Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

DİN HURAFELERİ YOK ETMEZSE, HURAFELER DİNİ YOK EDER!

  " Allah'a ortak koşanlar derler ki: " Eğer Allah dileseydi, ne biz ne de atalarımız asla şirk koşmazdık; daha ( O'nun helâllerinden) hiçbir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de hakikati işte bu mantıkla yalanladılar; ta ki azabımızı tadıncaya kadar... 

     De ki: " Elinizde bize sunabileceğiniz güvenilir bilgiye dayalı herhangi bir belge var mı?" Siz yalnızca hurafenin peşinden gidiyorsunuz ve sadece kitle psikolojisiyle hareket ediyorsunuz." ( En'âm sûresi, âyet 148 ) 

     Cahilin inancı arttıkça sapmasının, yoldan iyice çıkmasının en tipik delili. Kadere iman perdesi altında Allah'a iftira eden mantık işleniyor. 

      Ayeti kerime içerisinde geçen " Harrame", hem  " yasak kıldı" hem de " dokunulmaz kıldı" anlamına gelir. Aslında her yasak dolayısıyla bir dokunulmazlığı içerir. 

     Haramlığın temelinde de hürmete riayet yatar. Harama yaklaşmamak hem Allah'ın hürmetine, hem eşyanın hürmetine hem de insanın kendi hürmetine riayettir. 

      Bu günkü yazıma başlık yapmış olduğum, söz konusu muhteşem ifadeler, Bilge kral Aliya İzzetbegovic'e ait bir sözdür. O büyük insanı, rahmetle, dua ile anıyorum. Ruhu şad, makamı cennet olsun. 

      Hakikaten, Aliya İzzetbegovic gibi, Ali Şeriati gibi, Mehmet Akif  gibi, Muhammed İkbal gibi muhteremlere ve muhteşemlere, dün ve bu gündür toplumun ihtiyacı vardır. 

      Böylesi, kahramanların, ilim adamlarının sözlerini kitleler dinlemiş, baş tacı yapmış olsaydı, hurafe denilen illet giriş kapısı bulamayacak, aydın bir toplum, bilinçli toplumlar meydana gelmiş olacaktı. Ama, toplumlar, isimleri beyan edilen Kur'an aydınlarını dinlemeyip, hurafe satan, uyduran kimseleri bağrına basmaktadır. Örneğin;

      " Görüldüğü üzere, tasavvufta bilgilenmenin kaynağını rüya, keşif ilham, doğrudan Allah'tan vahiy alma gibi temalar oluşturuyor. Tasavvufta bilgiler, doğrudan gayb aleminden alınmaktadır. Bu da sonuçta Allah tarafından ( vahiy ile) bilgilendirilme anlamına gelmektedir. 

     Ve mistik filozof ve şairler, gaibten aldıklarını iddia ettikleri bu bilgilerini doğrulayabilme, akli ölçütlerle izah etme, nedenini-niçinini açıklama gibi bir kaygıyı asla taşımıyorlar. Kendilerinin sadece mütercim olduklarını, bu bilgilerin onlara Allah tarafından verildiğini öne sürüyorlar. 

     Ortaya konan ürünler ise din adına sunulmakta ve bu ürünler dinin kaynağı olan Kur'an'la, onun pratiği olan sünnetle uyuşmamakta, hatta çatışmaktadır. Adeta, Kur'an'a alternatif yeni Kur'an'lar; dine alternatif yeni dinler ve peygambere alternatif yeni peygamberler ortaya çıkmaktadır. Bunun İslâmî literatürdeki adı şirk'ten başka bir şey değildir. 

      Tek tek insanların müüşrik olanını, mümin olanını belirlemek gibi bir görevimiz yok. Fakat, şirk olan bütün düşünce, ideoloji ve zihniyetleri tanımak görevimizdir. Biz şu ilkeden asla taviz vermemek azmindeyiz. 

      Hz. Muhammed'ten sonra günümüze kadar ölmüş olan hiç bir insan Kur'an'ın fevkinde olamaz Müslümanların anlayışı Hz. Muhammed'in (as) tebliğ ettiği din anlayışından farklı olamaz. Her kim olursa olsun, ortaya koyduğu din anlayışı Kur'an'a uygun olmak zorundadır. Uygun değilse İslam çerçevesinde değerlendirilmez. 

      Rüyalarla, mitoslarla, " gaybdan geldi" gibi uyduruk referanslarla din anlayışı olamaz. Sadece İbn-i Arabî, Celalettin Rumi, Said Nursî, vs. rüya görmediğine göre, her rüya sahibi kadar din ortaya çıkar. Dolayısıyla din adına söz söyleyen, iş yapan herkes, sözünü ve işini Kur'an'ın tanıdığı meşruiyyet zemini üzerinde söylemek ve yapmak zorundadır."( S. Merdin) 

        15 Temmuz mucidi, sahte din alimi Feto; böylesi bir inançla, hurafe yüklü düşüncelerle kitleleri aldatmış, kandırmış, aziz vatanımızı bir keşmekeşin içerisine sürüklemiştir. 

      Halen de, aziz vatanın bağrında, polis, jandarma onun müridlerini, aldatılmışlarını toplamakla meşguldur. Beyinleri öylesine yıkanmış ki, bu zavallılar hipnoza maruz kalmışlar, beyinleri uyuşmuş, onların din, iman ve İslam inançlarından da şüphe edilmektedir. 

      Netice olarak;

     Tüm mü'minlerin hurafe bağlamında müteyakkız olmaları, uyanık, şuurlu bir şekilde yaşayıp, her türlü bid'ata ve hurafeye karşı algılarını, zihin dünyalarını kapatmaları gerekir. 

     Okumuş olduğumuz kitapları, eserleri de yakinen bilmek zorundayız. İçerdiklleri mevzular, konular nelerdir, neleri bizlere, milletimize empoze etmektedir bunu bilmeliyiz. 

      Maalesef, başkanlığımız, başkanımız bu tür odaklarla mücadele edeceğiz demelerine rağmen, bunları kontrol altında bulunduracağız demelerine binaen, bu güne kadar olumlu, müsbet bir çalışma yapıldığı gözlenmemiştir. 

       Feto hareketinin ve sair cemaatlerin kontrolünü sayın Cumhurbaşkanı da bildirmiş olsa da, yine de, sus pus olma, sessizliği koruma durumu aynen devam etmektedir.

     Halbu ki, korkunun ecele bir faydası bulunmamaktadır. Olacak olacaktır. Kim bilir, söz konusu yapıların yarınlarda bir Feto kabusu gibi, bu millete rezalet çıkarmayakları, devlete kurşun sıkmayacakları nee malum? 

     Feto teresi de, camilerde, yıllarca ağladı, sel sümük akıttı da ne oldu? Nihayetinde, çömezlerinin ellerine silah vererek, aziz vatanın tertemiz havasını kirletmiş oldu. Millet, hali hazır bu ızdırabı elanda yaşamaktadır.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın