Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ÇOK UYUMAK, AZ OKUMAK, ÇOK KONUŞMAK, AZ ÇALIŞMAK!.. 

  " Fakat Âdem Rabbinden aldığı birtakım kelimelere sarıldı, ( Allah) da onun tevbesini kabul etti: çünkü O, evet O'ydu tevbeleri kabul etme makamında olan, her işinde merhamet sahibi olan."  ( Bakara sûresi, âyet 37 ) 

     Zikredilen bu ayeti kerimeden yola çııkarak, gündemi değerlendirmek istiyorum. Başlıkta belirtildiği gibi, çok uyuyan, az okuyan, çok konuşan ve az çalışan bir milletiz!..

     Buuna rağmen, laf, lafazanlık, lüzumsuz lakırdılar televizyon kanallarını doldurmakta, asılsız. temelsiz mevzularla gündem meşgul edilmektedir. Bilenler susuyor, bilmeyen, lafazanlar gürül gürül atıp tutmakta, neticede bir neticeye varılmadan gündem sona ermektedir. Merhum A. Karakoç üstadın dediği gibi: 

     " İnandık büyüklere, kavakta muz aradık
        Kaplanın kafasında çifte boynuz aradık
        Avrupa bayatlamış bir hıyar gösterince
        Dolaştık diyar diyar, çuval çuval tuz aradık." 
                                 .....
     Günümüz dünyasında, bir kısım okumamış zıpırlar, günün mes'elelerini bitirmiş gibi, Hz. Adem ile Hz. Havva annenin hayatına el atmış durumdadır.  Halbu ki,

      Böylesi tarihi, Kur'anî mes'elelere kafa yoranlar, mevzuyu dillendirenler, sanırım konudan hiç bir malumatları, bilgileri, araştırmaları, okumaları, sayü gayretleri yok gibidir. Zaten, malumatları, araştırmaları olmuş olsaydı, azıcık aziz Kur'an'ın vermiş olduğu bilgilere yönelip, lüzumsuz, gereksiz tartışmalara alet olmazlardı. Şu alıntımızda beyan edildiği gibi:

     " Âdem'in konulduğu cennet âhirette vaad ediilen cennet mi, yoksa dünyada bir bahçe midir? Alimlerden bir kısmı, üçüncü bir görüşü dile getirerek bu cennetin gökte olduğunu savunurlar. 

     Buna delil olarak da bazı haberleri ve ilgili âyetlerdeki " ininiz" ( ihbitû) ifadesini gösterir ve eklerler. Eğer bu cennet yüksek bir yerde olmasaydı " ininiz" denilmezdi. Bu görüşe karşı çıkanlar ise ihbitû kelimesinin 61. âyette olduğu gibi " çıkmak, dönmek" anlamında kullanıldığını söylemişlerdir.

     Ubey b. Ka'b, İbn Abbas, Süfyan b. Uyeyne, Ebu Hanife ve Matüridî bu bahçenin yeryüzünde olduğunu söylemişlerdir. ( İbn Kayyım, Dıımaşk, 1419, Hâdi'l- Ervah, s. 25) 

     Âdem'in konulduğu cennet şu sebeplerden dolayı âhiret cenneti olamaz.  1- Şeytan âhiret cennetine  giremez. 2- Giremediği için de başkalarını aldatamaz. 3- Âhiret cennetine giren bir daha çıkamaz. 4- Cennette günah olmaz. 5- Cennette sorumluluk , emir ve yaşak olmaz. 

     Sembolik bir okumayla, " ana rahmi" , Âdemoğlunun cenneti olarak yarumlanabilir. Âdem kıssasında cennette iskan, yasak ağaçtan yeme ve tevbeden oluşan üç aşama, Abduh'a göre insanın yaratılışındaki üç evreye tekabül eder. 

     Âdem kıssası Âdemoğlu'nun kıssasıdır. Âdem'in adının anılması, kavmi büyüğünün adıyla anmak kabilindendir. Cennette iskan, üzüntü ve kederin olmadığı "  KEDERDEN KAÇ HAZZA KOŞ" sözünde ifadesini bulan çocukluk evresine delalet eder. 

     Allah'tan kelimelerin verilmesi, insan aklının hakikati bulmaya yetmediği, mutlaka nübüvvete ihtiyaç duyduğuna delalet eder. ( Menâr 1, 282-284)  İnsanlığın sembol ( sembolik' değil) atası Âdekmin yaşadığı bu süreçle, her bir insanın anne karnında yaşadığı embriyolojik gelişim süreci arasında, ' tedebbür' için bazı  paralellikler kurula bilir mi? 

     Anne rahmi, Âdemoğlunun zahmetsizce yaşadığı bir tür " cennet" , Âdem'in yasak ağaçtan yedikten sonra cinselliği keşfetmesini çağrıştırır. İnsanın dünya hayatının âhirete nisbeti, ana rahmindeki sürenin dünya hayatındaki süreye nisbeti gibidir. Allahu a'lem." ( Kur'an Meali, M. İslamoğlu, sayfa 17)

     Netice olarak;

      Hz. Adem ve Hz. Havva hakkında ileri geri konuşanların, öncelikle Kur'an ayetlerini iyi okuması, bilmesi; oradan bilgi edinerek beyin gücünü doldurmaları lazımdır. 

      Aksi halde, bilmeden, bilgi sahibi olmadan atıp tutmak, havanda su döğmek gibi olacaktır. Zaten öyle olmaktadır. Bilhassa, gelenekçi, atalarcı kesimler, Kur'an'a dayalı olmayan ifadelerle, sahih sünnete dayalı bilgiler olmadan kitleleri boşu boşuna meşgul etmektedirler. 

      Dolayısıyla,  her Kur'an Müslümanı dostumuz, ortamı meşgul edene , Kur'anî bilgilerle onların boş, saçma lakırdılarını sona erdirmelidirler. 

    Her bilgin insanımız bilgisine dayanarak, toplumu, kitleleri bilgi sahibi etmelidirler. Aksi halde, ortamda dolaşan lafazanlıklar, gevezelikler sona ermeyecektir. 

     Rabbimiz!.. Huzuru ilahi, bizleri tüm Rasullere, Nebilere komşu eylesin!..Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın