Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Heyecan ve Huşu içinde Kılınmayan Bir Namaz

HEYECAN VE HUŞU İÇİNDE KILINMAYAN BİR NAMAZ!..


     " ( Ey bu hitabın muhatabı!) Sana vahyedilmiş olan bu mesajı izle ve ( başkalarına) ilet; ve namazı hakkını vererek kıl. Çünkü ( hakkı verilerek kılınmış) namaz, ( insanı) belli başlı her tür çirkinlik ve kötülükten alıkoyar; ve hele Allah'ı anmak ve Allah'ın sizi anması elbette en büyük ( boyutudur)! Zira Allah, işlediğiniz her şeyi bilir." ( Ankebut sûresi, âyet 45 ) 

     " Namazın " Allah'ı anma ve hatırlama" niteliğini, " çirkinlik ve kötülükten uzak tutucu" niteliğinden daha baskın olarak öne çıkaracak bir şekilde okunabileceği gibi, namazın nihai amacına bir gönderme olarak da okunabilir. 

     Namaz inen vahyin çıkan karşılığıdır. Namaz nüzule karşılık miraçtır. Namaz Allah'ın gündeminde olmak için Allah'ı gündemine almaktır. Namaz, ibadetler mecmuasıdır. Namaz, dünya astarını âhiret atlasına günün beş vaktinde  GÖK İĞNESİYLE dikmektir." ( Kur'an Meali)

      Heyecan ve huşu içerisinde eda edilmeyen bir namaz, günlerce terk edilmiş, savsaklanmış, kazaya bırakılmış bir namaz, nasıl bir namazdır? 

     Veya, her camiye girişimizde, saf tutuşumuzda isteksizlik, gönülsüz, boş vermişlik içerisinde namaza duruş, istemiye istemiye, esneye esneye kılınan bir namaz, Müslümana nasıl bir fayda sağlayacak, nasıl bir dinamizm verecek, günlük hayatta o kimseye neler sunacaktır? 

       Ne yazık ki, her camiye girişimde, beraber saf olduğum insanların namazdaki pozisyonlarına, heyecanlarına, namazla dirilip dirilmediklerine bakarım. Ürperti içerisinde olmayan bir Müslüman, kirli çoraplarla, sap sarı dişlerle, saç sakal birbirine karışmış bir vaziyette, tekbirde lakayt, oturuşları, kadeleri, sücudları anormal bir kişinin ne yapmış olduğunu bana söyler misiniz?

     " Öyleyse, artık onların söyleyeceklerine karşı sabırlı ol! Bir de güneşin doğumundan önce ve batımından önce Rabbinin aşkın olan yüce zatını ( namaz kılarak) hamd ile an! Yine gecenin bazı saatlerinde ve gündüzün belli zamanlarında ( namaz kılarak) O'nun yüce zatını an ( ki, O'ndan ) razı olduğun belli olsun!" ( Tâha sûresi, âyet 130) 

       Millet olarak, toplum olarak, namazın içeriğine vakıf olmayıp, namazla ilgisi ve alakası olmayan detaylara girmek, ayrıntılarda boğulmak, tesbih vesair gibi uyduruk şeylerle vakit geçirmek, benim çok çok tuhafıma gitmektedir. 

       Kimi namaz kılanları görmekte, müşahade etmekteyim ki, namazda " istihlaf-namaz hırsızlığı" yapmaktadır. Gözleri bir sağa, bir sola veya yukarılara bakmakta, bazanda bir ayağını kaldırıp, bir ayağını indirerek, daha olmadı elbisesinin orasıyla, burasıyla ilgilenerek, namazdan ziyade giysisine ihtimam göstermesi ne kadar yanlış değil midir? 

       Namazla dirilemiyoruz!.. 

      Namazın diriltemediği bir insanı, hangi şekil diriltecek, ona hangi ruh ve maneviyat verecektir? Kirli kirli çoraplar, başlarda hiç yıkanmamış, doğuştan kalma kasketler, ayakların bir ileri, bir geri hareketi, veya bir an önce bitsede dışarı kaçabilsem? anlayışı!.. 

     Evet, namazda huşu, tadili erkan, haşyet, heyecan bulunmamaktadır. Çünkü,  cismimiz namazda, kalbimiz oynaştadır!.. Bir an evvel camiden kurtulma, uzatılan hutbelere, verilen vaazlara bile isyanlar!.. " Ammada uzattın be hoca!" serzenişleri!.. 

      Peki, nedir bu isteksizlik, duyarsızlık, atalet, miskinlik, vurdum duymazlık?..  Maalesef, cenaze duasında bulunuyoruz, kendimizin bir gün musallaya yatacağını hesap etmiyoruz?.. Bayram namazı eda ediyoruz, yine kendimizin bu son bayram namazı olacağını düşünmüyoruz?.. 

     " Yakınlarına  namazı emret!"

     Namaz sayesinde evler güllük, gülistanlık haline, birer mutluluk, saadet yuvası haline gelmelidir. Evde, hanım efendi kendi alanında söz sahibi, bey efendi, kendince evin reisidir. 

       Çocuklar böylesi dindar, dinin emirlerini yaşayan bir evde yetişmektedir. Ne anne-baba mutsuz, nede yetişen yavrular yarından ümitsizdir. Onlar için sadece namazın vaktinde kılınmaması, kılınan ramazların lakaydilik içerisinde kılınmasıdır. 

     Netice olarak;

      Günlük hayatta beş vakit kılmış olduğumuz namazlar, bizlere her an, her dem miracı yaşatmalı, namaza durduğumuz an, Rab'le buluştuğumuzun, konuştuğumuzun farkında olmalıyız. 

      Yoksa, namaz biter bitmez, hemen camilerden uzaklaşırcasına, çayhanelere koşmak, malayaniye dalmak, kahvelerde pişpirik oynarak, ömrün bu yolda heba olmasına sebep olmamaktır. 

       Şu günler; sigara denilen belanın meydanlarda, kapalı alanlarda yasaklandığını duydum.. Sevindim ve sevindim. Çünkü, sigara kokusu ile nice biçareler sigaranın sararttığı dişlerle, elbiseye  sinmiş pis kokularla camileri kirletmektedirler. Kutluyorum sigarayı yasaklayanları!.. 

      Hasılı, namazla dirilmeli, namazla yep yeni yarınlara uçmalıyız. Namaz bizlere ümitbahş olmalı, her türlü zihni yorgunluğu, vurdum duymazlığı, bezginliği, yılgınlığı, umursamazlığı üzerimizden atmalıdır. 

       Ehl-i namaz, dinamik insan, aktivite sahibi kişidir. Sorumludur, Allah'a karşı, milletine karşı devletine karşı ve evine karşı mesul ve sorumludur. Çünkü, bu sorumluluğunu aziz Kur'an'dan, Peygamber ve sahabe hayatından almaktadır.

       Rabbimiz!.. Bizleri namaz mevzuunda irade sahibi, bilinç sahibi eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın