DİNDE BİD'AT İHDAS ETMEK!..
" Her ne zaman ayetlerimiz kendilerine iletilse derler ki: " Biz ( bu tür sözleri) önceden de işitmiştik. İstesek buna benzer sözleri biz de düzüp koşabiliriz. Hem bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir!" ( Enfâl sûresi, âyet 31 )
Zikredilen bu ayeti kerime ışığında konuyu değerlendirecek olursak, ciddi bir mes'ele ile karşı karşıya bulunduğumuz aşikâr olacaktır.
Çünkü, aziz İslam; bid'at ehlince, hurafeciler tarafından çepe çevre sarmalanmış, boğazı sıkılmış, her an her dem bir bid'at ihdas edilerek, ortama sürülmektedir.
İster diriler olsun, isterse ölüler olsun, ihdas edilen bu bid'atlarden nasiplerini almakta, doğru, dürüst emirler şirazesinden kopartılarak, kendi menfaatleri doğrultusunda dinin aleyhine çevrilmektedir. Şu hadisi şerifler bu hususa işaret etmektedir:
" Abdullah İbn Mes'ud (ra): " İlim kabzedilmeden önce onu öğrenin. Onun kabzedilmesi, ehlinin ölüp gitmesidir. Siz siz olun aşırı gitmeyin, işleri derinlemesine incelemeyin, bid'atlerden sakının, asıl olana uyunuz." ( Taberanî)
Diğer bir hadiste şudur:
" Cabir ibn Abdillah (ra): " Siz siz olun sakın dinde aşırı gitmeyin! Sizden öncekileri ancak dinlerinde aşırı gitmeleri helak etti." ( A. İbni Hanbel, Müsned) Şu alıntı yazımı sizlere arzediyorum:
" Dikkat edilirse, dinde aşırı gitmenin şekli ne olursa olsun bunun zamanla Müslümanların helakine sebep olacağından söz edilmektedir. Dinde " ğuluvv", " bid'at" ihdas etmenin diğer bir adıdır.
Bunun içindir ki bid'at ehli, Rasulullah'ın (sav) ve ashabının Sünneti'ni yeterli görmezler ve kendilerinin ihdas ettikleri bâtıl ve bid'atlerle dinin eksik kalmış veya bırakılmış olan yönlerini tamamlamak ister ya da dinde şeriat ve ibadet olarak bize gelmiş olan teklifler yetersizmiş gibi davranıp kendi hevalarına ve zanlarına uyarak ameller ve ibadetler ihdas ederler.
Nebi (sav) dinin tamamını; ya sözleriyle, ya fiilleriyle ya da ikrarıyla beyan etmiştir. Durum böyle olunca, her bid'at ihdas eden, velev ki bunu iyi bir niyetle de yapmış olsa, onun bu bid'atı aslında dinin eksik gelmiş zannını doğurur.
Bid'at ihdas eden kimse; böyle bir inanca sahip olduğunu kabul etmese bile, o bu fiiliyle Allah'ın dini ve Rasulü'nün (sav) tebliği hakkında kötü bir zannın peşine düşmüş olur.
Zira bid'at ihdası dinde yeni bir " teşri"dir, yani şeriat koymadır. Eğer dinde bid'at ihdas etme diye bir şeyin olmadığını iddia edecek birileri varsa, bilsinler ki onlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır. Çünkü insanı Allah'a açıkça isyan ettiren, şirke ve küfre girdiği halde aldatan yine şeytan ve insanın hevası değil midir?
Bid'at ihdas edenler, bid'atlarını kendilerine açıklayan ilim ehline buğz ederken, farkında olmadan Allah'ın kitabı ve Rasulü'nün (sav) nübüvvetini kınamış olmakta ve Kur'an'daki ve Sünnet'teki hidayeti küçümsemektedirler.
Bu sebepten ötürüdür ki , hadis uyduranlar; kimi âlimlerimizce kâfir olarak adlandırılmıştır. Zira dinde bid'at ihdas etmek; Allah'ın hükmünü ve gönderdiği risaleti yetersiz görmek ve Allah'ın şeriatında Allah'a ortaklık iddia etmektir. " ( Kandil Geceleri ve Bin Yıllık Yanılgı, M. E. Akın, say. 297-298)
Şayet, bu sözlerde şüphesi olan zevatın, ortalıkta dolaşan ölü mevlidlerine, kırklarına, elli ikinci gecelerine, ölü başında nohut-fasulye saydırmalarına bakmaları lütfen rica olunur.
Geçen hafta Hollanda'da, cuma günün hoca efendinin, bir vatandaşın ölüsü için 200 adet Yasin'i şerif tilavet etmesinden ötürü, bağıra, çağıra dua ettiğini, bizlere de " amin" dedirttiğini bizzat yaşadım.
Halbu ki, okunan ve okunmuş olan Yasin'lerde hiçbir zaman " ölü ruhundan" bahsedilmemektedir. Dirilerden, yaşayanlardan, kainatın düzeninden, güneşten, aydan bahsedilmekteedir. Bilhassa, Yasin sûresi, 70 nci âyeti kerimesine hiç nazar edilmediği ortadadır.
" Ki bu sayede, ( kalben) diri olanları uyarsın ve bunu ısrarla inkâr edenlere karşı verilmiş söz gerçekleşsin." ( Yâsîn sûresi, âyet 70)
Netice olarak;
Bilhassa " Bid'at^mevzuunda muhterem din adamlarına büyük görevler, büyük mes'uliyetler düşmektedir.
Bir İlahiyat okumuş din adamının, bu tür bid'atleri kaldıracağı yerde, okunmuş iki yüz tane Yasîn suresini ölmüşlere hediye etmesi, ne ile izah edilecektir?
Madem ki, aziz Kur'an ayetleri " ölüler için " için indirilmşse, biz dirilerin, diri yaşayanların hali ne olacak, bize kim imdat edecektir?
Yapmayın, etmeyin, bid'atlere öncülük, liderlik, yapmayın hoca efendiler!.. Bu mes'elede hatır, matır, katır olamaz. Olsa, olsa, ancak kandırmaca olur, zavallı, biçare, böyle inandırılmış kesimleri kandırmış olursun!..
Sormadan edemiyorum!.. Aziz peygamberimiz, hangi ölüye 200 defa Yasin okudu da; onun cemaat huzurunda duasını yaparak ölü ruhlarına hediye etmiş oldu?
Başkanlık!.. Maalesef, bid'atler ve hurafeler hususunda çok çok geri kalmış, görevlisini uyarmaz, ikaz etmez olmuştur. Çünkü, Müslümanların, artık kendilerine, öze dönme zamanları gelmiş ve geçmektedir.
Bendeniz, vasiyetimdir, öldükten sonra ne mevlid, ne Yasin, nede bin bir hatim isterim. Nede cenazemin başında fasulye sayılmasını, nohut sayılmasını, tesbih çevrilmesini vasiyet etmiyorum. Bana, hayatta iken yapmış olduğum ameli eylemlerim, Kur'an inancım yeter, diyorum.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın