Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İCTİHAD KAPISI !..

Maalesef, asırlardan beri, milletimiz, ictihad kapısı kapanmıştır teranesi ve düzmece yalanı ile tembelliğe itilmekte, okumamaya, araştırmamaya, emek vermemeye özen gösterilmektedir!.. Tabii ki, bunu fırsat bilen bir kısım uyanık Batıcılar, İslam çalışmaya, araştırmaya, okumaya karşıdır uydurması ile kitleleri kandırmakta, gereksiz yere oyalamaktadır.

Yani, bu mes'elenin iç yüzü akla dur! demek, çalışmayı, araştırmayı engellemektir. Bir kere, nasıl olurda akla dur! denilir veya aklı buzdolabına hapsedilmiş olur.. Hamdü sena olsun kii, düne göre, zamanımız bir yenilenme, ilerleme, çağdaşlaşma zamanını yaşamaktadır. Düne göre, bu gün kütüphaneler dop dolu, internet alanı harıl harıl bilgi üretmekte, basın-yayın dur durak bilmeden yoluna devam etmektedir. İlim adamları, kariyer sahibi insanlar eser üstüne eser vermekte, tezler, çeviriler, araştırmalar beyinleri zonklatacak derecede çalışmaktadır.

Şartlar bu durumda iken, bir kısım geride kalmış insanların ictihad kapısı kapalıdır, açılması mümkün değildir safsatasına kim inanır, kimi inandırabilir? Halbu ki, aziz Kur'an'da bu konuda bir düşüncenin olması, bir ayetin varlığı mümkün değildir!.. Sözün burasında sayın S. Ateş hocanın düşüncelerini aktarmak istiyorum!..

" ....İnsanımız, Kur'an'ın söylediğini değil, falanın veya filanın düşüncesini din diye kabule yönlendirilmekte, hatta bazan Kur'an'ın tam tersi düşünceleri kabul edip farkında olmadan Kur'an'ı dışlamaktadır. Kur'an hiç düşünmeden okunduğu için okuyanların kafasında bir Kur'an düşüncesi oluşmamaktadır.

Oysa önemli olan çok okumak değil, bilinçli okumaktır. Nitekim sahabiler, " Kur'an'dan rivâyetin anlam ve ahkâmını bellemem, bütün Kur'an'ı hatmemden iyidir." prensibiyle, âyetleri anlayarak okumaya özen göstermişlerdir. Burada İmam Gazâli'nin şu sözlerini anımsatmak istiyorum. Gazâli, dinde çeşitli düşünce ve hayallerle aldananları anlatırken şöyle diyor:

" Bir grub da Kur'an okumakla aldanmıştır. Öyle Kur'an okurlar ki gündüz ve gecede Kur'an'ı hatmederler. Dillerinden Kur'ân sözleri geçer ama kalpleri başka vadilerde dolaşır. Kur'ân'ın anlamlarını düşünmezlerki tehdîdinden yararlansınlar. Zannederler ki Kur'ân'ın indirilmesinde ki amaç, gaflet ile hemheme ( paldır küldür okuma)dır. Bunların durumu, efendisinin yazdığı; kullandığı toprakta yapacağı işleri bildiren talimât mektubunu anlayıp gereğini yapma yerine, sadece mektubun sözlerini tekrar tekrar okumakta vakit geçiren, ama mektup da yazılanları yapmayan köleye benzer.

Oysa amaç, mektubu anlamadan sürekli okumak değil, okuyup anladıktan sonra verilen emirleri uygulamaktır. Ama bu köle mektubun içeriğini anlamaya çalışmaz; sadece sözlerini ezberler ve efendisinin yazdığı emir ve yasaklara aykırı gitmeğe devam eder. Fakat ezberlediği mektubu her gün sesli, nağmeli olarak yüz kere okur. Bu köle, sonunda cezâyı hak eder. Çünkü mektubtan amacın, onun içeriğini uygulamak değil, sözlerini okuyup tekrarlamak olduğunu sanarak aldanmıştır.

Öyle ise, dinsel eğitim veren okul ve fakültelerimizdeki müfredat proğramları yeniden düzenlenmeli, Kur'an'a ters ve yanlış olduğu açıkça anlaşılmış bulunan konular, yeniden yazılmalı ve din, asıl temele kaynağı esas alınarak öğretilmelidir.

Böylece insanların elini, kolunu bağlayan, pek çok güzel şeyi haram kılan, insanları yasaklarla çevreleyen gelenekçilerin biçimlendirdiği İslâm yerine, Kur'ân'ın anlattığı İslâm, ayân beyân ortaya konmalıdır.

Zaten ictihâd kapısının kapanmış olduğu yolundaki yaygın kanı, İslâm hukukunun gelişmesini büyük ölçüde dondurmuştur. " ( Prof. Dr. S. Ateş, soru ve cevaplarla İslâm III)

Netice olarak;

21 asrın alimlerine düşen en muhteşem, verimli çalışma ictihad kapısını açık tutmak, Müslümanların her Kur'anî mes'elesine çözüm olmaktır.. Evlilikten tutunda, bayanların cuma,, bayram ,cenaze namazlarına katılmalarına varıncaya kadar açık açık konuşmak, tüm engellemeleri ber taraf edici bilgiler üretmektir.

Tabii ki, bunu da başta Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu mensupları, İlahiyat fakültelerindeki kariyer sahibi ilim adamları yapacaktır!.. Konuşarak, yazarak, bilgi üreterek, kafa ve beyinleri zonklatan düşünceler üretmektir.. Yoksa, falanca ne der, filanca nasıl yorum yapar, tarikat erbabı, şeyhler, müridler, gavslar, kutuplar bu çalışmaya ne derler iğreti yorumlara fırsat vermemektir.

Tabii ki, ictihad mevzuunda İlahiyatçı hocalara büyük görevler düşmektedir. Örneğin, Prof. Dr. Mehmet Okuyan, M. İslamoğlu, A. Aziz Bayındır, Mehmet Görmez, Ali Bardakoğlu , H. Karaman, S. Ateş gibi bilgi birikimine sahip ustalara büyük ve önemli görevler düşmektedir.

Rabbimiz, bu hayri çalışmalarda bu milletin evladı hocalara güç ve kuvvet versin!.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın