HAYVANLAR KADAR ÖZGÜR OLMAK. (!)
" ( Şimdi sen söyle ey bu hitabın muhatabı!) Bunların kalplerinde mi bir hastalık var, yoksa kuşkuya mı kaıılıyorlar!? Yahut da Allah'ın, dolayısıyla O'nun Rasulü'nün kendilerine haksızlık yapmasından mı korkuyorlar!? Hayır, aksine asıl kendileri haksızlık yapmaktadırlar. " ( Nûr sûresi, âyet 50)
Cevabı Allah tarafından bilinen bu soruların amacı, muhatabı, inkarcı aklın tutarsızlığı üzerinde düşünmeye davettir. Ayeti kerimenin içeriği budur.
" İnkarcı kuşku" anlamına gelen şekk'ten farklı olarak " korkulu kuşku" yani " kuşkusunda haksız çıkma korkusunu içersinde barındıran kuşku" anlamına gelir.
Kuşku, münafığın niteliği olan " kalp hastalığı" ve kâfirin niteliği olan " Allah ve Rasulüne güvensizlik" dışında, ayrı bir kategori olarak ele alınmıştır. Bu da vahyin , en temel inanç ilkelerine yönelik dâhi olsa, kuşkuyu nifaktan ve küfürden ayrı olarak değerlendirdiği anlamına gelir.
Hazreti Peygamber sahibini mutlak hakikate yaklaştıran bir tür kuşku için " zake sarihu'l iman: bu imanın açığa çıkmasıdır. " buyurmuştur. ( Müslim).
İnkarcı akıl!..
Bu aklın inadı, inkarcılığı bes bellidir. Dünya aleminde " hayvanlar kadar özgür olmak" onlar gibi yiyip içmek, cinsi yaklaşmada bulunmak, düşünmemek, düşünceyi, akıl yormayı, aklı çalıştırmayı bir taraf etmektir.
Dünya, insanlık var olduğundan bu yana bu düşünceye sahip olanlar olmuştur ve olacaktır. Çünkü, düşünce, Allah'ın varlığı, insan gibi yaşamak, onların önünde duran en büyük mania , en büyük engeldir.
Böylesi bir yaşam tarzını anlamak için, bariz şekilde ortada bulunan, görünen köpeklerin cinsel yaşamlarına bakmak gerekir.Bir dişi köpeğin ardına onlarca, ondan fazla miktarda köpek düşer, herkes o dişi köpekten nemalanmaya çalışmaktadır.
Bir kısım insanlarda istiyor ki,arzu ediyor ki, böyle yaşayalım, böyle bir ortama sahip olalım.. Herkes yesin, içsin, düşünmesin, düşünceyi bir tarafa atarak, bırakarak şu geçici dünyada gam gidersinler, zevkü sefa sürsünler.
Sabahın ilk vaktinde, ezan sesleri kimseyi rahatsız (!) etmesin, mabed mefhumu insanlığın önünde korku saçmasın!... Cennet-cehennem fikriyle yaşamak isteyen insancıklar boğulmasınlar!..
Hayvanlar kadar özgür olmak (!)...
Yurt, yuva, kutsal mekan mefhumu olmasın, hesap, kitap, sorgu sual denilen kavramlar olmasın, insanlar da hayvanlar gibi yaşasın, çiftleşsin, zevk alsınlar, nesil,soy, temiz aile, babalık, annelik olmasın düşüncesi..
" Zira Biz onlardan önce nice uygarlıkları helâk etmişizdir: sen onlardan herhangi birinin varlığını hissediyor, yada onların ardından bir tek çatırtı olsun duyabiliyor musun?" ( Meryem sûuresi, âyet 98)
Yani, bu ayeti celileden anlıyoruz ki, dolayısıyla Allah'tan kopan ve uzaklaşan her uygarlık , kendi oluş fermanını imzalar. Demek ki, mes'eleye bu nazarla bakacak olursak, Habil-Kabil mes'elesi bitmemiş, tüm hak-batıl hesaplaşması varlığını koruyacaktır.
Yüce Allah!.. Kendi yolunda yürüyenleri muzaffer ederken, bu kutlu yoldan ayrılan, sapan, sapıklık yolunu tercih edenler iflah olmamışlardır. Örneğin, İstanbul-Ayasofya camiinde gürül gürül ezanlar okunur iken, başka sokaklarda da LGBT. nümayişleri yapılarak, "ezana hayır, mabede hayır, cünüp gezeriz , İslam'ın emrettiği bir temizlik maddesini kabul etmeyiz "haykırışları bulunmaktadır.
Ne yapalım yani? Bu kitlelerde din ve maneviyat yok olmuş ise, Allah sevgisi, Resul sevgisi, insan sevgisi dümura uğramışsa bizim yapacak bir eylemimiz bulunmamaktadır. Bu insanlar, buyursunlar, nasıl yaşamak istiyorlarsa öyle yaşasınlar!..
Çok sevdikleri, canü gönülden aşık oldukları Batı aleminde bile " Hayvanlar gibi özgür olmayı" kabul etmezler. İseviyyet her ne kadar Teslise mahkum isede, insanlık, mehma imkan örflerini, adetlerini yaşamaktadır.
Netice olarak;
Ne acı ki, günah kavramı , insanlık varlığından bu yana olmuş, olmayada devam etmektedir. Mü'min kitleler, Allah düşüncesini hakim kılmaya çalışır iken, ehl-i küfr cephesi de inandıkları saçma şeylerin yaşamasını istemektedir.
Kur'an'da beş yerde, insanların günah kirinden arınmaları için peygamberlere görev verilimş iken, tüm güçlerini kullanarak, korkmadan, ürkmeden görevlerini bihakkın yapmışlar, dünyadan uhrevi aleme göç etmişlerdir
" Gerçek şu ki, âyetlerimizi anlam ve amacından saptıranlar asla bizden gizlenemezler: şimdi ateşe atılan mı, yoksa Kıyamet Günü ( huzura) güven içinde gelen mi daha değerlidir? İstediğinizi yapın, nasıl olsa O yaptığınız her şeyi görmektedir." ( Fussilet sûresi, âyet 40)
Ayette geçen " ilhad" hem insanı müşrik eden akidedeki şu ki, hem de insanı günahkâr eden sebeplerdeki şirki kapsar. Kök anlamı, " her şeyi anlam ve amacından yoksun bırakmaya çalışmak ya da saptırmaktır. Vahye yönelik tebdil, tahvil , tağyir ve tahrif çabalarının hepsini içerir.
Rabbimiz!.. İnananlara cesaret, mertlik, korkusuzluk lütfetsin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın