DİNDARLIK ŞEKLE Mİ İNDİRGENİYOR?..
Ne acı ki, yaşamış olduğumuz dünyada, bilhassa alemi İslam'da, şekilcilik ön planda tutulmakta, insanlar kılık-kıyafetleri ile, sakal ve saçlarıyla, uzun entarileri ile, başlarındaki göstermelik fes ve sarıklarla ön planda tutulmaktadır.
Halbu ki, böylesi bir ortam, yani şekilcilik Asr-ı Saadet Müslümanlarında ön planda değildi. O zaman ön planda olan eylem İslam'ı bihakkın yaşama, doğruluk, icraat, amel, Allah rızası ugrunda sa'yü gayret göstermekti.
Maalesef, Asr-ı Saadetten tam tamamına üç yüz yıl sonra ortaya çıkan Mehdicilik, Sofilik Gavslık, Kutupluk, müridlik, müridan anlayışı günümüz dünyasında içinden çıkılmaz, ortamı geren bir hal almaya başlamıştır.
Oysa, İslam, şekle değil, amele, ihlasa, takvaya hitap etmektedir.Kur'anî anlayışa, yaşamaya, Kur'anî yorumlara hitap ederken sofilerin hayatlarında Kur'an ön planda değildir.
II nci Mahmut padişahtan bu yana bu aziz millet kılıkla, kıyafetle meşgul olmuş, bu uğurda binlerce kafa verilerek fes başa geçirilmiştir. Bu sebeple, II nci Mahmud''un adı " Gavur Padişah"a çıkarılmıştır.
Cumhuriyet Türkiyesinde de yine şekilcilik ön planda tutularak, asrilik adına şapka giyme mes'elesi gündeme gelmiştir. Şapkayı giyenler kurtulurken, giymeyenler idam edilmiş, sürülmüş, süründürülmüşlerdir.
Bunun üzerine zoraki de olsa, şapkayı giyen bu aziz millet bu defada bir kısım özgürlükler elde ettikten sonra başından şapkayı çıkarmamak için günlerce yıkanmayan, temizlenme imkanı olmayan şapkaları ile namaz kılmaya, ibadetlerini yapmaya başlamışlardır.
Tabii ki, bunu fırsat bilen tarikat mensupları, uzun cübbelerle, başlardaki fes ve sarıklarla gezmeye, çalım satmaya başlamışlar, bu durum gittikçe " onsuz olmaz" anlayışına getirilmiştir.
Çarşıda, pazarda bu feslilerden, sarıklıladan geçilmemektedir. Zannedersiniz ki, bunlar ilim sahibi, Kur'an insanı mü'minlerdir. Yani, sarık ve cübbeyi giyelim ama, içini Kur'an'la doldurarak giyelim.
Ellerde tesbih sallayalım ama, süslü, püslü kılık kıyafetlerle İstanbul sokaklarını arşınlayalım ama, bu kıyafetlerin hakkını vererek gezelim.
Üzülerek ifade etmeliyim ki, yazı başlığımıza dönecek olursak, İslam, aziz Din şekle indirgenir olmuştur..Menzil köyüne gidiniz, zikir çekmeler, " Allah" diye bağırmalar, şeyhin elini, ayağını öpmeler mevcut iken, İstanbul sokakları da hakeza!.. Şekilcilik, şekilcilik sebebiyle kavgalar almış başını gitmektedir.
Ne yapılması lazımdır? Yapılacak eylem, çalışma, ictihad Kur'anî yönde olmalıdır. Zaten, bu millet Kur'anî anlamış olsaydı, şekilcilik bir taraf edilir, iman ön planda tutulur, camide tesbihi çektin çekmedin sürtüşmeleri bulunmazdı!.
Yıllar önce idi!.. Afşin Ulu camiinde ikindi namazını kıldım, işim sebebiyle tesbih çekmeyi beklemeden çıkmak zorunda kaldım. Çıkarken bir emekli öğretmen beni azarlarcasına bakarak, " tesbih çekmeden nasıl çıkarsın" diyerek beni ta'n etmesini halen unutmadım..
Netice olarak,
Lütfen kendimize gelelim!.. .Şekilciilik dindarlığı ümmeti ve milletimizi bir yere götürmedi ve götürmeyecektir!..
Onun içindir ki, yapılacak iş Kur'an'ı anlama, tefsir etme, onun emirlerini hayatımıza aksettirme olmalıdır. Yani, daha doğrusu sahabe gibi yaşama olmalıdır!..
Hani, Asr-ı Saadet insanları nazil olan ayetleri bir ir ezberliyor, anlamını Resulullah (sav)'den öğrenerek hayatlarına aksettiriyorlardı.
Bunu yapmaz isek, ortalık sarık kavgasına dönecek, fes sürtüşmelerinden geçilmeyecek, uzun uzun tesbihlerle caka satılacak, ilme, irfana, marifete, hikmete ulaşılmayacaktır.
Müslüman, ehli takva sahibi olmalıdır. Sarık, cübbe kavgasından ziyade ilme yönelmeli, Kur'an'dan ictihad içerikli hamleler sadır olmalıdır.
Rabbimiz!, ümmeti ve milletimizi kuru kalabalıkların şerrinden korusun!. Selam ve dua iile...
Şerafettin Özdemir.
Facebook Yorum
Yorum Yazın