Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

FİKİR; SİLAHLARA HÜKMEDEN BİR SİLAHTIR !..

Günümüz dünyasında fikir; en güçlü, en kuvvetli silah görevi üstlenmiş veya görmektedir. Dünkü zamanlarda, orduların hışımla düşman üzerine yürümesi mes'elesi bu gün yerini fikir silahına bırakmış, insanlığa yön ve yöntem vermektedir.

Dünün Atilla'sının batı ülkelerini titretmesi, adım adım tepelemesi, Yavuz'un kos koca Afrika ve Doğu ülkelerini zaptı rap altına alması, Kanuni'nin tüm Avrupa ülkelerine yürümesi yerine, onların yerini bu gün fikriyata, fikir mücadelesine bırakmış, tüm insanlığı etkileyecek, yön ve yöntem sunacak duruma gelmiştir.

Doğrusu da bu değil midir? Fikriyatın görevi önemli ve üzerinde düşünülmesi insanı, tarihi, dini bir realitedir. Bu müthiş yöntem ve metod, üzerinde durulmadan başka şeylere meyil gösterirse, bunun yerine envai çeşit silahların hüküm ferma olacağı kaçınılmazdır. Şu alıntı yazıma dikkat çekmek istiyorum:

" Demokrasinin değer ölçüsü çıkardır, menfaattir. Bunu temin için tezgahını kurar ve pazarını oluşturur. Bu nedenle Batı özellikle de ABD. iki şey yapıyor, Birincisi film yapıyor, ikincisi ise silah üretiyor ve bunları tüm dünyaya pazarlamaya çalışıyor.

Demokrasinin gülen yüzünü göstererek kalkınmadır kalkınmadan, iş birliğinden, modernize etmekten dem vurarak kalkınmakta olan ülkelere satıyor. Yerli üretimleri yok etmek için bütün gücünü kullanıyor ve pazara tek başına sahip olmak istiyor. Bunu kendileri de böyle açıklıyor. " Demokrasinin silahı" isimli yazıyı okuyalı yıllar olmuştu o günün ABD savunma bakanı şöyle diyordu:

" Biz ürettiğimiz silahları birbirine muhalif iki ülkeden birine satarız sonra da diğer ülkenin kulağına fısıldarız ' bu silahları bu ülke sana karşı kullanmak için alıyor' diye. Hemen o da koşar gelir, ona da satarız. Sonra bunları modernize olmuşlarıyla depolandırırız ve yine satarız. Tıkanacak olursak belli bölgelerde savaşlar çıkartırız. Sanayimizi yaşatmak için buna muhtacız" . ( Müs. Sorunları, H. Bülbül. say. 392-393)

Yukarı satırlarda anlatılan dünyayı idare etme, fikir üretme , fikri dünyaya hakim kılma işine birde bizde bakınız. Maşallah (!) adım başı bir televizyon, radyo, basın yayın, film , dizi çalışmaları gırla gitmektedir.

Ama, gelin görün ki, ABD. düşüncesinin bir nebzecik fikir kırıntısını bizde bulmanız, görmeniz, seyretmeniz, yakalamanız mümkün değildir.

Bizdeki olan şey, belden aşağı hitap etmek, aşk, meşk ve cıvık cıvık zevzekliklerdir. Tüm yapılanların içi boş, görüntünün içerisinde , özünde fikri bir boşluk yatmaktadır. Deniz sahilleri, Yeşilçama özenti, aşk ve meşk safsataları mideleri bulandırmaktadır.

ABD. film yaparken, film, dizi üretirken dünyayı idare etmek içinde fikir planlamaktadır. Ve gerçekleştirmektedir. Hem film çalışmaları, hem de dünyaya yön ve yöntem verme işleri!..

Bizde ise, millet bünyesinde derin yaralar açmak, birliği bozmak, millet bütünlüğüne kastetmektir. Soruyorum, yetmiş yıllık Yeşilçam sokağında envai çeşit filmler ihdas yapıldı, senaryolar dizilmiş oldu. Allah aşkına!.. Bu yapılanların arasında dişe dokunur, millet yararına, vatan yararına bir unsur görülmüş
,müdür?

Şimdilerde, çeşitli isimler altında icraı faaliyette bulunan Tv. çalışmaları dişe dokunur bir eylem işlemiş midir? ABD'de aşk var ama, devlet ve milletin kalkınması, yükselmesi, fertlerin kendi çaplarına göre insanlığa, devlete hizmeti mevzu bahistir. Nasıl daha ileri gideriz, dünyayı, milletleri nasıl sömürürüz fikirleri ön plandadır.

" Şimdi dünyaya hükmeden zihniyet bu. Bunların sultasından kurtulmak için silahlarına alternatif bir silahla karşı durmak gerekir. Bu silah fikirdir. FİKİR SİLAHLARA HÜKMEDEN BİR SİLAHTIR.

İnsanlık tarihi boyunca toplumları değiştirmeye talip olan Peygamberler bu silahı kullanarak imparatorlukların üstesinden gelmiştir. Daha İslam'ın tebliğ edilmeye yeni başladığı yıllarda Peygamberimiz " Allah yolunda sabır ve sebat ederseniz Bizans'ın ve Sasanilerin hazineleri sizin elinize geçecek" buyuruyor.

Bunu üzerinde bulunduğu düşüncenin nelere kadir olacağını bildiğinden söylüyordu. O gün bu söze gülüp geçenler otuz yıl geçmeden gerçekleştiğine şahit olmuşlardır. Bu ütopya değildir, tarihin bir dönem şahit olduğu bir hakikattir. Aynı cevher elimizin altında, istifade etmek için Muhammedi bir inanışla kucaklamak gerekiyor.

Bizi ve halkı Müslüman olan ülkeleri vuran, Batı'nın silahı değil aramıza soktukları batıl fikirleridir. Önce güler yüzleriyle fikirlerini sundular, sonra da ölüm kusan silahlarını. Çare, silahlarından önce fikirlerinden kurtulmaktır." ( a.g..e.)

Netice olarak;

Lütfen kendimize gelelim. Düşünelim, neredeyiz, nereye gidiyoruz? diye kafa yoralım. Yoralım ki, gideceğimiz yer belli olsun, söz konusu istikamet bizi felaha, rahata, huzura, mutluluğa götürecek midir?

Yoksa, ezansız bir nesil, cünüp gezmeyi arzulayan bir kitlemi ortaya çıkmıştır? Bunun hesabını yaparak, adımlarımızı gelişi güzeel atmayalım.

Çünkü, bu aziz milletin Batılı olması, ABD'li olması mümkün değildir. Zaten onlarda bizi bildikleri için bizleri kabul etmeyecektir.Millet olarak, her an, her dem bir müşkil hadise ile karşı karşıya gelmekteyiz.

Sanırım, adımlarımız sağlam atarsak, islam istikameti bizi rahata, rehavete ve mutluluğa götürecektir. Sair batıl yollarda bizleri perişanlığa, kargaşaya, anarşizme, kaosa sürekleyecek, bizi bize düşman yapacaktır..

Rabbimiz! Bu aziz milet evladlarına sırat-ı müstekim yolunu sabit kılsın, bu kutlu yoldan ayırmasın!.. Selam ve dua ile...

Facebook Yorum

Yorum Yazın