Büyük Müctehid İmam'ı Azam'ın Kur'an'a Hizmeti
” İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara , peygamberlere inanır. ( Allah’ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakîler ancak onlardır.” ( Bakara sûresi, âyet 177 )
Bu ayeti kerimeyi referans alarak, mezhep imamımız, büyük müçtehid Ebu Hanife’nin çalışmalarından, gayretinden, Kur’an’a hizmetlerinden bahsedeceğim!.. Rabbim; onun makamını cennet eylesin.
Ebu Hanife (ra); yaşamış olduğu o karanlık, zulüm, çile ve mihnet çağında, ölüm pahasına da olsa Kur’an’a hizmet etmiş, onun apaçık emirlerini tüm sıkıntılara, baskılara zulümlere rağmen ölümden, eziyetten korkmadan, ürkmeden Müslümanlara duyurmuştur.
Çünkü, Emeviler ve Abbasiler; bu konuda samimi değillerdi. Ebu Hanife’nin; çalışmalarından düşüncelerinden korkuyorlardı. O yüzdendir ki, büyük imam; zindan duvarlarının karanlık dehlizlerinde hayata veda etmiş, bizlere de fevkalade, güzel, eskimeyecek, pörsümeyecek bir miras bırakmıştır.
Ebu Hanife (ra); ” teorik fıkhın doğmasıyla böylece İslam’da teorik düşünce de doğmuş oluyordu. Bu gün epistemoloji, bilgi teorisi veya bilgi felsefesi denilen bu bilim dalı , bilginin tabiatı, kaynağı ve sınırlarını inceler, bilginin değeri üzerinde durur.
Aslında batı dünyasının epistemoloji dediği bu bilgi teorisinin temelleri daha önce atılmış ve Müslümanlar tarafından geliştirilmiştir.
Sokrat’ın bulduğu tümden gelimine karşı Ebu Hanife’de tüme varım metodunu bulmuştur. Böylece Aristo mantığının ancak kesin bilgi ortaya koyabildiği bir yerde Ebu Hanife’nin bulduğu usul , bilgileri en kesin bilgiden en zayıf bilgiye doğru sıralamasını yapmıştır.
Mesela bütün canlılar ölümlüdür, insan da canlıdır, öyleyse insanda ölümlüdür. Bu bir tümden gelimdir. Ebu Hanife’de ” şarap sarhoş ettiği için haramdır, rakı da sarhoş eder o da haramdır, nebiz de sarhoş eder, o da haramdır… sarhoş eden bütün içkiler haramdır, diyerek bir tüme varım yapmıştır.
Avrupalılar Ebu Hanife’nin bu metodunu tabiata uygulayarak sanayide büyük bir gelişme göstermişlerdir. Demir ısı ile genleşir, bakır ısı ile genleşir, gümüş ısı ile genleşir… Bütün metaller ısı ile genleşir, demişlerdir.
Ebu Hanife’nin bu fıkıh usulünde en kesin ve hiç bir zaman değişmeyecek olan bilgiye muhkem denir, bundan başka müfesser bilgi, nas, zahir, hafi, müşkil, mücmel ve müteşabih bilgi olmak üzere böylece aşağıya doğru sıralanmış sekiz çeşit bilgi türü vardır.
Bunların bütün usul ve yöntemleri, kural ve kanunları vardır. Bunlar Kur’an’ı Kerim’e uygulanarak ondan bilgi alma ve hüküm çıkarmada kullanılan birinci sırada bulunan kaynaktır.
Ondan sonra Hz. Peygamber’in Sünneti, yani söz, fiil ve takrirleri ( tasvip ve olurları) gelir. Müslümanları bağlayan bu iki kaynaktır. Bundan başka icma ve kıyas delilleri gelir ki, zaten bir ayet ve hadis olmadan ittifak ve benzetme yapılamaz.” ( Nida Dergisi, sayı 139, sayfa 50-51, O. Eskicioğlu)
Günümüzde Batı dünyası, ne kadar ileri giderse gitsin, ne kadar kalkınmış bulunursa bulunsun, araştırıldığı zaman görülecektir ki, temelinde İslam büyüklerinin imzası çıkacaktır!..
Örneğin, Endülüs İslam alimleri, İbn Rüşd vb. ilim adamları, bu günkü kalkınmanın temel taşlarıdır. Ebu Hanife’de öyledir. Tetkik edildiği vakit görülecektir ki, bu günkü ilerlemenin, teknikte, endüstriyal alanlarda ileri gitmenin temelinde İbni Sina, Kindi, Ebu Hanife vb. alimler görülecektir.
Netice olarak;
Ne hazindir ki, o günün ilim adamları, müçtehidleri; tüm ilim alanlarını bir bütün görürken, sonraki gelenler ise, ilim alanlarını birbirinden ayırmış, tasnife tabi tutmuşlardır.
Örneğin, ülkemizde, İmam-Hatip Liseleri, faaliyete geçtiği sıralarda, büyük fırtınalar koparanlar az değildir. ” Din elden gidiyor” diyerek vaveylacı çığırtkanlar unutulmayacaktır!..
Oysa, her gün 21 defa, 40 defa okumuş oldukları Yasin suresini inceleselerdi, vallahi, beyin ve dimağları iflas edecek, ” Yağmurun yağması”, ” ekinlerden dane çıkması” , ” hurma bahçeleri”, ” üzüm bağları”, ” pınarların fışkırması”…gibi…
Gecenin oluşumu, gündüzün varlığı, karanlıklar, güneşin kendi yörüngesinde hareketi, ayın menzilleri, güneş ve ayın birbirlerini takibi gibi ilmi mes’eeleler, insanın, insanlığın aydınlanması için nazil olmuştur.. Şu ayete nazar ediniz:
” Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O’dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz.” ( Yasin sûresi, âyet 80 ) Son söz olarak diyoruz ki:
Kur’an’ı Kerim, Allah’ın satırlarla ifade ettiği kainatı, kainat ise yine Allah’ın dağılıp yayılmış ve serpilmiş bir Kur’an’dır.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın