HOCALAR VE ÖĞRETMENLER DİRİLİRSE, BU ÜLKE DİRİLİR!
Hocalarımıza ve öğretmenlerimize saygılar, sevgiler sunuyorum. Bu iki kesim, en çok çalışan, çaba gösteren, emektar insanlardır!..
Rasulullah (sav)'den bu yana böyle olmuş , ilanihaye böyle olmaya da devam edecektir. İmamların, gecesi, gündüzü ayırt edilemez durumdadır. Ölenin yanında, dirinin yanı başında, ağlayanla ağlayan, neşelenenle de neşelenmiş insanlardır. Onun içindir ki;
" Toplumun inşasında üç mekan başat yer tutar: Mabet, okul ve çarşı. Bu nedenledir ki Peygamberimiz Medine'ye hicret eder etmez üç şey yaptı. Mescid, suffe ve pazar yeri.
Bu üçü din, ilim ve ekonomiyi temsil ediyordu. Birincisi ruha, ikincisi akla, üçüncüsü cisme hitap ediyordu. Ruh aşkın hakikatle, beden içkin gerçekle insan arasındaki bağlantıyı sağlıyor, akılsa bu ikisi arasında sağlıklı bir iletişim ve bağ kurmaya yarıyordu.
Sağlıklı bir toplum için, bu üç unsurun sağlıklı ve sahih temeller üzerinde yükselmesi şart. Bunların hepsi sağlıksızsa, o toplumun geleceği yok demektir. Bunlardan birinin sağlıksız olması diğerlerini de etkiler. Bu üçlü arasındaki dengesizlik şu veya bu şekilde topluma yansımaktadır. " ( Sözün gücü mü? gücün sözü mü?, M. İslamoğlu, say 310)
Öğretmenlerimiz sigaradan uzak, orda burda vakit öldürmekten beri, kahvelerde, lüzumlu ve lüzumsuz yerlerde vakitlerini boşa harcayan insanlar değildir.
Ellerinde, envai çeşit ilmi eserler, tefsirler, Kur'an Mealleri ve benzeri kitaplarla yarınlara doğru koşmaktadırlar.
Bazan Ankara camilerinde cemaatlere iştirak etmekteyim. Örneğin, Keçiören camileri..Hoca efendiler, her vakit, ezan okunmadan en az yarım saat önce gelerek, Meal okuması, okuduğu aziz Kur'an'ın mealini vermesi veya güncel mes'elelere değinmeleri iftihar edilecek birer haslettir.
Ümit ederiz ki, böylesi güzel bir haslet ülkemizin bütün camilerine yayılmış olur, hocalar, okumuş olduğu aşri şeriften cemaatleri nemalandırırlar.
Yani, hocaların güzel sesinden istifade etmenin yanı sıra okumuş olduğu aşri şerfinde anlamını bildirmesidir. Çünkü, güzel sese adapte olan insanlar, anlamını da talep etmektedirler.
Ramazan ayı girmeden haftalar önce, hanımların camiye gelmeleri istenirken, teravihe katılmaları arzu edilirken, maalesef, cuma günlerinde hanımlarımız camiden, cumadan, verilen vaazdan, okunan hutbeden istifade edememektedirler.
Zaten, cenaze namazlarına hanımların katılmaları hak getire ötelerde seyrettirilerek namaz kılınmaktadır. Ne olurdu, hanımlarda cenaze duasına iştirak etmiş olsalar, ölü sahipleri dua yapmış olsalardı?
Tabii ki, bu hususta Müftü efendilere büyük görevler düşmektedir. Toplumla bütünleşmiş hoca efendilere!.. Başkanlık, ne acı ki, " Kandil gecelerinde" hali hazır alışılmış Mevlid okumayı bıraktırıp, Ku'ran'a yönelmiş değildir.
Böylesi, mevlid proğramlarından müstefid olamadığımız gibi, her kandil proğramında ayrı ayrı bölgeler tercih edilmiş olmasında bir şey dikkat çekmektedir. Ankara'dan, İstanbul'dan davet edilen hoca efendilerin yanı sıra, gidilen bölgenin, İl'in hocalarına proğramlarda yer verilmemesi dikkat çekmektedir.
Halbu ki, her bölgenin öylesi değerli, sesi, savtı , krıatı, okuuyuşu, ehli Kur'an oluşu bulunmaktadır ki, bunlar, davet edilen Ankara ve İstanbul hocalarını aratmamaktadır.
Netice olarak;
Yazıma serlevha yapmış olduğum gibi, hocalarımız ve öğretmenlerimiz hakikaten Kur'anî anlamda dirilirlerse, millet dirilmiş, hurafeden, ölülerine mevlid okumadan, hanımları camilerden, mescidlerden kovmamış olurlar.
Okunan aziz Kur'an'ı anlatırlarsa, her okunan mihrabiyenin anlamı da bildirilirse, hem sesten, hem de anlamından yararlanmış oluruz.
Öğretmenlerimiz, imamın yerini, olmadığı zamanları bilfiil doldurmaları lazımdır. Evlerinde, yeterli kütüphaneler bulunmalıdır. İmamın okuduğunu anlamalı, imamda öğretmenin olmadığı zamanlarda sınıflarda öğrencilere ders okutabilmelidir.
Yoksa., dirilişten kastımız, ölü ruhları diriltmek, ölmemiş insanları öldürmek değildir.
Rabbimiz!.. Bu anları, bu güzel dilekleri hasıl eylesin!.. İmamı öğretmen, öğretmeni imam eylesin!... Selam ve dua ile..
Facebook Yorum
Yorum Yazın