EBU CEHİL: " ZENCİ BİR KÖLE İLE BENİ BİR TUTAN DİN OLMAZ OLSUN!" DİYORDU!..
" İki taraf arasında yalpalarlar. Ne bu tarafa ve ne de o tarafa yar olurlar. Allah'ın şaşırttığı kimseye sen çıkış yolu bulamazsın." ( Nisâ sûresi, âyet 143 )
" Melekler, kendilerini zulme mahkûm edenlerin canlarını alırken onlara ' Dünyadaki durumunuz neydi?" diye sorarlar. Onlar da ' Onlar da ezilmiş zavallılardık' derler. Melekler onlara ' Peki Allah'ın toprağı göç etmenize yetecek kadar geniş değil miydi ki?" derler. Bunların barınakları Cehennem olacaktır. Orası ne kötü bir varış yeridir." ( Nisâ sûresi, âyet 97 )
Firavun'culuk, Haman'cılık, Karun'culuk, Ebu Cehil'cilik zihniyeti tarihin her döneminde olmuş ve olmaya da aynen devam edecektir.
Yüce Allah'ın kutlu elçilerinin karşılarına her zaman bir Firavun ve Ebu Cehil zihniyetli, tiynetli zavallı çıkmış, onları mübarek yollarında çakır dikeni, insan görünümlü vahşi, insan postuna bürünmüş Sırtlanlar olarak çıkmışlardır.
Hamdü sena olsun ki, gelmiş geçmiş tüm Resuller, kutsal davalarında başarıya ulaşmış, tebliğ hayatlarında en küçük korkuya, telaşa mağlub olmamışlardır.
Oysa, dün ve bu gün; var olan Ebu Cehiller, hakkın karşısında ezilmiş, yenilmiş, ayaklar altında kalarak, inanmışların nefretini celbetmişlerdir!..
Bir kere, Ebu Cehil'in öldürülüşü, en çok dikkatimi çeker, onun pis laşesinin tepe aşağı yuvarlandığını düşünür dururum. Onu cehenneme zümera kılan sahabeyi rahmetle anıyorum. Dolayısıyla;
" Ve Kur'an'ın vaadi her şeylerini pazarlıksız ortaya koyan devrimci mustaz'aflar tarafından gerçekleştirildi. Müşriklerin orduları onların eliyle yok edildi. Ebu Leheb'lerin elleri kurutuldu. Bu gariban, zayıflatılmış, fakir, yalınayaklı Müslümanlar, bu müşriklerin önderleri oldular.
Halbuki hayata mal-mülk ve sahip olduğu statü ekseninde bakan Ebu Cehil, kendisinden hiç alınmayacağını düşündüğü bu güç ve ihtişamından dolayı " ZENCİ BİR KÖLEYLE BENİ BİR TUTAN DİN OLMAZ OLSUN" diyordu.
Ama sonunda o da yok olup gitti, üstelik hor gördüğü, küçümsediği Müslümanlar tarafından öldürüldü. Tabii bocalayanlar, ne bu tarafa ne de diğer tarafa yar olmayanlar, ne bu tarafa ne de diğer tarafa yar olmayan, Allah'ın şaşırttığı kimseler de oldular.
" İki taraf arasında yalpalarlar. Ne bu tarafa ve nede o tarafa yar olurlar. Allah'ın şaşırttığı kimseye sen çıkış yolu bulamazsın." ( Nisa-143)
Böyle bir çelişki içerisinde hicret etmeyen, Hz. Muhammed'in (S) ve Müslümanların yanında olmayan, müşriklerle bir arada olmaktan kaçınmayıp dünya ile ahiret arasındaki dengeyi kuramayan ama Hz. Muhammed'in (S) getirdiği dine inanan bu topluluğun akıbeti de çok kötü oldu.
Onlar hakkında ayet indi ve barınaklarının cehennem olduğu kendilerine bildirildi. Elbette vardıkları yer çok kötü bir varış yeriydi. " ( İktibas Dergisi, Mart 2010, sayfa 31, H. Ertürk)
Yani, dünkü tarihlerde Ebu Cehiller var idi de, günümüz dünyasında yok mudur? Yani, dünya yaşadığı sürece, var olduğu müddetçe, Ebu Cehiller olacak, devamlı da türeyeceklerdir. Zaten, Hak Batıl mücadelesinin kudsiyetini nereden ve nasıl anlayacağız ki?
Ebu Cehil tiynetli insanların nasıl olduğunu sorarsanız, günümüzde kapitale kulluk, esir olanları bulacaksınız. Onların; isimleri Ahmet, Mehmet, Ali ve Veli de olsa, eylemlerinden onları tanımak mümkündür!..
Günümüz kapitalistlerinin sofralarında bir garibanı, mustaz'afı, ezilmişi, biçareyi, yoksulu, fakiri, zuafayı göremezsiniz. Zaten, ezilmişler, garibanlar, kapitalistlerin iftar ziyafetlerinde bulunamaz, zekatlarını alamaz, şenliklerine katılamaz, düğünlerinde olamazlar, ancak, kapitalistlerin hallerine tiksinti ile bakarlar.
Lakin; o ezilenler var ya, toplum hayatının tüm yükünü onlar taşımakta, askerliği onlar yapmakta, vatanı onlar korumakta, sınır boylarında onlar ölmektedirler!..
" Aslında her şey açık ve anlaşılır bir şekilde resmedilmiş. Ayetler Kur'an'ın mesajına karşı sağır olan, Kur'an'ın mesajını eskilerin masalları olmakla itham eden müşriklerden, Kur'an'ı kurtuluş reçetesi olarak gören ve kendilerine vaad edileni almak için ona koşan zayıf bırakılmışlardan, kendilerini zulme mahkûm etmiş, ne o tarafa ne de bu tarafa yar olmayan, bocalayıp duran zavallılardan bahsediyor.
Her bir kesimin kendine göre hesapları var. Şimdi bu şablonu getirip kendi yaşantımız içerisinde anlamlandırmaya çalışalım. Görüldüğü üzere şahıslar, zeminler hatta şartlar değişse bile işin özü, müşriklerin aşağılayıcı tavırlarına karşı, akılları ve bedenleri köleleştirilmiş Müslümanları baş kaldırıya teşvik etmektedir.
Çünkü Allah, umutlarını yitirmemiş, savaşımlarını sürdüren fakir ellere iktidar ve mutluluk vaad ederken, kendilerini zulme, köleliğe mahkûm eden Müslümanlara ise azabı, cehennemi vaad etmiştir. " Bunların barınakları Cehennem olacaktır. Orası ne kötü bir varıştır. " ( Nisa- 97)" ( a.g. dergi sayfa 31)
Ümmetin derdi, ızdırabı, Kur'an'a bende olmuş zengin Müslüman aramakla geçmektedir. Öylesi, ister fakir olsun, ister garip olsun, bu kesimlere tepeden, iğreti şekilde bakan, nazar eden zenginleri kabullenmemiz mümkün değildir.
Arzumuz, arzuladığımız zengin Müslüman, fakirle fakir, dertliyle dertli, hasta ile hasta, kimsesizin kimsesi olan zengindir. Aksi halde, Ebu Cehil'in " Zenci bir köleyle beni bir tutan din olmaz olsun." yaklaşımını hatırlatacaktır..
Netice olarak;
21 çağın Müslümanları, kim olursa olsun, hangi kesimden bulunursa bulunsun, ne zaman ki, benliği, enaniyyeti bir taraf ederek, " Lebbeyk" diyerek meydana fırlarsa, parayı, pulu, serveti, dünya kiri olarak görürse, işte onunla anlaşır, onunla bir araya gelebiliriz!..
Aksi halde, zenginlerin evlatları, İstanbul Taksim'de, Ferrari'lerini; elleriyle değil de, ayakları ile sürmeye devam ederlerse, onları Ebu Cehil tiynetli olarak vasfeder, onlarla bir toplum oluşturamayız.
Çünkü, Asr-ı Saadet döneminde, Ebu Cehiller, mahvolup giderken, bu gün onların isimleri anılmazken, o dönemin en garib insanları bile, bu gün, saygı ile, hürmetle, edeple anılmaktadır.
Ebu Zerr Gifari'yi kim ta'an edebilir?.. Bilali Habeşi'yi, Ammar Bin Yasir'i kim, Zeyd Bin Harise'yi vb. kahramanları kim, kimler yakışıksız isimlerle anabilir ki? Tamamının, makamları cennet olsun!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın