Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Harre Olayı

TARİHTE YAŞANMIŞ BİR ÇİRKİNLİK; "HARRE OLAYI!.."
      Günümüz dünyasında yaşanmışlıklara; yaşananlara, Müslümanların ezilmelerine, birliği koruyamadıklarına, bölünmüşlüklerine, yaşanan tefrikaya, mezhep kavgalarına, siyasi, sosyal çalkantılara, mistik hareketlere bakıyorum da, neden, nereden kaynaklandığını bilmekte, anlamakta zorluk çekmiyorum!.

     Çünkü, azıcık belleğimizi, algımızı tarihe götürür isek, mes'ele hemen kendiliğinden anlaşılmış olacaktır. Yani, dört halifeden sonra, zuhur eden çirkinlikler, ırkçılıklar, kabilecilikler bizlere bilgi sunmaktadır.  

     Allah rızası, İslam'a hizmet, Kur'anî emirleri baş tacı yapmak, tatbik etmek yerine, Hz. Ali (ra)'dan hemen sonra, işlenen cinai haller, gözde, tanınmış sahabelerin körü körüne katledilmeleri, bu gün bile tesirini göstermekte, sen, ben cedelleşmelerinin yeni olmadığını bizlere göstermektedir.  Dolayısıyla,

     Bu günkü konuma " Harre olayını" almak istedim. Bu " Harre olayı" ki, tarihin kaydettiği en zül, en dehşetli, yüz karası, utanç verici bir olayıdır. 

     " Dehşet katliamı: Harre olayı..

     Emevi zulmünün sahabe kuşağını kahreden neronik icraatından biri ve belki de en büyüğü, tarihe ' Harre Vakası'  diye geçmiş bulunan katliamdır. Hicrî 63 ( 27 Zilhicce ), Miladi 683 yılında 27 Ağustos'da meydana gelen ve İslam tarihinin en ibret verici, en ürpertici olaylarından biri olan ' Harre Vakası' , Emevî saltanat dinciliğinin işlediği bir sahabe katliamıdır. 

     Emevî Arapçılığına karşı çıktıkları için, Peygamber kenti Medine'de, 80 küsuru sahabî olmak üzere, yaklaşık on bin kişi katledildi. Cinayetlerine ödül olarak ' Peygamber kenti, üç gün boyunca Emevî katillerine mubah kılındı.' Yani canilere, istedikleri her şey serbest ilan edildi. Bu serbestlik üzerine, yaklaşık 900 kadının ırzına geçildi. Bu tecavüzden doğan babası belirsiz çocuklara, İslam kaynakları, ' Harre Evladı' demektedir. 

     Meskenleri yağmalanan sahabilerden birisi olan Ebu Said el-Hudrî'nin evinde kaldırmaya değer bir şey yoktu. Bunun üzerine o nezih sahabînin sakallarını tel tel yoldular.,, 

     Medine halkı, yönetimin zulüm ve ahlaksızlıklarına karşı çıkarak Yezit'in halifelik ( devlet başkanlığı) makamından inmesini istemişti. Bunu, hilafete isyan sayan Yezit, Emevilere bağlılığı ve Peygamber evladına kiniyle öne çıkmış olan Müslim bin Ukbe ( ölm, 63/683) komutasında büyük bir ordu oluşturarak Medine  üstüne saldı. 

     Şunu da hemen belirtelim ki, Yezit'in babası Muaviye ( ölm. 60/679), oğluna bıraktığı vasiyette, Medine ile başı derde girdiğinde Müslim bin Ukbe'yi devreye sokmasını önermişti. Melun Yezit,vasiyeti yerine getirdi ve Müslim, Medine üzerine yürüdü. 

     Yezit ordusundaki asker sayısı beş bin ila yirmi dokuz bin arası rakamlarla ifade ediliyor. Sahabî katili komutan Müslim'in yanında yer alan beş yüz kişilik özel birim Rumlardan seçilmişti. Onlara karşı çıkan Medine halk kitlesinin sadece imanları, iradeleri ve birde şehid olma arzuları vardı.

     Teçhizatları, silahları son derece basit kılıç, pala ve sopalardı. Medineliler, Hz. Peygamber'in Hendek harbi sırasında kent çevresinde kazdırdığı hendeklerden yararlanmayı düşündüler. Ama bu onların Emevi ordusu tarafından imhasını önleyemedi. On bin civarında insan katledildi. 

     Hudeybiye'de, hatta Bedir'de Peygamberimiz'in yanında savaşmış sahabîlerden en sona kalmış olanların Harre katliamında şehit oldukları kaydediliyor.." ( İ. Azam, Y. N. Öztürk, sayfa 1140-1141)

      Değerli okuyucum, zannediyor mu ki; bu günkü yaşanan, acıklı, dramatik vak'alar yenilerde zuhur etti, şimdilerde vuku bulmaktadır? Hayır!.. Hayır!.. Günümüz dünyasında yaşanan acıların temeli taa o zamandan atılmış, Hz. Hamza'yı şehid eden, onun mübarek organlarının parça parça edenler tarafından atılmıştır. 

       Irak toprakları, o tarihlerden beri, Suriye coğrafyası o tarihlerden beri kan püskürmekte, sahabe düşmanlığı yapılmaktadır. Dünün Yezitleri, bu günün Esedleri, Saddamları, Hafter'leridir. Sisi'leridir. Prens Selman'larıdır. 

     " Katliam, yağlama ve ırza tecavüzlerin ardından, halife ( devlet başkanı) Yezit için biat tazelemeye geçildi. Katil komutan Müslim şu emri verdi: 

     " Biat şu şekilde olacaktır: ' Yezit'in kulu ve kölesi olarak biat ettim.' Bazıları buna karşı çıkarak: " Allah'ın kitabı ve Peygamber'in sünneti üzere biat ederim." diye ısrar etti. Bu şekilde biat önerenlerin tümü katledildi. Müslim, kestiği sahabe başları ile esir sahabileri Yezit'e gönderdi. Yezit bunların karşısına geçip Uhud günü intikam şarkıları söyleyen İbnu's-Sib'arî'nin, Bedir' de öldürülen müşriklerin intikamının alındığını ifade eden bir şiirini okudu. Bunun üzerine, kendini  tutamayan bir sahabî haykırdı: " Dinden çıkmış oldun." Yezit cevap verdi. " Ben  hiç de  o kanaatte değilim." 

     Harre olayında mazlum Medine'lilere komutanlık eden kişi Abdullah bin Hanzala idi. Bu Abdullah, Hicrî 2. yılında Uhud Savaşı' nda şehit olan ve Peygamberimiz tarafından ' meleklerin yıkadığı şehit' diye anılan Hanzala'nın oğludur. Hanzala'nın çocukları ' meleklerin yıkadığı kişinin çocukları' diye anılırdı." ( a.g. e. sayfa 1115)

      Sonuç yerine;

      Maalesef, Ortadoğu, Irak ve Suriye toprakları kanlı topraklardır. Orada huzurun, rahatın, felahın olacağını ben hiç zannetmiyorum.. Olmamış ve olmayacaktır. Çünkü, o topraklara, sahabelerin mazlumane kanları dökülmüştür ve şimdilerde, onların torunlarının kanları dökülmektedir. 

     Şehidlerin ahları, kanları, bedduaları şimdiki cıfıtların yakasındadır. Hz. Ali'nin, Hz. Hüseyin'in ve torunlarının ahı vahları şimdiki sahtekarların yakasındadır. Onun içindir ki, Beşşar Esed'in mes'elesi, mazlumları, biçare insanları göç ettirmek, öldürmek değildir. Yezid'i ( aleyhillanenin) icraatını devam ettirmektir. 

      " Harre günü, yağmalama sırasında lohusa bir kadının evine giren Yezit askerleri, çocuğunu emziren kadına bağırdılar. " Kıyıda köşede ne var ne yok çıkar!" Kadın, " Hiçi bir şeyim yok," diye inleyince çocuğu kaptılar ve duvara çarptılar. 

     Yavrunun beyni duvarlara yapıştı. Bu çocuk, Medineli sahabî İbn Ebî Kebeşe'nin çocuğu idi." Tıpkı bunun gibi, daha dün Akdeniz kıyılarında karaya vuran Aylan bebeğin durumu, tüm anlatılanlar  gibidir. Hamdolsun, günümüzde, Aylan bebeklere bir ülke vardır ki, o ülke, sahip çıkmaktadır. O ülke ki, TÜRKİYE CUMHURİYETİ  ÜLKESİDİR.. 

      Yüce Allah, milletimize, ülkemize, nice bin yıllar yaşamak nasip eylesin!...Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın