CENAZE EVİNDE NELER YAPMALI?..
" Her can ölümü tadacaktır; şu da var ki, Biz sizi seçip ayırmak için hayır ve şer sınava tabi tutuyoruz: zaten sonunda Bize döndürüleceksiniz." ( Enbiya sûresi, âyet 35)
Aziz Kur'an; şerri Allah'a nisbet de etmez , izafe de etmez. Ayeti kerime içerisinde geçen şer Allah'a ne izafe nede nisbet edilir. Sadece Allah'ın " hayır ve şer ile imtihan ettiği" buyurulmuştur.
Metinde geçen şer "min" ile değil ilsak için kullanılan hâ ile gelmiştir. Bunun anlamı şerrin " sınava alet" kılınmasıdır. Maksadı ise Zerdüştizm ve Maniheizm gibi düalizme dayalı her türlü şirki reddetmektir.
Düalist şirk inancı, iyilik ve kötülük tanrısına dayanır. Bu, kötülüğün tanrısal olduğunu söylemek ve kötülüğü meşrulaştırmaktır. Ona ontolojik bir hakikat ve cevheri bir kimlik vermektir.
Bu bakış onunla savaşmayı imkansızlaştırır ve ondan yana olmanın kapısını aralar. Ziira bu bakışa göre kötülükle savaşmak tanrıyla savaşmak , hakikatle savaşmak anlamına gelir.
Bu ayetin amacı, Allah dışında bir yaratıcı vehmine yol açan " kötülük tanrısı" icadını reddir. ( Kur'an Meali) Diğer ayeti kerimelerde de bunları okumak mümkündür.
" Eğer onların nimet istemede acele ettikleri gibi Allah da insanlar için ( hak ettikleri) cezayı acele etseydi , onların sonunun getirecek hüküm hemen infaz edilirdi. Şu halde bizim huzurumuza çıkmaya yüzü olmayanları küstahça taşkınlıkları içerisinde debelenmeye terkederiz." ( Yûnus sûresi, âyet 11 )
Bu ayeti kerimelerin ışığından hareket ederek. arzumuzu, düşüncemizi beyan etmek istiyorum: Daha önceki bu husustaki endişemi, sıkıntımı dile gerirircesine , yine yazımda üzerinde durmak istemiş olduğum huzus cenaze evlerinde neler yapmalı, nasıl bir tavır alma hususudur.
Her yıl olduğu gibi, bu yılda vefat eden dostlarımın cenazelerine katıldım, Kur'an okunmasında bulundum. Ne yazık ki, ölüye taziye evleri sanki birer meşakket, masraf, yemek yedirme evleri gibi algılanmakta, ölü sahipleri ister zengin olsun, isterse fakir olsun birbirlerinden farklı bir yanları bulunmamaktadır.
Duymuş olduğumuz acınacak haller bizledi bedbin ve perişan etmektedirb Ölü sahibi, gelen misafirlerine karşı mahcub olmamak için bütün imkanlarını kullanmakta. eşinden, dostundan yardım alarak ve hatta banka kredisini kullanarak yemek ikramında bulunmaktadır.
Halbuki, ölü sahibi teselliye muhtaç insan demektir. Morel vermeye, sıkıntılarının telafisine ihtiyaç duyulduğu bir zamanda, var veya yok iken eşe dosta fedakarlık yapmak için, ikramda bulunmak için koşuşturması ne demektir? Bütün bunların sünnette yeri nerededir?
Üzüntüler paylaşıldıkça azalır!..
Cenaze evine giden her Müslüman kardeşim, ilk defa olarak, ölü sahipleri yapmamış iseler, ölünün göz kapaklarını kapatarak, çenesini bağlamalı, kollarını ve bacaklarını düzgün bir hale getirmeli, ölünün elbiselerini çıkarıp üzerine bir örtü örtmeli, şişmemesi için ölünün karnına demir benzeri bir şey koymalıdır. Zaten, ölünün her hangi bir değişikliğe uğramaması için günümüzde morg denilen mahalde bu işler kendiliğinden yapılmaktadır.
Diğer taraftan, çok çok sorulan soru şu olmaktadır. Ölü yıkanmadan açıktan ya da ölünün yanında Kur'an okunabilse de, cenazenin bulunduğu odada açıktan Kur'an okunması uygun bir işlem değildir. Ceenazenin defni yapıldıktan sonra ölü için dua etmek ve Kur'an okumak müstehaptir.
Ölü toprağa defnedidikten sonra, eskiden olduğu gibi, mezarın başında imamın telkin vermesi. cemaatin dağılmasını beklemesi sünnete uygun değildir. Çünkü, böyle bir hal ve davranış ölen kimseye kopya vermek olacaktır ki, bu işlem tamamen dinimize mugayir bir davranıştır.
Diğer taraftan, asıl değinmek istemiş olduğumuz mevzu, ölü evinde üç gün taziye işleminin yapılması, eşten, dosttan gelen yemeklerin ölü sahiplerine uluştarılmasıdır. Aksi halde, ölü sahibine yemek yaptırmak, ölü sahibini masrafa sokmak, böylesi acılı bir günde onları gelenler için zahmete sokmak doğru değildir.
Böylesi bir kerahetin terkedilmesi için, sayın Müftülere büyük görevler düşmektedri. Zaman zaman camii kürsülerinden halka duyurularak, bu çirkin işin yok edilmesi için vaazı nasiha tte bulunmalıdırlar.
Zaman zaman müşahade ediyoruz ki, cenaze evleri, ölü sahipleri için bir matem havasından uzaklaştırılıp, çay ocakları haline gelmekte, her gelen taziyeyeci misafirlere hemencecik çay ikram edilmektedir.
Netice olarak;
Bu önemli amel, basit göründüğü gibi değildir. Nice nice gariban ölü sahibi insan bulunmaktadır ki, gelen misafirlere ikramda bulunmak için borç para bulacak, faizli kredi işlemine bulaşacak kadar işlere tevessül etmektedir.
Onun içindir ki, taziye evlerinde hele son üçüncü günü hacıların, hocaların davet edilerek, son gün yapılması ölü evinde yemekler dökülmesi, oradan, buradan gelen misafirlere ikramda bulunulması ne ile izah edilecektir?
Çünkü, taziye işlemleri bittikten sonra, ölü sahibinin çekeceği maddi sıkıntılar baş gösteriyor, borç almış olduğu yerler ölü sahibini zorlamaktadır. Bütün bunlara sebebiyet vermemek için, taziye evlerini, eziyet evlerine dönüştürmemelidir.
Bendeniz,yıllardan beri, her gitmiş olduğum cenaze evinde çay içmemek, her hangi bir yemek yememek için şiddetle bu uydurma işten kaçınmaktayım. Rabbim!.. Ölülerimize rahmet, kalanlarına sabır ihsan buyursun.
Diğer taraftan, eskiden olduğu gibi, ölünün ağzını açtırmak adına, kırkkıncı günü okutmak ve elli ikinci günü merasim yaparak, sünnet dışı işlemleri bir an evvel terketmeliyiz.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın