Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Geleneğin Din Gibi Sürdürülmesi

 " Ve onlara" Allah'ın indirdiğine ve Peygamber'e gelin!" denildiğinde, " Atalarımızı üzerinde bulduğumuz inanç bize yeter!" diyorlar. Ya ataları hiçbir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyse de mi?" ( Mâide sûresi, âyet 104 ) 

     Ayette belirtildiği gibi, hakikat sabık olanın değil sadık olanındır. Atalar yoluna karşı tavır, körü körüne taklide karşı tavırdır. Zira taklitle değer üretilemez. Öncekilerin yanlışı sonrakilerin mazereti olamaz. 

     Atalarcılık, gelenekçilik zihniyet mensupları; Muaviye'den sonra tebelleş olmuşlar, aziz İslam'ın nezih bünyesine girerek, dün bu gündür, hakikatleri alt üst etmişlerdir. 

     Siyaset, babadan oğula geçmiş, görevini üstlenen kişinin liyakat sahibi olup olmadığına bakılmamş, sadece kavmine mensubiyeti yeterli görülmüştür. 

      Geleneğin ümmet bünyesine yerleşmesi ile birlikte, o tarihlerden sonra, Allah'ın emirleri yerine, geleneğin, atalarcılığın peydah etmiş olduğu bin bir çeşit hurafe, din adına uydurulmuş bid'atler, günümüz dünyasına yani 21 nci çağa gelinceye kadar palazlanıp azalacağına, çoğalıp artmıştır. 

      Atalarcılığı, ibadet hayatımızdan tutunda, sosyal mes'elelere varıncaya kadar saymak mümkündür. Ayetler ters yüz edildiği, Resulullah'ın sünneti seniyyesi de tamamen terkedilme noktasına getirilmiştir. 

     Örneğin, ölüsü olan bir Müslüman ölüsüne faydalı olabilmek için ne yapmaktadır? Tabii ki, ölüsüne en yararlı, sevabı bol işi mevlit okutmakta görmekte, mevlit okuyana belirli bir ücret, dinleyenlere kolonya, şeker sunmaktır.  Hal böyle iken, bu eylemden kimler istifade etmiş, kimler yararlanmıştır? Okuyan üç beş kuruş ücretini almış, dinleyenler şeker yemişler, ölüde havasını almış bulunmaktadır. 

       Şu garip uygulamaya bakınız ki, bir kısım Müslümanlar, "cuma namazım kabul olmamıştır, bunun yerine birde öğle namazını kılmalıyım" diyerek, Allahü Teala ile pazarlığa girişmekte, yani " Allah'ım!.. Sen benim cuma namazımı kabul etmez isen, işte bende bunun yerine öğle namazını kılarım" pazarlığı yapılmaktadır. 

     Hanefi mezhebine mensup Müslümanlar, Cuma namazını kıldıktan sonra, yukarıda ifade edildiği gibi " ne olur ne olmaz, belki cumam sahih değildir" zannıyla, birde aynı günün öğle namazı yerine geçen " Zühr-i ahar" adıyla bir uyduruk namaz daha kılınmaktadır. 

     Şafii mezhebine mensup Müslümanlarda Hanefi'lere benzer bir uygulamada bulunuyor, cuma namazını kıldıktan sonra, şüpheye düşerek, " belki kabul olmamıştır" düşüncesiyle, bir imam eşliğinde aynı günün öğle namazını kılmaktadırlar.

     Yani, hangi tarafa dönersek dönelim, orada bir hurafi inancın varlığını yaşamamız; görmemiz şahit olmamız mümkündür. Neden ve niçin? 

      Kur'an toplumu değiliz!.. 

      Bin yıldan bu yana, bu aziz millet Kur'an'dan uzaklaştı. Ne mealini, ne tercümesini, ne tefsirini okumaz olmuştur. Hatta, Kur'an okurken bir kısım merasimlere aziz Kur'an'ı hapsettik, onun her an, her dem okunmaz hale getirmiş olduk. 

     Örneğin, Kur'an okumak için öylesi kaideler, kurallar ihdas ettik ki, kıbleye dönülmesi, göbekten yukarı tutulması, yüksek yerlere bez torbalar içerisinde asılması, alimler dışında, Kur'an mealinin sair Müslümanlara yasak edilmesi gibi mesnetsiz, dayanaksız ve uydurma şeyler. 

      Sonuç yerine;

     21 nci çağın Müslümanları, dininimizin içerisine her nasılsa girmiş ve girmeyede devam etmekte olan hurafelerin, gelenekçiliğin,atalarcılığın önünü kesmek, Fetö'nun, şeyhlerin, sofilerin bu garabetten daha fazla menfaatlenmelerini önlemek için, aziz Kur'an'a koşmalı, Resulullah'ın örnek hayatını hayatımıza rehber kılmalıyız. 

      Bu güzel işi de üstlenecek, önerecek en başta gelen kurum tabii ki, Diyanet İşleri Başkanlığı'dır. Bu kurum, böylesi önemli bir görevi üstlenmezse, teşvik etmezse, sofiler mi edecekler, Fetö'mu öncülük yapacaktır?

      Ümid ediyorunm ki, bu aziz millet; Kur'an'a sarıldığı zaman kurtulacak, sokaklarında kan olmayacak, evlerinde huzur ve neşe kıvılcımları, nuranilikleri hemencecik kendiliğinden zuhur etmiş olacaktır. 

      Kur'an anlaşıldığı vakit, milletimiz fertleri kadın olsun, erkek olsun, gençler olsun mutlu bir hayata, devirlere, dönemlere kulaç atmış olacaklardır. Daha ne bekliyoruz ki? 

      Bin yıldan bu yana, Kur'an'sız yaşamaya artık dur! demeliyiz!.. Milletimizi, asılsız miraç hikayelerinden, kandil mesajlarından kurtarmalı, elli vakit namaz uydurması yerine Resuulullah'ın emir ve  tatbikatlarına nazar etmeliyiz.

     Rabbimiz!.. O muştulu ve mutlu günleri, anları ve zamanları lütfetsin!.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir 

Facebook Yorum

Yorum Yazın