HER NEMRUD'A BİR İBRAHİM....
HER NEMRUD'A BİR İBRAHİM, HER FİRAVUN'A BİR MUSA, HER EBU CEHİL'E BİR MUHAMMED (sav)!..
" Sırf Allah kendisine hükümranlık verdi diye Rabbi hakkında İbrahim'le tartışan kimseye baksana ! O zaman İbrahim demişti ki:" Benim Rabbim hayat veren ve öldürendir". O cevap verdi: " Ben de hayat verir öldürürüm." İbrahim: " Allah güneşi doğudan getirir, hadi sen de onu batıdan getir!" demişti de, küfre gömülen bu herif donakalmıştı: Evet, Allah zulme gömülmüş bir topluma asla rehberliğini bahşetmez." ( Bakara sûresi, âayet 258)
Bilindiği üzere, gücün ve iktidarın gerçek sahibi ve kaynağı Allah'tır; kaynağına yabancılaşan güç ve iktidar Nemrud üretir. Nemrud küfrünün " Ben de hayat verir ve öldürürüm" iddiası bir muğalata ( demağoji), bir hokkazlık, bir sahtekârlıktı.
İbrahim (as), ikinci teklifi yapmakla Nemrud lainin mugalatasının önünü kesmiş oldu. Zaten Nemrud, tüm iddialarında yenilmiş, mahvı perişan olmuş bir sahtekardı. Hz. Musa'nın savunduğu davası da öyledir:
" Yine bir zaman da sizi Firavun hanedanının elinden kurtarmıştık. Size işkencenin en alçağını reva görüyorlar, erkek çocuklarınızı öldürüp kadınlarınızı da bırakıyorlardı. Bu yaşananlarda , Rabbinizin sizi tâbi tuttuğu dehşet bir imtihan vardı." ( Bakara sûresi, âyet 49)
" Bir zaman da suyu sizin için açmış ve sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun'un kadrosunu boğmuştuk." ( Bakara sûresi, âyet 50)
Aziz Kur'an'da, İsrailoğullarının geçip Firavun'un boğulduğu bu su bahr ve yemm olarak . Arapça olan bahr Arapça olmayan yemm ile birlikte düşünülmelidir.
" Sen insan fıtratına uygun olan yolu tut, iyi olanı emret ve haddini bilmezlere aldırma!" ( A'râf sûresi, âyet 199)
" Yine de Şeytan tarafından kurgulanan ayartıcı bir kışkırtmaya hedef olursan, hemen Allah'a sığın: unutma ki O her şeyi işitir, akıl sır ermez bir ilim sahibidir." ( A'râf sûresi, âyet 200)
Mücaahid'in 'huzi'l-afve ' ibaresine verdiği anlam şudur: " İnsanların yaratılışlarına uygun tavır ve davranışlarından kolay, doğal olanını al" Taberi'de bu anlamı tercih eder. Buhârî'nin Uzve'den naklettiği " Allah Elçisine insanların fıtratlarına uygun davranışlarından kolay olanını almasını emretti."
Hadisini İbn Kesir bu âyetin tefsiri sadedinde nakleder. Yukarı da sayılan isimlerin tercihini bu sûrenin son pasajlarının ekseri âyeti olan 172. âyet de desteklemektedir.
Bu ibareyi " müşriklere karşı af yolunu tut" şeklinde gelen âyetle . müşriklere karşı Hz. Peygamber'i " Haydi , çağırın Allah'a ortak koştuklarınızı , sonra önüme her türlü tuzağı kurun ve bana göz açtırmayın" şeklinde meydan okumaya çağıran 195. âyet desteklemektedir.
.... Cehalet bu anlamı izleyerek " fıtratına yabancılaşanları da" kapsar. Mekke toplumunun en bilgili ve kültürlü simalarından biri olan Amr b. Hişam'a ( ö. 2/624)" Ebu Cehil" ( Cehaletin babası) adının verilmesi de bu yaklaşımın bir sonucudur. " ( Kur'an Meali)
Zikredilen ayeti kerimelerin meal ve kısa yorumlarından anlıyoruz ki, her devir ve dönemde şirkin elebaşıları, liderleri eksik olmamışlardır. Bunlar, inadına inadına direnmişler, küfürlerini izhar ederek, Hakka isyan halinde yaşamışlardır.
Demek ki, dünya var olduğu sürece, ehl-i küfür; isyanını, nankörlüğünü, küfrünü icra edecektir. Dolayısıyla, Tüm peygamberlerin karşılarına dikilen, küfürlerini gösteren müşrikler, günümüz dünyasında var olacak, eskilere göre, Ebu Cehil'e göre, Nemrud'a göre, Firavun'a göre, inkar metodları farklı da olsa bir yönüyle hünerlerini göstereceklerdir.
Günümüzdeki müşrikler, maharetlerini, hünerlerini, inkarlarını bir yönüyle göstereceklerdir. Kimileri basın yoluyla, kimileri matbuatla, kimileri reklam yoluyla dine saldıracak, peygamber yolunu irtica, geri, çağ dışı diye göstereceklerdir.
Geçenlerde, bir büyük şehrin ileri geleni, yönetici, Diyanet'e, dini duygulara saldırıyordu. " Ney miş efendim!.. Camii kürsülerinden, minberlerinden vaaz verilmesi, hutbe okunması, gençlerin, dinli, imanlı, ahlaklı, hayalı, edepli olmalarından bahsedilmesi iptidailikmiş, bu tür şeylerin hutbede okunması da doğru değilmiş!..
Demek ki, dünkü inkar yolu, çağlar ötesi küfrün direnişi bu günde vardır, olacaktır, karşı çıkacaklardır, yarında olacaktır. Günümüz dünyasında, adam çıkarda elindeki rakı, şarap, içki kadehi elinde olduğu halde " bende peygamber soyundan geliyorum" (!) iddiasında buluna biliyorsa, bundanda utanmak, haya etmek lazımdır.
Netice olarak;
Demek ki, yukarı satırlarda da arzetmiş olduğum gibi, her çağda, ne Nemrut. ne Firavun, nede Ebu Cehil iblisleri bitecek, nede cahilliklerinden, inatlarından tevbe istiğfar edeceklerdir.
Bitmedikleri gibi, günümüz dünyasında Müslümanların arasında boy gösteren nice nice gafil, kendini bilmezler bulunmaktadır ki, İslam kitlesinden görünüp, Müslümanları arkadan vurmayı, arkasından hançerlemeyi meslek edinmişlerdir.
Yani, İslam'ın camiinde, minberinde, kürsüsünde elbette ki, gençliğin ahlaklı, terbiye sahibi olması istenecektir. Yoksa, caminin özelliği nedir, ne olacaktır?
Çünkü, camilerimiz birer mektep, birer okul mesabesindedir. Oradaki her görevlimizde, yüksek tahsilini yapmış eğitimcilerdir, insanlara din ve edep öğreten uzman insanlardır.
Yoksa, bir camide insanlara dini emirleri anlatılmıyor ise, gençliğe, ne verilmesi öğretiilmiyorsa, içi boş boş binalar durumuna düşmeyecek midir?
Olabilir ki, kendileri, yabancı bir mahfil ile, içki kadehini tokuştura bilir, halkın bizar, zor durumda olmaması nazari dikkat çekmez olabilir, hiç olmazsa, Başkanlığın, ne tür bir proğram yapacağını, ne tür bir hutbe ve vaiz proğramı sunacağını makama bırakmalıyız.
Rabbimiz!.. Bu aziz millete zihin açıklığı, iyiyi kötüden tefrik etme basireti nasibi müyesser eylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın