Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ÇOKLUKLA ÖĞÜNMEK !".. 

 " Çoğaltma tutkusu sizi oyalayıp durdu. Ta ki siz mezarlıklara varıncaya dek. Ama hayır! Vakti gelince, gerçeği ( burada) öğreneceksiniz. Daha da olmadı, o zaman vakti gelince gerçeği ( orada) öğreneceksiniz. Yoo, eğer bu ( tutkunun neye mal olduğunu) tam kavramış olsaydınız. Elbet ( dünyayı) cehenneme ( çevirdiğinizi) de görürdünüz. ( Tutun ki burada  göremediniz ), ama daha sonra ( âhirette onu zaten gözlerinizle göreceksiniz. Nihayet o gün, ebedi nimetlerden vaz geçip ( geçici nimetlere yönelmenizden) dolayı hesaba çekileceksiniz." ( Tekasür sûresi, âyetler 1,2,3,4,5,6,7,8)

     " Tekasür kelimes ( et-tekâsür), birincisi, adını verdiği Tekasür suresinin ilk ayetinde , ikincisi de Hadid suresinin 20. ayetinde olmak üzere Kur'an'da sadece iki ayette geçmektedir.

     Bu durumda Tekasür kavramının aslına uygun şekilde anlaşılması için kaçınılmaz olarak, her iki ayette ifade ettiği anlama, kelimelerin bağlamına ve her iki ayetin anlam içeriğine bakmak gerekmektedir. 

     Tekasür suresinde Tekâsür kelime, ' çokluk kuruntusu', ' çoklukla övünmek' anlamlarına gelmektedir. Arapçada insanlar karşılıklı olarak şan ve şöhret yarıştırmaya başladıklarında ' tekâsera'l kavmu' denmektedir. " ( İktibas, Ağustos 2009, sayfa 8) 

       Çağımızda, çoklukla, zenginlikle, varlıkla, maddiyatla öğünmek insanları o kadar tesiri altına almış ki, o kadar esaretine bendetmiş ki, bunu satırlara dökmek, kelimelerle ifade etmek çok çok zor olacaktır. 

      Çoklukla öğünmek, tefahur etmek, gururlanmak, böbürlenmek ne yazık ki, felaketlerin en büyüğü, acıların, imtihanların en çetinidir. 

     Mal sahibi, mülk sahibi , evlat ve kabile sahibi sanki ölmeyecekmiş gibi gurura kapılmış, sair insanları hor ve hakir görerek, kendisini dev aynasında görmektedir. Oysa, tarih boyunca böylesi öğünme, tekasür mes'elesi bitmemiş, tüm insanlığı cenderesinde meşgul etmiştir.

     " Tekasür suresinin tanıklığına göre, çokluk kuruntusu ve oyalanma, cahiliye Araplarının ölünceye kadar sürdürdükleri bir tutumdur. " Kabirleri ziyaret etmek' ( zürtüm el-makabir), ölmek anlamına gelen bir deyimdir. 

     Yani hayatınız boyunca çoklukla övündünüz, daima sayısal üstünlükler, mal çokluğu, kabilenin üye sayısı ile tefahur yaptınız. Hayatınız hep böyle geçti, bir türlü  gerçek erdemi, asıl övünecek değerleri bulamadınız, anlamak istemediniz demektir.

     Müfessirler ekseriya bu sözleri zahir anlamında alarak, Arapların övünmek maksadıyla mezarlara gittiklerini, her bir kabilenin, mezarda yatan geçmiş atalarını andıklarını, isim isim saydıklarını zikretmektedirler.

     Hatta Sehm oğulları ile Abdi Menaf oğullarının birbirine karşı övünmeye başladığı ve işi mezara gidip, ölülerini saymaya kadar vardırdıkları gibi hikayeler bile anlatılmaktadır.

     Fakat bunlar son derece tutarsız ve gülünç hikayelerdir. Bu ileri düzeyde soy sop bilgisine sahip arap kabile reisleri, övünmek için neden mezar başına gitsin ki!" ( a.g. d. say,.8-9) Şu ayetii kerime mealini de takip etmiş olalım: 

     " İyi bilin ki ( tek başına) bu dünya hayatı bir oyun ve oynaştan , albenili bir gösteri ve birbirinize karşı övünme yarışından, mal ve evlat çoğaltma hırsından ibaret olurdu. Bu ( tiplerin sonu) şu yağmur meseline benzer; O ( yağmurun) yeşerttikleri, çiftçileri/nankörleri pek sevindirir; sonra kurur ve sen onu sararmış görürsün; en sonunda toz toprak olur.  Ama ahirette ( böyle olmayacak). Ya şiddetli bir mahrumiyet veya Allah'tan bir mağfiret ve hoşnutluk olacak. Zira ( tek başına) bu dünya hayatı, aldatıcı ve geçici bir tatmin aracından başka bir şey değildir." ( Hadîd sûresi, âyet 20) 

      Demek ki,  öbür dünya göz ardı edildiğinde bu dünyanın tüm anlam ve amacını yitireceğine atıftır. Bu ayeti kerime ruhbanlığı haklı çıkarır tarzda anlaşılamaz. Çünkü, İslam, bütün anlam ve gerçekleriyle, hem bu dünyayı ihmal etmeme, hem de ahireti  unutmama dinidir. 

      Sonuç yerine;

     Teessürle belirtmeliyim ki, günümüz Müslümanları, genelde dünya hayatına tamah etmekte, ahiret düşüncesini oldum olası hayatlarında, zihinlerinde tutmaktadırlar.

      Halbu ki, Müslüman " Yarın ölecekmiş gibi ahiret için, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için" kriterini getirmiş, daha dünyada yaşar iken, gurura, kibire, övünmeye, tefahura, malla, zenginlikle caka satmaya, evlatların, soy sopun çokluğu ile şımarmayı kınamış, ve tel'in etmiştir. 

     Zaten, günün müslümanlarını mahvı perişan eden, şımartan da bu duygu ve düşüncelerdir. Kat, apartman, altın yığma, bankalarda para istiflenmesi, evlatların çokluğu bizleri rezil ve rüsvay etmektedir. 

      Bir türlü kendimizden aşağı tabakada bulunan garibarlara, saillere, yoksullara, fakirlere eğilipde bakamıyoruz. Son günlerde, basında, yayında, haberlerde görüldüğü gibi, şayet, sokaklarda ekmek toplayan, çöp bidonlarında ekmek kırıntısı toplamak, geçinmek, yaşamak için bunu yapıyorsa, tüm Müslümanlar günahkar, herkes bu durumdan dolayı sorumludur.

     Böylesi, bir durum, kimin ekmeğine yağ sürecektir? Tabii ki, sosyalizmin, komünizmin, solculuğun ekmeğine yağ sürecek, insanları militanlığa, servet düşmanlığına götürecektir. 

      Rabbimiz!.. Tüm Müslümanları akıl sahibi, düşünen, Kur'an'a göre yaşayanlardan eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir 

Facebook Yorum

Yorum Yazın