HAKKINI ARAYAN KADIN
" Doğrusu Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve ( nihayet) Allah'a havale eden kadının başvurusunu kabul etmiştir: zira Allah ikiniz arasında geçen konuşmayı işitiyordu. Çünkü Allah her şeyi işitendir, her şeyi görendir. İçinizden " Sen bana annem kadar haramsın" diyerek eşlerinden ayrılanlara gelince; o kadınlar asla anneleri olamaz; onların anneleri yalnızca kendilerini doğuranlardır; ve şüphesiz onlar mantıksız. Daha düzme koşma laf söylüyorlar. Ama şüphesiz Allah çok affeden , çok bağışlayandır." ( Mücadile sûresi, âyet 1-2)
Bu ayeti kerime ışığından yola çıkarak, " Hakkını arayan kadın" konusunu işleyeceğim. Belki denilecektir ki, "kadının ne hakkı vardır ki arasın? "
Maalesef ve maalesef; kadınlar hak arama konusunda sınıfta kalmışlardır. Hakkını aramak için, direnç gösteren bir hanım efendi göremiyorum.. Hatta, basında, yayında, televizyonlarda, Diyanet'te bile arzı endam eden hanım efendiler, okumuşlar, entelektüel kadınlar bile, klasizme esir, geleneğin etkisi altında kalmış hanımlardır.
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı bir hanım efendi bile, tüm imkanlara rağmen, ekranlara rağmen, kadınların hakkından, İslam'ın vermiş olduğu kul haklarından , özgürlükten bahsedememektedir.
Halbu ki, benim gibi düşünenlerin mes'elesi; körü körüna asrilik, çağdaşlık değildir. İstiyoruz ki, günümüz hanım efendileri, İslam'ı; tıpkı Hz. Hatice (ra), Hz. Aişe (ra) ve benzeri sahabe kiram hanım efendileri gibi yaşasınlar, haklarını elde etsinler, mümince yaşasın, kenarda, köşede " el aldım", " el verdim" zavallığından kurtulsunlar. Konumuza ışık tutması için sahabe hayatını anlatan bir alıntıyı gündeme alıyorum:
" Hicretin 4 yılının sonunda veya 5. yılının başında Medine'de bir " zıhar" olayı yaşandı. Zıhar yapan kişi Evs b. Samit idi. Hayatının büyük bir kısmını birlikte geçirdiği hayat arkadaşı Havle bt. Sa'lebe'ye zıhar yapmış ve " Sen bana anam gibisin" demişti. Bunu demiş demesine, fakat daha sonra dönüp onunla beraber olmak istemişti.
Hukuksuzluk döneminde ( Cahiliyye) olsa, kadının gideceği bir merci yoktu. Dolayısıyla kocası ne derse boyun eğecekti. Fakat artık orası eski " Yesrib" değil, ed-Din'in hukukunu hakim kılan bir deyim " deyyan"ın olduğu Medine idi. Havle " Hadi, gel" diyen kocasına " hayır" dedi. " Sen bana zıhar yaptın; git Rasulullah'a danış öyle gel" dedi. Evs " Ben bu konuyu Nebi'ye iletmekten utanırım" dedi. Havla, " Sen iletemezsen ben iletirim" dedi.
Buraya noktalı bir virgül koyalım: Allah Rasulü'nün yetiştirdiği neslin özgüvenine bakar mısınız? Mağdur olduğunu düşünen bir kadın, kendisine haksızlık yaptığına inandığı eşine karşı hakkını savunuyor. Bunun için aynı zamanda devlet başkanı olan Rasulullah'a gidiyor. Rasulullah'la aralarında şu diyalog geçiyor:
- Ya Rasulallah! Gençtim, güzeldim, alımlıydım. Saçımı süpürge ettim, ona çocuklar doğurdum. Şimdi karnım sarktı, yaşım ilerledi, sağlığım bozuldu. Genç ve güzelken sevgilisiydim, şimdi " anası" oldum.
- Sen ona haram olmuşsun!
- Vallahi beni boşamadı ya Rasulallah"
- Haram olmuşsun. Bu konuda ( farklı) bir şey inmedi!
- Bir daha bak kurban olayım ya Rasulallah.
- Benim kendi görüşüm böyle ( yapacak bir şey yok ).
- Ama ya Rasulallah! Bana muhtaç küçük bir yavrum var. Ona bıraksam bakamaz, telef olur, ben alsam doyuramam, aç kalır... Rasulullah susmuştur. Havle o noktada ellerini ve yaşlı gözlerini göğe kaldırır: " Halimi sana havale ediyorum Allah'ım! Yalnız sana!.. " Ve göklerin kapısı açılır, Mücadile suresinin ilk ayetleri gelir:
Ayetin devamında bu cürmün kefaretini beyan eden ayet gelir. Nebi, Sare'nin kocası Evs'i çağırır:
- Bir köle azad etmeye gücün var mı? - Vallah ya Rasulallah, malımın hepsi bir köle etmez! - Peki, iki ay peş peşe oruç tutabilir misin? - Vallahi üç öğün yemesem gözümün feri kaçar, dizimin bağı çözülür. - Peki 60 fakiri doyurabilir misin? - Vallahi yok, ama siz yardım ederseniz doyururum. - ( Allah Rasulü katıla katıla gülmektedir.)Ben sana 15 ölçek yardım ederim ve bereketi için de dua ederim." ( Kelimeler, M. İslamoğlu, sayfa 152-153)
Ne yazık ki, Sare hanım efendinin göstermiş olduğu yiğitliği, cesareti gösterecek, günümüzde bir hanım efendi bulunmamaktadır. Öyle ve benzeri hanım efendilerin kahramanlığını aramaktayız. Aramaktayız ki, hanımlarımız, sokak ortalarında öldürülmesinler, vurulmasınlar, dövülmesinler!..
Netice olarak;
21 nci çağın kadınları uyanmalı, rüyalarını bir taraf ederek uyanmalıdırlar. Öylesi, 21 Yasin, 40 Yasin, " Şeyh eli öpme" işinden vaz geçip, Kur'an'ı dinlemeli, Resulullah (sav)'in hanımlarının hayatlarını günümüze taşımalılar.
Hz. Aişe'nin hayatını günümüz dünyasına taşımazlar ise, camilerden kovulacaklar, teravih namazlarına davet eden hoca efendiler, Cuma, Bayram ve Cenaze namazlarından hanımları Mescitlerden def edeceklerdir.
Hanımlarda, cuma saatlerinde, mahalle aralarında, toplanıp toplanıp, 21 Yasin, 40 Yasin ritüellerine devam edecekler ve sonra da, okuduklarını ölmüşlerine göndereceklerdir. Şayet gidiyor ise.. (!)..
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı, Prof. Dr. Huriye Martı hanım efendiden bu konularda çok şey bekliyoruz, ama, hali hazır ne sesi, ne soluğu duyulmamaktadır.
Hocalarımdan kadınlar adına, ezilen, dövülen, sürülen, sokak ortalarında işlenen kadın cinayetlerinden dolayı çok şeyler bekliyoruz.. Ama, hoca hanım, bir türlü silkinmiyor, " Ey kadınlar!.. Arkanızdayım!" diyemiyor. Eski hamam, eski tas misali, gelenek devam edip gitmektedir.. Rabbim!.. Acilen bilinç lütfetsin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın