Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

DEPREM AFETİ !.. ( ZELZELE).. 

     " Ey insanlık! Rabbinize karşı sorumluluğunuzun farkında olsun! Çünkü Son Saat'in depremi korkunç olacaktır!" ( Hac sûresi, âyet 1) 

    " O ( depremi) gördüğünüz gün, emzikli her anne emzirdiği ( bebeğini) unutur; yine her gebe ( o an) çocuğunu düşürür; ve insanlar sarhoş olmadıkları halde sen onları sarhoşmuş ( gibi) görürsün. Fakat, Allah'ın azabının ( ondan) daha şiddetli olduğu kesindir." ( Hac sûresi, âyet 2) 

     Bilindiği üzere, vahiy dışında hiç bir kaynak, insanın ebedi istikbaline dair sahih bilgi taşıyamaz. " Murdiatin" emzirmenin niteliğine değil, emzirme fiiline delalet eder. " Emzikli kadın" anlamına gelen " murdi" yerine kapalı ta ile gelmiş olması bunun gerekçesidir. 

     Hedef dilin yetersizliği sonucu mecburen " unutma" karşılığı verdiğimiz zuhûl, kişinin içine düştüğü dehşet ve kaygılı durumun sonucu olan unutmaya delalet eder ( Râğıb). Zuhûl, " önemsememekten kaynaklanan unutma" anlamına gelen nisyân'dan farklıdır ve sadece burada geçer. ( Kur'an Meali) 

      Bu girişten sonra, yaşamış olduğumuz gündemi, sıkıntıyı, cefayı. milletçe idrak ettiğimiz deprem faciasını değerlendirmeye çalışacağım. Rabbimiz!.. Aziz milletimizi, cümlemizi halas eylesin!. Görünür görünmez, bilinir bilinmez  bu tür afetlerden mahfuz eylesin! Âmin!.. 

      Deprem afeti milletçe yaşanan bir felakettir. Çünkü, ülkemizin her yanı, her bölgesi, deprem afetlerine maruz kalacak durumdadır. Dünkü zamanlarda, Erzincan depremi, Bolu, Düzce, İzmit ve benzeri depremler, Adana depremi, İzmir zelzelesi yakın çağın bilinen afetleridir.

     En son evvelsi gün, milletçe yaşamış olduğumuz deprem afeti yüreklerimizi dağladı, her yaştan insanımız yıkılan binaların derinliğinde ahh vahh ederek yardım, istimdat beklemektedir. 

     Yeter ki, insan canı yaşasın, bebe, genç ve ihtiyar insanlar, bu tür beladan kurtulmuş olsunlar. Ama, eminim ki, bu aziz millet ahfadı, bu afetin de üstesinden gelecek, birini bin yaparak, acı çığlıklara, feryatlara  yardıma koşacaktır. Çünkü;

     Bu aziz milletin sanatçısı bile yardım için haykırıyor ve feryat etmektedir: " Haydi uyu, demek kolay, yanı başında yardım edemediğin göz göre göre ölümü bekleyen çocuklar, anneler babalar var. Olmuyor işte, uyuyamıyorsun!.. İnsan olmak ister? Hep kepçe olmak ister mi? Şu an olsam, keşke tek tek enkazlarının üzerini açsam." ( Haluk Levent) 

      Demek ki, bu aziz milletin evlatları, kim olursa olsunlar, zor zamanları iyi bilirler. O zor zamanlarda kollarını gererek, düşküne, yardım isteyen " Ya Allah, Bismillah!" diyerek yardıma koşarlar. Bakın bir başka sanat  dalında zirve olmuş isim:  Uğur Işılak!.. 

     " Bu toprağın öz evladını iki özelliğiyle tanırsın... Cenk zamanı canını  esirgemez; buhran zamanı malını... Bu toprağın hainini  de iki özelliğiyle tanırsın... Cenk zamanı arkadan vurur; buhran zamanı kalbinden." 

     Binaenaleyh, bendeniz şu alemde önce Allah'a iman eder, onun emirlerini yapmağa çalışırım. Diğeri de, bu aziz millet evlatlarına!.. Çünkü, selde, depremde, cenkte, sair hallerde bir olmayı, beraber yaşamayı, yardımlaşmayı düstur edinmiş bir milletiz. 

      Kendisi yemez yedirir, giymez giydirir, gülmez güldürür, ağlama sesinden yüreği hop hop eder, dayanamaz, ağıdın geldiği noktayı bularak, çare olur, derman olur!..Çünkü,

      Afşin'de, Elbistan'da insanlar enkaz altında can çekişirken, diğer insanlar nasıl rahat ve rehavet içinde yaşasınlar? Sapa sağlam binalar çökmüş, enkazın derinliklerinden sesler gelmektedir; " Kurtaran yok mu?" diye... Ayette ifade edildiği gibi:

     " İnsanların bir kısmı -bilgisi, rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın- Allah hakkında tartışmaktadır." ( Hacc sûresi, âyet 8) 

     " İşte ( ey insanlar), görmez misiniz ki Allah göklerde ve yerde bulunan her şeyi emrinize âmâde kılmıştır; açıktan ve gizli olarak size nimetlerini bol bol ihsan etmiştir. Ne ki yine de insanlar içerisinden her hangi bir bilgiye, yol gösterici bir kılavuza ve aydınlatıcı biir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışan kimseler çıkabilmektedir," ( Lokman sûuresi, âyet 20) 

     Bu ayeti kerime mealinden üç sebebin var olduğu zikrediliyor: 1- Her hangi bir bilgiye dayanma ihtiyacı duymayanlar: Bir sonraki âyette bunun gerekçesi babaları taklit olarak veriliyor. Yani kafalarını kullanmayanlar. 2- Yol gösteriçi bir kılavuza dayanmayanlar: İlle de taklit edeceklerse , doğru yoldan gelen bir rehberi izlemeleri gerekirken yanlış rehberleri izleyenler. Bunlar birincilerden daha aşağıdadırlar. 

     3- Bir belgeye dayanmayanlar: Kur'an vahyinden önceki vahiylerden hiç birini gündemine almamış olanların tartışmak için geriye tek dayanakları kalıyor ya Nadir b. Haris'in yaptığı gibi " Pers mitolojisi" ya da " atalar yolu" nostaljisi. ( Kur'an Meali) 

     Demek ki, deprem konusunda çağımız şartlarını iyi düşünmek, farkındalıkların farkına varmak zorundayız. Çünkü, asrımız fen, müsbet ilimler asrıdır. İster camii yaparken, ister minare yükseltirken, ister kubbe kubbe camii inşa ederken veya süslü süslü binalar inşa ederken, toprak durumu, fay hattı, binaya, yapıya uygun olup olmadığı hesap edilmelidir.

      Aksi halde, zemin sağlam olmadan yüksek yüksek binaler inşa edilirse, saf, tertemiz kum yerine deniz kumu kullanılırsa, " yapmayın" denilen yere  apartmanlar kondrulursa bunun vebali büyük olacak, insanlar toprak yığınlarının altında can verecektir. Kim suçlu, bu işin hesabını kim verecektir?  Hal böyle iken,

       Bu aziz millete güvenelim. Yaptığına, yapacağı yardıma güvenelim. Ama, yapılan yardımları ne iç edelim, nede har vurup harman savuralım, İhitiyacı olana, depremzeye, sel zedeye ulaşalım. 

     Netice olarak;

       Şu günlerde yaşamış olduğumuz deprem felaketini içim acıyarak, kalbim kan ağlayarak takip ediyorum. K. Maraş, Pazarcık, Elbistan, Afşin, Hatay, Adana, G. Antep, Adıyaman, Urfa, Mardin Diyarbakır İl'lerimiz kan revan içersinde kalmıştır.

     Du a ediyorum ki, Rabbimiz!.. Bu tür afetleri, bir daha bu millete yaşatmasın, millet evladlarının tırnaklarına taş dokundurtmasın ve bir daha yaşatmasın!.. 

      Herkesin, her Müslümanın bu acıyı vicdanı sızlayarak, elini kalbinin üstüne üstüne koyarak, hem de bastırarak dinlemiş olması   lazımdır. Mini minnacık yavrular beton yığınlarının, enkaz demirlerinin arasında çırpınırkan, bizim rahat uyumamız mümkün müdür?

      Bir anne düşünün, bir baba hesap ediniz ki, moloj yığınlarının arasında kan revan içersinde kalmıştır. Bir taraftan cansız bedenler çıkarılırken, bir taraftan canlı arama içersindeyken, benim gibi fanilerin Batı ülkesinde bile rahat uyuması, başını yastığa koyması mümkün müdür? 

       İlçem Afşin, zor günler yaşamaktadır. Sair yerleşim birimlerinin yaşadığı gibi bizde taa dimağımıza kadar duymakta ve yaşamaktayız. YAZIMI YAZARKEN, vaiz Bekir Berk hocanın bir ilanını okudum. Çok sevdiğim dostum Sait Tahiroğlu'nun ve ailesinin vefat etttiğini öğrendim. Dizlerime vurdum, her yakınıma, her vatandaşa üzüldüğüm gibi, Sati kardeşede içten,yürekten üzüldüm. Kalbim kan ağladı!.. 

      Kimler kimler hakka yürümedikiler ki? Hepsi, gencecik bedenler, terü taze canlar kara toprakla buluştular. Hepsine rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. 

     Son sözler olarak şunu arzetmek istiyorum: Gün bizim günümüz, Afşin bizim Afşin'imiz ve sair yerlerde bizim vatanımızdır. Üzülmemek, ağlamamak, kanlı göz yaşı dökmemek mümkün değildir. 

       Öyleyse, durmayalım, sürekli hareket halinde olalım. Kan verelim, sair yardımlarımızla, yaralarımızı sarmaya çalışalım. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın