Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

DECCAL'İ BEKLEYLENLER !.. 

Malumdur ki, aziz İslam inancında, Deccal düşüncesi bulunmamaktadır. İslam'a; Deccal düşüncesi ve fikri, bütünüyle Yahudiilik ve Hristiyanlık dinlerinden geçmiş bir İsrailiyat  uydurmasıdır. 
      Yahudilik ve Hristilyanlık inançlarına da, eski Babil ve İran mitolojilerinden ve efsanelierinden intikal etmiştir.  Yahudiler ve Hristiyanlar, kendi düşmanlarına, sevmediklerine, hasım gördüklerine Deccal demişlerdir. 
      Hristiyanların ellerindeki İncil'e göre, Mesih-İsa dünyaya ikinci defa geldiğinde, Deccal'i öldürecektir. İncil verilerine göre Deccal'in bir gözü kör, şaşı, her türlü melaneti işleyen Deccal fikri onlardan Müslümanlara da geçmiştir. 
       Aziz kitabımızı Kur'an'da, Deccal fikri ve düşüncesi ile ilgili en küçük bir ima bile bulunmamakta iken, bir kısım zayıf, ravisi bilinmeyen, olmayan uyduruk hadislerde Deccal, enine boyuna anlatılmakta, hakkında bir hayli hikayeler söylenmektedir. 
       Güya, Deccal, Medine şehrine giremeyecekmiş, bütün dünyayı dolaşıp, insanlara cennet ve cehennem sunacağı, göstereceği hikaye edilmektedir. 
     Deccal'i, ancak iilmiyla âmil büyük âlimler zann-ı galp ile bilebilir" denmiştir. Tabii ki, bundan kastedilen de, gerek ülkemizde, gerekse sair ülkelerde kendilerini Mehdi, Mesih diye lanse eden pirler, mistikler, şeyhler oolduğu ima edilmektedir. 
      Deccal, bütün dünyayı dolaştığına binaen, Şam şehrine uğradığı zaman, gökten ikinci defa dünyaya teşrif edecek olan  İsa-Mesih tarafından katledilecek, onun yani Deccal'in cennet ve cehennem gösterme senaryoları böylece bitirilmiş olacaktır. Şu ayetleri ibretle ve dikkatle okuyalım:
     " O zaman Allah " Ey İsa!" demişti." Seni Ben ölüme yollayacağım ve katıma yücelteceğim ve seni küfreden kimselerden arındıracağım; sana uyanları, Kıyamet Gününe kadar ( ve o günde) inkâr edenlere üstün kılacağım. Sonra hepinizin dönüşü Bana olacak. İşte o zaman anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda Ben hüküm vereceğim." ( Âl-i İmran sûresi, âyet 55) 
        " Seni öldürdüğünü iddia eden Yahudiler değil, ben alacağım senin canını. Bu âyet ( Mâide 117 ile birlikte okunduğunda, teveffa'nın anlamının " can alma" olduğu açıkça anlaşılır.  Bu kelimeye mecazi anlamı olan " uyku" veya " öldürmeksizin çekip katına alma" anlamı verenler olmuşsa da , Kur'an Hz. Peygamber'den önce hiç kimseye ölümsüzlük bahşedilmediğini açıkça ifade eder. 
     Buradaki ref' sözcüğü, Kur'an'da Hz. Lût'a atfedilen " Ben Rabbime hicret ediyorum" (29;20) sözündeki hicret ve Hz. İbrahim'e atfedilen " Ben Rabbime gidiyorum" ( 37-99) cümlesindeki " gitme" gibi mecazidir.
     Ref, sözlükte hem maddî hem de mânevi yükselmeyi ifade eder. Kur'an'da her iki anlamıyla kullanılmıştır. Fakat ilginç olan teveffi kelimesi lafzî manası dururken mecazî olarak " uyku" anlamı verenler, aynı cümlenin devamındaki ref' kelimesine mana vermişlerdir. 
     " Allah'ın katının" neden gök olduğu sorusu da cevaplanmamış olarak kalır. Her ne kadar Mülk 17'de Allah'ın gökte olduğu dile getirilirse de, Zemahşeri'nin de vurguladığı gibi bu âyet Allah'ın mekânının değil müşriklerin yanlış inanışını dile getirir. 
     Açıktır ki ref mânevi bir yüceltme ve ilâni ikrama nail kılmadır. Ref'e sadece Hz. İsa değil, Hz. İdris'de muhatap olmuştur. ( 19;57)" ( Kur'an Meali, ) 
     Netice olarak;
     Deccal bekleyenler, yol gözleyenler yanılmaktadır. Boşuna uğraş vermekte, boşuna zaman kaybına, zihin yorulmasına sebep olmaktadırlar. Kendileri yorulduğu gibi, saf, masum, okumamış insanların da idrak ve düşüncelerinin yorulmasına sebep olmaktadırlar. Çünkü, 
     Mehdi, Deccal ve Hz. İsa'nın gökten inişi gibi, konulara aziz Kur'an yeterli şekilde cevap vermiş, inananların da Kur'an'ın bu konudaki ayetlerini incelemelerini , tetkik etmelerini istemektedir. 
     Bu konularda, tavsiye edilecek bir alim daha bulunmaktadır ki, asırlar öncesinin müthiş bilgin insanı İbni Haldun'dur. Onun bu konularda fikirlerini, düşüncelerini öğrenmek, bilmek, araştırmak, tetkik etmek her Müslüman bireyin üzerine düşen en büyük görevdir. Bu durumda,
     Bir kere Kıyamet alametlerini anlayışının da açık, kesin ve tartışılmaz bir iman esası olmadığı, bu sebeple Kıyamet'in alametlerinden söz edilemeyeceği, çünkü, kıyametin bu olaylara bağlı olmayıp aniden ve ansızın , hiç beklenmedik bir anda, hem de göz açıp kapayıncaya kadar, hatta ondan da kısa bir süre içerisinde gerçekleşeceği ayetlerle bildirilmektedir. 
     Deccal bekleyenler, boşuna zaman tüketmesinler, Deccal; ayetlerle sabit, sahih hadislerle bilinen bir vakıa değildir. Varsın, mistikler,. sofiler, Mehdiciler, Mesihciler, Feto'cular müridanlarını böylelikle korkutmuş olsunlar.. Rabbim!.. Biizlere Kur'anî şuur lütfetsin.. Selam ve dua  ile...
     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın