EN BÜYÜK İLK IRKÇI ŞEYTANDIR!..
" Ve böylece Biz görünür görünmez şeytanları her peygambere düşman kıldık. Onlar aldatmak amacıyla birbirlerine yaldızlı yalanları telkin ediyorlar. Ama eğer Rabbin dileseydi, onlar bunu yapmazlardı, o hâlde onlardan da, uyduruk teorilerinden de uzak dur!" ( En'âm sûresi, âayet 112)
Kur'an'da, İns ve cin 18 yerde birlikte kullanılır. Birlikte kullanıldığı yerlerde genellikle " görünen-görünmeyen" iradeli varlık çiftini ifade eder. İns'in kökü olan uns, " yakın olan , bilinen, görülen" dir ki vahşî olanın karşıtıdır. Nasıl ki ins'in karşıtı cinn ise, insan'ın karşıtı da cânan'dır.
" Toplum'u ifade eden nâs ise ferd'in karşıtıdır. Görünen şey yakınlık ve ilgi, görünmeyen şey korku ve kaygı nedenidir. Biirlikte geldiği her yerde " iradeli varlıkların hepsi" vurgusunu taşır. Görünen kısmında bir numarayı cânın temsil eder.
Adem ve Şeytan karşıtları da bu çiftle alakalıdır. İnsan ve Cinnin karşıtlıığı mesela Rahmân sûresinin tekrar âyetlerindeki " kumâ" zamirlerinde olduğu gibi bir hakikatin iki yüzünü ihsas eder. Şu ayeti kerimeye dikkat kesilelim:
" ( Allah) " Ey İblis! Sen neden yere kapananlarla birlikte hareket etmedin?" dedi. " ( Hicr sûresi, âyet 32)
" ( İblis) dedi ki: " Benim, süzme, kurumuş, ses veren bir balçıktan, tabiatı değiştirilmiş, koyu ve yoğun bir çamurdan yarattığın bir beşerin emrine âmâde olmam yakışık almazdı!" ( Hicr sûresi, âyet 33)
Dolayısıyla,bu ayeti kerime mealinden anlıyoruz ki, şeytan Allah'ı anlamadı. Allah'ın hak dediği yerden bakmadığı için, gösterdiğini görmedi ve isyan ederek " ilk ırkçı" olmuştur. Allah Âdem'e üflenen ruha dikkat çekti ve Âdem'in çamuruna taktı.
" ( Allah) " Öyleyse çık git bu makamdan!" dedi, " Çünkü sen kendi kendini aşağıladın !" ( Hicr sûresi, âyet 34) " Kendi kendini aşağıladın" şeklindeki anlam,hem fail hem mef'ul olan çift kutuplu yapısına dayanmaktadır. İsterseniz, gelmiş, geçmiş tüm şeytan tiynetli insanların da yapısına bir nazar ediniz. Göreceksiniz kii, tümünde inkar, inatlaşma, ayak direme tamamen buna benzemektedir.
" Ve unutma ki Hesap Günü'ne kadar tüm lânet senin üzerine olacaktır!" ( Hicr sûresi, âyet 35) Mü'minler olarak, inanmışlar olarak Şeytan'dan uzak olduğumuzu ifade etmek için istiâze ile ikrar etmeyen, besmele ile Allah'ın yardımını celbedemez. Kötülüğe buğzetmeden iyiliğe muhabbet edilmez. Bu yüzden,
Kur'an'la bütünleşmek için onu okuyacak kişinin yapması gereken ilk hazırlık " eûzü billahi mineş- şeytanir racim"in kısa adı olan istiaze'yi okumadan başlamamaktır. Yani " Kovulmuş Şeytan'ın şerrinden Allah'a sığınırım" demektir. Bu Kur'anî bir emirdir. " Kur'an okuyacağınız zaman, öncelikle kovulmuş şeytandan Allah'a sığın." ( 16/98).
Zira kalpleri evirip çeviren, ferman dinlemeyen gönle ferman dinleten Allah'tır. İstiaze, akleden kalbe aldırılan mânevi abdesttir. " Kafa karışıklığı" dediğimiz akıl ve duygu kirlenmesi, Kur'an'da insanın " öteki"si olarak tanıtılan şeytana nisbet edilir. ( 7/200)
Bununla verilen mesaj açıktır. İnsanın kişiliği özüdür ve özü temizdir. Kirlenme ona ariz olan her şeydir ve değerini düşürür. Kirlenen temizlenir ve tezkiye tam da budur. Euzü, bir eylem emridir. İnsanın kişiliği özüdür ve özü temizdir.
Vahiy -akıl diyaloğuna yönelik iç saldırıları önlemek için alınacak olan her tür önlem isti'aze kapsamına girer. Şeytan bu saldırıyı kendi gücüyle yapmaz, insanın ona iradesinden aktardığı güçle yapar. Zaten bu işlemin kendisi bir güç kaybıdır.
" ( İblis) " Rabbim!" dedi, " Madem öyle, bana tekrar diriliş gününe kadar süre tanı!"( Hicr sûresi, âyet 36) " ( Allah) buyurdu ki: " Peki, sen zaten süre tanınmışlardan birisin ." ( Hicr sûresi, âyet 37)
" ( Tabi ki, sadece tarafımdan ) bilinen zaman doluncaya ve günü gelinceye kadar!" ( Hicr sûresi, âyet 38) " ( İblis) " Rabbim!" dedi, " Beni yoldan çıkardığın için bende yeryüzünde onlara '( günahları) süslü püslü göstereceğim ve kesinlikle onların tümünü yoldan çıkaracağım." ( Hicr sûresi, âyet 39)
İşte, şeytan veya diğer adıyla İblis denilen ilk ırkçı varlık, Müslümanların yolu üzerine tuzağını kurmuş, bir kısım nehyedilen günahları da cici bici göstererek müslümanların günaha giriftar olmalarına, günah kirine batmalarına sebep olmaktadır.
İnsanlar arasında ayırım yapmak, kavimcilik, şerre alet olmak, içki, zina, fuhşiyat, yalan, gıybet, hile, insan kandırma, faiz yemek, kumar, alavere, dalavere ve benzeri türü haramlar şeytanın işlemiş olduğu, teşvik ettiği haramlardır.
" Bunun tek istisnası, onlar arasındaki imanını saf ve temiz tutma çabasını desteklediğin kulların olacak!" ( Hicr sûresi, âyet 40)
Ayeti kerime içersinde geçen " Muhlasîn" kelimesi, saf, temiz, en duru kılınan bir yaşamı, tertemiz bir müslüman olarak kalmak durumuna izah etmektedir. Böylesi bir mümin, şeytanın her türlü tuzağına düşmeden, sıratı müstekim üzere yaşamak anlamını ifade etmektedir.
Öylesi insanlardır ki, inançlarında sağlam, düşüncelerinde berrak, her türlü cehaletten, sapkınlık ve sapıklıktan beri yaşayan insanlardır. Böylesi insanlar, şeytandan gelen her türlü batıl ve hurafelere karşı çıkan, bu tür haramları elinin tersi iten insanlardır. İşte, bu tür insanlara da Allah'ın nusreti, yardımı umulur.
Netice olarak;
İnanmış insanlar, " İstiazeyi" yani Euzu -Besmeleyi kendilerine şiar edinerek yaşayacaklardır. Her işlerinde Euzu, her hal ve fillerinde bu mübarek kelimeye sığınma türünü ifade eden kelimeyi hem söyleyerek, hem de fiiliyata dökerek yaşayacaklardır.
Mü'minler, aziz Kur'an'ı baş tacı ederek yaşayacaklar, onu kıraat ederek anlayıp okuyacaklar ve emirlerini bilfiil olarak aksatmadan, ara vermeden , her hangi bir inkita uğratmadan yaşayacaklardır.
Böylelikle, görülecektir ki, şeytan veya iblis, onların yolları üzerinde durmayacak veya duramayacaktır. Şeytanın vermiş olduğu vesvese türü zararlar mü'minlere tesir etmemelidir. Etmemesi içinde Müslüman Allah'a sığınmalı, Kur'an yolundan ayrılmamalıdır.
Aziz Kur'an, lâfız ile mananın birleşmesinin meyvesidir. Lafzi cismi, anlamı ruhu temsil etmektedir. Zaten, Kur'an'dan kastın peygamberin vahyi anlayışı, okuyuşu ve yaşayışıdır. Müslümanlarda, aziz Kur'an'ı " metruk" bırakmadan, onu terketmeden, duvarlara asmadan, bez torba içersine koymadan elden ele, dilden dile okumalarıdır.
Son sözler olarak diyorum ki, insanlar özü itibariyle tertemizdir. Günah kirine batmamıştır. Şayet, bilmeden, hata yolu ile günah kirine batmış ise, ondan kiurtuluşun yolu Allah'a sığınmak, günahların geçici , arizi olduğunu bilmektir.
Rabbimiz!... Mü'miinleri, şeytanın tuzağından, hilesinden muhafaza eylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın