklarının çekirdeğini oluşturan ve diğer hakların kullanılması kendisine bağlı olan hayat hakkını güvence altına almaya yönelik bir müeyyidedir. Haksız yere ve kasten adam öldürme ve yaralamalar kısasla cezalandırılarak hem insan hayatına ve vücut bütünlüğüne yönelik haksız tecavüzler önlenmiş, hem de suçlu işlediği suça denk bir ceza görerek adalet sağlanmış olur. Kısasın olmazsa olmaz şartı, fâilin mükellef ve hür iradeye sahip bir kimse olması, fiilin kasten işlenmiş olmasıdır. Taksirli suçlarda kısas uygulanmaz.

Ülkemizde son yıllarda kadın ve çocuk cinayetlerinde görece bir artış gözlenmektedir. Sokak ortasında, çocuklarının, ailesinin gözü önünde hunharca katledilen kadınlar toplumda infial uyandırmaktadır. Taammüden işlenen cinayetlerin faillerine verilen müebbet hapis cezaları kamu vicdanını rahatlatmamaktadır. Faillere, işlenen suçla orantılı caydırıcı ceza verilmesi hukukun temel kuralıdır. Bunun yapılamadığı durumlarda (caydırıcı cezalar olmadığından)  suçların artacağı şüphesizdir.

Taammüden bir insanı öldüren, akıl sağlığı yerinde bir katilin, hapiste de olsa yaşamaya, yemeye-içmeye devam etmesi mâşerî vicdanda rahatsızlık yarattığında şüphe yoktur.

Küçücük kız çocuğunu kaçırıp her türlü kötülüğü yaptıktan sonra vahşice katleden caninin hapiste ömür boyu beslenmesini, çocuğu katledilen hangi ebeveyn hoş görebilir? 

Ülkesine ihanet eden, gizli belge ve bilgileri yurt dışına sızdırarak ülkesinin zarar görmesine neden olan vatan hainlerinin idam dışındaki cezalarını kim kabullenebilir?

İdam cezasına karşı çıkanlar, “yaşama hakkının en temel hak olduğu” gerekçesiyle, idamın insan haklarına aykırı olduğunu ileri sürmektedirler. Bunu anladık da katilin öldürdüğü kişilerin yaşama hakları ne olacak? Başkasının yaşama hakkına saygı duymayanın yaşama hakkı neden olsun.

Eski yıllarda bazı bölgelerde idamlar halka açık olarak meydanlarda yapılırdı. Canlı canlı bir suçlunun idamını izleyen kaç kişi, sonucunu bilerek aynı suçu işlemeye cesaret edebilir?

İnsanın kangren olan bir organı, vücudun genel sağlığını koruma adına bünyeden kesilip atılır. Bunun gibi toplum sağlığını tehdit eden canilerin de idam edilmesi kamu yararı ve toplum sağlığı açısından elzemdir.

Cezalar mutlaka caydırıcı olmalıdır. Caydırıcı cezası olmayan suçların daha sık işlendiği malumdur. Sokaklara çöp atmanın uygun davranış olmadığını herkes bilmesine rağmen ciddi bir müeyyidesi olmadığından, birçok insan bu kurala uymaz. Trafik kurallarına uymamanın cezası her yıl artırılmakta,  verilen cezalarla kurallara uymayan sürücülerin  “canlarının acıması” dolayısıyla, trafik kurallarına azami uymaları hedeflenmektedir.

Bir insanın yaşam hakkına kasten son veren fail için en caydırıcı ve en adaletli ceza, onun da yaşam hakkına son verilerek idam edilmesidir. Daha fazla  kadın ve çocuk cinayetlerine şahit olmadan,daha fazla canlar yanmadan, kamu yararı için olmazsa olmaz olan idam cezası ivedilikle hukuk sistemimizdeki yerini almalı, kamu vicdanı rahatlatılmalıdır.

Facebook Yorum

Yorum Yazın