HAKİMİYET;,SADECE ALLAH'A AİTTİR !..
" O'nu bırakıp da taptığınız şeyler, başka değil, yalnızca sizin ve atalarınızın ( Allah'a ait) nitelikleri kendilerine yakıştırdığınız isimlerdir) Allah bunlar hakkında hiç bir delil indirmemiştir. ( Varlıkların konumları ) nihâî yargı yalnızca ve yalnızca Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir: İşte bu dosdoğru olan tek dindir, fakat insanların çoğu bundan habersizdir." ( Yusuf sûresi, âyet 40)
Zikredilen bu ayeti kerime mealinden şunları anlamalıyız: " Ey insan, Allah yokmuş gibi davranamazsın! Kök anlamı " bağlamak" olan hukm, doğru seçeneğin dışındakileri mahkum edip bağlamaktır." Burada nihai ile karşılaştığımız hukm'ün, din ve kulluk tayiniyle ilgili olduğu bağlamından açıkça anlaşılmaktadır." ( Kur'an Meali)
" Lut'a da sağlam bir muhakeme ve seçip ayırma yeteneği kazandıran bir bilgi tasavvuru bahşettik; ve onu çirkin eylemleriyle tanınan kentten kurtardık: çünkü onlar yoldan çıkmış yoz bir kavimdi." ( Enbiya sûresi, âyet 74)
Ayeti kerime de beyan buyurulan hukm: Tüm alternatifleri, içlerindeki en doğru şıkka indirgeme işlemi demektir. Aynı kökten gelen hikmet, işte bu işlemi mümkün kılan yetenektir.
Yusuf suresi 40 ncı ayeti kerimesinde buyurulduğu gibi: " Evet, dosdoğru dinde işte budur! Allah yalnızca kendisine kullak sunmamızı istiyor. Bu nedenle müşriklerle ilişkilerimizde herhangi bir beşeri ideolojiyi Allah'a isnat etmemek durumundayız.
Yine unutulmamalıdır ki, müşrikler onların kavram ve yaşantılarını kabul etmediğimiz sürece bizlere karşı hiçbir şekilde dostluk beslemeyecekler. Onların dostlukları ve bizlere bu dünya hayatı için sundukları sahte kazanımlar adına, ayetlerle bizlere iletilen emirleri görmezden gelerek, bir takım suni kavramları meşrulaştırmak, bizi öteki dünyada büyük biur azapla karşı karşıya bırakacaktır.
Şu durumda müşriklerin dostluklarını ve bizlere sunacakları eşit statüyü (!) talep etmekten vazgeçmeliyiz. Zira bu, bizlere bırakılmış bir seçim değildir. Allah, müşriklerin hoşnutluğunu kazanmak adına kendisine asılsız şeylerin isnat edilmesini azap ile cezalandıracaktır. " ( İktibas, Eylül 2010, say. 24, H. Ertürk)
Şimdi, aşağıda arzedeceğim ayeti kerimelere dikkat edelim:
" İşte o tipler, eğer ellerinden gelse, sana vahyettiğimizin dışında Bizim adımıza birtakım şeyler tedarik edesin diye, seni dahi baştan çıkararak tuzağa düşürmeye kalkışırlar; seni de ancak bunu başara bildikleri zaman dost edinirler." ( İsra sûresi, âyet 73)
" Fakat Biz eğer kalbini iman üzere perçinlememiş olsaydık, belki o zaman birazcık olsun onlara eğilim göstermen mümkün olabilirdi." ( İsra sûresi, âyet 74)
" O zaman da sana, hayatında ölümün de acısını kat kat tattırırdık; üstelik seni elimizden kurtaracak birini de bulamazdın." ( İsra sûresi, âyet 75)
" Bu, kesinlikle riayet edilmesi gereken bir ilkedir. Lakin hakikatin açık seçik bir biçimde müşriklere açıklanması ve " bu hakikate tabi olmanız gerekiyor." denilmesi halinde dahi söz konusu zihniyet bu hakikatin doğruluğunu kabul etmeyeecektir.
Kendilerini " Müslüman" olarak adlandırılan birçok kesim de bu hakikatin yaşanılmasına karşı çıkacaktır. Ayetleri metin üzerinde tahrif edemiyeceğimiz için muhtemelen hakikati görmezden gelmemiz önerilecektir. Zira müüşrikler, kendilerini uyaran Peygambere (S) bu teklifi yapıyorlardı. " ( a.g.d.)
Netice olarak;
" Bir de ne zaman hakikatin apaçık kanıtları olan âyetlerimiz onlara okunsa, huzurumuza çıkacak yüzü olmayan o kimseler derler ki: " Git, bize bundan başka bir kitap getir, ya da onda değişiklik yap!" ( Ey Peygamber)! De ki: " onu kendime göre değiştirmem olacak şey değil. Ben yalnızca bana vahyedilene uyarım: çünkü ben Rabbime karşı gelecek olursam, korkunç bir Gün'ün azabından korkarım." ( Yunus sûresi, âyet 15)
Yukarıdan beri izah edilmeye çalışıldığı gibi, dünya var oldukça, insanlarda var olan bu dünyada yaşamış olduğu sürece, hiç bir bir sistem, fikir, umde, icad, uydurma şeyler aziz Kur'an'ın yerini alamayacak insanlara hüküm ferma olmayacaktır.
Böyle olursa, buna inanmış bulunursak, hakkın yerini kaos, adaletin yerini zulüm almış olacaktır. Zaten, 21 nci asrın insanı da bu sebeple bedbin ve muzdariptir. Haktan uzaklaşılmış Rabbani emirlerin yerini beşeri ideolojiler aalmış bulunmaktadır.
Böylesi derbederlikten halas bulmanın yoluda Allah'a sığınmak, ona teslim olmaktır. Yüce Allah, bu mevzuda ne emri ferman buyurmuş ise onu tatbik etmektir..
Rabbimiz!.. Ümmete ve aziz milletimize sıratı müstekim yolunu bahşeylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın