Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

EZAN, TEVHİDİN GÜR SESİDİR!..

" Onları salât'a çağırdığınız zaman, onu hafife alırlar ve oyun ederler. Bu, onların kafalarını kullanmayan bir topluluk olduğunu göstermektedir. " ( Mâide sûresi, âyet 58)

Ayeti kerimenin yorumu şöyledir:

" Onlar"dan kasıt , birlikte düşünülmesi gereken bir önceki âyette geçen Hristiyanlar, Yahudiler ve müşrikler ise , onların namaza nasıl çağrıldıkları meraka değer. Eğer ibareyi böyle anlarsak şu soruyu sormak mukadder olur: Kur'an namaz çağrısının Müslümana olmayanları da kapsadığını mı söylüyor? Evet dersek, bu namazın müstesna konumuna ve kişinin dinini belirleyecek ' sütun' işlevine bir vurgu olur.

Fakat böyle bir anlama Müslüman olmayanı namazla mükellef kılma anlamına gelir ki, bu sorunludur. Hayır dersek, o zaman buradaki salât'ın " namaz" dışında bir anlama geldiğini kabul etmemiz gerekecektir. Öyle görünüyor ki, buradaki salât en genele anlamıyla " Allah'a destek ve kulluk" mânasına gelmektedir. Bir önceki âyetle birlikte düşünüldüğünde, namazı hafife almanın dini hafife almak demeye geldiği sonucuna varılabilir. " ( Kur'an-Meal-Tefsir)

Yeryüzünde yaşayan milletler sembolleriyle yaşar ve ayakta dururlar, yaşamalarını, varlıklarını devam ettirirler. Ümmeti Muhammed'in de kendine has sembolleri, alametleri bulunmaktadır ki, ümmet olarak bizler bunlara " şiar" diyoruz.

Söz konusu şiarlar, ümmet olarak bizlere tevhidi ve Allah'a layık bir kul olmamız gerektiğini hatırlatan nişanelerdir. İşte bu nişanelerden birisi de günde beş defa minarelerde okunmakta olan ezandır. Ezanı Muhammediyye, beşeriyeti Allah'a kul olmaya çağıran Nebevi bir çağrıdır.

Ezan okuyan Müezzin, Allah'tan başka ilah olmadığını, son Rasul Hz. Muhammed (sav)'in son peygamber olduğunu günde beş kere insanlara ezanla hatırlatır. Allah'ımızın rahmetine ve affına ezanla davet eder. Ezan, ümmeti Muhammed'i huzura, kurtuluşa , emana, emniyete, selamete ve barışa ezanla çağırır.

Ezan, ümmeti Muhammed'in birliğinin, dayanışmasının cihanşümul veya diğer adıyla evrensel parolası ve ortak simgesi ve değeridir. Ezanı, bugün okunan şekliyle ümmete bizzat bildiren Hz. Peygamber (sav) öğretmiştir. " Kim gönülden inanarak okunan ezanı tekrar ederse cennete girer." ( İbn Hanbel, II, 352) Hadisi şerifinde ifade edildiği üzere ezan, ümmete cennet muştusu ve müjdesidir.

Onun içindir ki, ezan; Hamdü sena olsun ki, 15 asırdan bu yana, minarelerden kalp ve gönüllerimize yansıyan yaşantımızın her alanını kuşatan ve kucaklayan eşsiz ve muazzam bir değerdir.

Ama, ne hazindir ki, ümmetin ortak dili olan ezan, bir ara ülkemizde inkıta uğramış, okunmamış, okunmasına müsaade edilmemiş, okuyanlar takibe alınmış, cezalara çarptırılmıştır. Dünyanın hiç bir ülkesinde böyle bir okunma şekli olmadığı halde, bizim millet tarihinde tam tamamına 18 yıl minarelerinde ezan okunmamıştır..

Şayet, bilinmeden, duyulmadan, görülmeden asli şekliyle ezan okunmuş ise, okuyan masum insanlar kodese götürülmüş, dipçik cezasına çarptırılmış, eziyetlere maruz kalmıştır.. Malumdur ki, ezanın asli şekline dönüştürülmesi , 14 Mayıs 1950 yılında gerçekleşmiş ama, bu hayırlı icraat akabinde bir Başbakanın devrilmesine, ülkemizde ihltial yapılmasına sebep olmuştur. Allah, bir daha böylesi bir rezaleti bu aziz millete yaşatmasın!.. Amin!..

Ezan, ümmetin ortak lisanıdır.. Türkiye'de okunan ezan, Kabe'de, Suriye'de, Sudan'da, İran'da ve sair yerlerde de aynen okunmaktadır. Hollanda ülkesinde görevli iken, bir yatsı namazında yaşlı bir Hollandalı hanım camii lokaline gelerek, " Bu camide niçin beş vakit ezan okunmuyor, sadece cuma günleri okunuyor?" diye sitem etmiş idi..

Netice olarak;

Rabbimden niyazım, her an, her dem beş vakit minarelerde okunmakta ezan, İnşaallah!.. İlanihaye minarelerimizde okunur, bizlerde, ümmet olarak huşu ve vecd içerinde eşlik ederiz. Hadiste buyrulduğu gibi; " Ezan ile kâmet arasında yapılan dua geri çevrilmez." ( Ebu Dâvud, Salât, 35)

Bilhassa, güzel sesli bir okuyucunun okumuş olduğu ezan gönülleri okşamakta, kalplere hitap etmektedir. Kâbe'de okunan ezan, Medine'de okunan ezan, merhum İsmail Coşar'ın Ankara Kocatepe camiinde okumuş olduğu unutulmaz ezanlar halen yüreklerimizi dağlamakta, bizleri halden hale geçirmektedir.

Zaten, minarelerin bu kadar yüksek oluşunun sebebi de bu değil midir?.. Dolayısıyla, Bilal ((ra)'ın, Şam'dan yeniden Medine'ye gelerek ısrar üzerine okumuş olduğu ezan " Hayya alassalah" derken devamını okuyamamış, oracıkta bayılmıştır. Tabi ki, ümmette de bağıra çağıra ağlamaya, hüzünlenmeye başlamıştır.. Makamları cennet olsun..

Son sözler olarak, şu hususu arzetmek istiyorum: Ezan, bu ümmetin ortak sesi ve soluğudur.. Allah göstermesin bu soluk kesilirse, ümmetin ölümü demek olacaktır.. Selam ve dua ile...

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın