HEPİNİZ ADEM'İN ÇOCUKLARISINIZ!
" Ve gemi dağlar gibi dalgaların arasında yol almaya başladı; ve Nûh oğluna-ki o kendi başına bir kenarda duruyordu-seslendi: " Yavrucuğum! Gel, bizimle birlikte bin gemiye ; inkâra gömülüp gidenlerle birlikte olma!" ( Hûd sûresi, âyet 42)
" (Oğlu,) " Ben bir dağa kaçıp sığınacağım; o beni sulardan korur" dedi." ( Nûh) " Bugün Allah'ın belâsından, O'nun rahmet ettikleri hariç, kimse için kaçıp kurtulma ümidi yok!" diye seslendi. Derken, aralarına dalga giriverdi... artık o da boğulanlardan biriydi." ( Hûd sûresi, âyet 43)
Aziz Kur'an ayetlerinden anladığımıza göre, Nuh (as)'ın oğlu haliyle etrafındaki kâfirlerden etkilenmiş ve babası tarafından ilâhi vahiylere çağrılmasına rağmen yüce Allah'a isyan etmiş ve tufanda boğulmuştur.
Bir Resul evlâtlarını doğru istikamette eğitip yetiştireceğine göre Mâide suresi 27, 28, 29 ve 30. ayetlerde Âdem'in iki oğlundan birinin diğerini katletmesi nasılı izah edilir?
" Böyle bir ihtimali Kur'an'dan delillendirmek pek mümkün olmadığı gibi doğru da değildir. Vahyin geldiği dönemde Ataları, soyları, kabileleri ve babalarının üstünlüğü ile öğünmeyi ahlak haline getiren Arap toplumuna Allah şu cevabı vermiştir:
" Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yaratık. Sizi milletlere ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizle tanışasınız diye. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz , O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah ( her şeyi ) bilendir. ( her şeyden) haberdar olandır." ( Hucurat sûresi, âyet 13)
Buradaki yapılan tespit her insan, bir anne ve babadan meydana geldiği şeklindedir. Bilindiği gibi, İslam, ısrarla insanlığın kökeninin bir tek aileden geldiğini, onunda Âdem (as) ve eşi olduğunu vurgulamaktadır.
Bu gerçeği Peygamberimiz (as) da veda hutbesinde şöyle açıklamıştır:
" Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. HEPİNİZ ÂDEM'in çocuklarısınız! Âdem ise topraktandır. Arab'ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap olana bir üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah tenlinin üzerine , siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük takvadadır. Allah yanında en kıymetli olanınız Ondan en çok korkanınızdır. "
Yani, ayeti kerime ve zikredilen hadisi şeriften anlıyoruz ki, hiç bir insan, diğer yaratılmış insandan üstün ve kerim değildir. Ancak, üstünlük Allah'a karşı kulluk görevini yerine getirmekte, Müslümanca yaşamakta olduğunu anlamakta ve .
Şurasını kat'iyyen unutmamalıyız. İslam'ın ilk dönemlerini iyice anlamış ve okumuş olursak, sahabe-i mürşide efendilerimizi takip edersek, İslam'ın kısa dönem içerisinde kıt'alar ötesine ulaşmasını sağlayan halife- mürşide ve sonraki gelen Osmanlı ecdadımızı yad etmeden geçmemiz mümkün değildir.
" Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabbi'nize hürmetsizlikten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'ın ve akrabanın haklarına riayetsizlikten de sakının. Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir. " ( Nisa sûresi, âyet 1)
" Allah'ın katında İsa'nın durumu kendisini topraktan yaratıp sonra ol demesiyle olmuş olan Âdem'in durumu gibidir." ( Âl-i imran sûresi, âyet 59)
Rasul ve salih kimselerin evlatlarından, babalarından ve hanımlarından gayri salih olanlarına gelince, bu iş onların tasarrufunda değildir. Aziz Kur'an bu hususta iki misal vererek bizleri aydınlatmaktadır.
İnanmış mü'minlere Firavun'un hanımını ve inanmayanlara da Nuh peygamberin ve Lut'un hanımını ( Tahrim10) 'da örnek verir. Başka örneklere de yer verilir.
Hz. Muhammed (sav)'in babasını, İbrahim (as)'ın babasını , Nuh (as)'ın oğlunu , Rasulullah (sav)'in amcalarından ve yakınlarından bir kısmını da örnek olarak sayabiliriz.
Netice olarak;
İnsanların Rasullluah (sav)'e ve diğer peygamberlere uzaklık veya yakınlık meselesi olmayıp, Rasullerin ümmetlerine sunmuş oldukları İlahi emirlere, prensiplere uymak ve yaşamak mes'elesidir.
Ebu Lehep, Rasulullah (sav)'e ne kadar yakın olursa olsun imani yönden, inanç bağlamında mes'ele değişmeyecektir. Hz. Adem (as)'ın oğlu Kabil'in peygamber oğlu oluşu da, İbrahim peygamberin atasının da peygambere baba oluşu mes'eleyi değiştirmeyecektir.
Mekke döneminde, müşrikler tarafından hunharca şehid edilen Sümeyye annenin yiğitliği Lut'un karısına bedel olmuş, Nuh'un dağlara sığınan oğluna da değer bulunmuştur.
Son sözler olarak diyorum ki, mes'elenin özü itibariyle en mükemmeli imanlı olmak, imanla yaşamak, daha yaşarken dünyada ses vermek lazımdır.
Konumuzu şu ayeti kerime meali sonlandırmak istiyorum: " Allah onlarda bir hayır görseydi elbette onlara işittirirdi.Fakat işittirseydi bile yine onlar yüz çevirerek dönerlerdi." ( Enfal sûriesi, âyet 23)
Rabbimiz!.. Ümmeti ve milletimizi İslam yolundan uzak eylemesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın