Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

HAMDETMEK, ALLAH'A YÖNELEN ÖVGÜ VE ŞÜKÜRDÜR!..

" Orada onların nidaları " Muhteşemsin ey Allah'ım!" olur ve kendilerine " Mutluluklar". diye mukabele edilir orada. Nihayet onların son nidası yankılanır! " el hamdü lillahi Rabbi' l alemin!" (YUnus sûresi, âyet 10)

" Mânası: " Hamd bütün âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur!" Fâtiha' nın ilk cümlesi, cennete nail olmuş bir bahtiyarın ağzından çıkan ilk cümledir. Bir mü'min bunu her vakit namazının tüm rekatlarında söylemekle, özünde cennete olan özlemini dile getirmiş olmaktadır. Eğer bunu sadece bir dil alışkanlığı olarak söylemeyip yürekten söylüyorsa, bu cümleyi söylediği her seferinde cennet duası ediyor demektir. Zira hasret kalbin duasıdır. " ( Kur'an-Meal-Tefsir)

Bir hadisi şerifte ise; " Allah'ın verdiği nimet karşısında kulun " Elhamdülillah" diyerek hamdetmesi, o nimetten daha değerlidir." ( İbn Mâce, Edeb, 55)

Malumdur ki, Hamdetmek; sevgi ve hürmetle Yüce Allah'a yönelen her türlü övgü ve şükran ifadesidir. Genel anlamda " şükretmek" kelimesiyle biirlikte kullanılsa da şükürden daha kapsamlıdır.

Allah'a Hamdü senada bulunmak övgü, tazim, saygı değer bilme, takdir etmedir. Kulun yapmış olduğu işi Allah sayesinde yapmış olduğunu, onca nimete O'nun sayesinde kavuştuğunu veya kötülükten O'nun yardımıyla kurtulduğunu bilmesi, inanması, Yüce Rabbin ismini zikrederek ikram sahibine şükrane borcunu ödemesidir.

Yerine getirme, ifa etmesi yönüyle dilin hamdetmesi " Elhamdülillah" demek, kalbin Hamdetmesi inanmak , organların Hamdi itaat, aklın Hamdi tefekkür etmek, yaşamın Hamdi ise onu Yüce Allah yolunda geçirmektir.

Aziz Kur'an ideal mü'minleri tanımlarken onların " Hamdedenler" olduğunu vurgular. Hamdetmenin en güzel örneğini Hatemül Enbiya olan Peygamberimizin yaşamış olduğu güzel hayatında görürüz.

Rasulullah (av) hutbe okumaya başlarken, uykudan uyandığı zaman, def'i hacet ihtiyacı olan tuvaletten çıktığında, yemeğini yedikten sonra, yeni bir elbise giydiğinde kısacası her halükârda Yüce Allah'a Hamdederdi. O yüce ruhun, sevgili Rasul'ün Hamdi sadece nimet ve sevinç anlarında değil, bela ve musibet zamanlarını da kapsayacak engin derinlik ve genişlikteydi.
Hamdetmek, aziz Kur'an Fatiha sûresinde geçen: " Hamd, bütün âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur." ( Fâtiha sûresi, âyet 1)

Kul olarak, yaratılmış insanlar olarak Yüce Allah'a ne kadar Hamdetsek az olacaktır.. Çünkü, bir kere düşünmeliyiz ki, bir kere alıp vermiş olduğumuz nefes bile karşılığı, bedeli ödenmeyecek olan büyük bir nimettir. Ya bir kere, nefes alıp veremez isek ne olurdu? Hayatımız biter, kendimiz bir ceset haline gelir, bizim için yaşamın bir anlamı kalmazdı.. Ölü bir beden, nefessiz, işlevsiz bir hayat bizi kuşatır, artım işlevsiz kaldığımız için kara toprağın bağrına terkedilirdik!..Onun içindir ki, alıp vermiş olduğumuz bir nefes karşılığında, Rabbül Alemine ne kadar secdeye kapansak bunun bir karşılığı olamaz, bu iyiliğin, bu lütfun bedeli olamaz, Hamdü sena etmekten başka çıkar yol olamazdı.

Hamdolsun ki, Yüce Allah'ın bizlere vermiş olduğu nimetleri sayamaz, bitiremez, saymakla, düşünmekle de bir neticeye varamazdık.. Geride bir tek anlam kalmaktadır. O da, Allah'a Hamdetmek, bütün bu nimetler karşısında boyun eğmektir.

Netice olarak;

İnsan oğlu, bunca kendisine verilen nimetler karşısında, kendi acziyetini bilecek, " Sana Hamdü Sena olsun Ya Rabbi!" demekten başka bir anlam, bir ifade bulamayacaktır.
Allah'ın bizlere vermiş olduğu evlat nimeti, mal nimeti, sağlık, sıhhat ve yaşam nimeti karşısında secdelere kapansak, gecelerde ubudiyette bulunmuş olsak bile, bunları dil ile ifade etmek az gelecek, " Sana Hamdolsun Ya Rabbi!" demekten başka bir kelime, başka bir ifade tarzı olmamış olacaktır..

Son sözler olarak diyorum ki, kulların yapacakları tek çıkar yol, Yüce Allah'a temennaya kapanmak, Hamdetmek, şükretmek şekli fiili olarak tezahür etmelidir.. Cenab-ı Zül Celal, bizleri Hamdü sena etmekten uzak eylemesin.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın