Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

BÜYÜK İMAM EBU HANİFE (RA)!..

 Mezhep sahibimiz büyük imam Ebu Hanife (ra); tarihin ve talihin en büyük zulmünü görmüş iliklerine kadar yaşamış bir imam ve eşsiz bir dehadır!.. Hayatı boyunca hiç bir zaman eğilmemiş, hak bildiği, inandığı yolda korkusuzca ölümü pahasına yürümüş bir imamdır!.. Ne bir vali karşısında eğilmiş, nede devleti yöneten krala karşı tabasbusta bulunmayıp Allah emrini her şeyden üstün tutarak zindanda yaşamayı ve zindanda ölmeyi tercih etmiş bir dahi imamdır..

Kimileri onu hayatta iken elli beş defa hacca göndermiş olsa da, son haccında Allah'dan nida almış olduğunu iddia etse de , benim gibi düşünenler, onun zulme, tabasbusa karşı durduğunu, Kur'an insanı olarak ne Emeviyye zulmune boyun eğdiğini, nede Abbasi sultanlarına boyun eğmediğini ve pervada etmediğini yaşayarak bu eylemini fiiliyata döken bir imamdır. Dolayısıyla,

Büyük imamı anlamayanlar, onun büyük şahsiyetini bilmeyenler, mes'eleyi kıssacılığa, gelişi güzel kerametlere boğarak onun hakkında bir hayli şişirme, kıssa ve hikaye uydurarak onun haksızlığa karşı mücadelesini ört bas etmeye çalışmışlardır. Halbu ki;

" ...Ebu Hanife İslam dünyasında ortaya çıkan en büyük devrimci fakihlerden biridir. O'nun, fıkıhtaki bu metodunu Hz. Ömer'den almış olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Ebû Hanife Hz. Ömer'in ictihadlarına uymakta, onun hiç bir uygulamasına karşı çıkmamaktadır. Dolayısıyla, Hz. Ömer'i , büyük bir İsİâm devrimcisi olarak kabul ediyoruz.

Gerek Hz. Ömer, gerekse Ebû Hanife'nin devrimciliği, onların sahip oldukları aklî meleke, akılcı metod ve İslâm'ı çağlar boyunca aklî meleke, akılcı metod ve İslâm'ı çağlar boyunca yaşatma düşüncesinde ve bu iki fakihin cesaretle ortaya koydukları ilkelerde aramak gerekir.

Onların devrimciliği İslâm'ın hükümlerini çağlara feda etmek yahut İslâm'dan taviz vermek yahut İslâm'dan başka bir hayat felsefesi aramak tarzında değil, tam tersine temeli Kur'ân ve Sünnet, ilkelerine dayalı olan bir hayat anlayışını ortaya koymaktır. Kur'ânî ilkeleri toplumlara göre yaşatmaktır.

Onlar İslâm'ı hayatın içinde yaşatabilmek için her türlü çareye baş vurmuşlar, aklı çok geniş çerçevede kullanmışlar, içinde yaşadıkları toplumların sorunlarına çıkış yolları göstermişler, onları sorunları ile baş başa çaresiz durumda bırakmamışlardır.

Belki onlar toplumları çaresizliğe iten sebepleri ortadan kaldırarak donukluğa meydan vermemişler, İslâm fıkhına tam anlamıyla bir dinamizm kazandırmışlardır." ( Çağdaş Fıkıh Problemleri, Prof. Dr. Y. Vehbi Yavuz, say. 16)

Binaenaleyh, İmamı Azam Ebu Hanife (ra), dün ve bu gündür aranan bir din özgürlükçüsü ve devrimcisidir. Hayatı boyunca, hiç bir kimseye makam, mansıp için, zenginlik uğruna perva etmemiş, Rasulullah , Kur'an ve sahabe-i kiram çizgisinden, ehl-i beyt sevgisinden zerre miktarı kopmayan, ayrılmayan bir ilim dehasıdır!..

" Bükeyr bin Mârûfa şöyle diyor: " Hayatımda hiç kimseyi kötülükle anmadım. Bizi sevmeyenlere gelince, onların her birinin bir sebebi var: Mekkeliler bizi sevmiyor, çünkü biz, Kur'an'da neshedilen ayetlerle ilgili rivayetlerine karşı çıkıyoruz. Medineliler bizi sevmiyor, çünkü biz yağmur suyu ve meyve sularıyla abdestin caiz olduğunu söylüyoruz ve onlara göre bu fetvamızla onların namazlarını ifsat ediyoruz.

Şamlılar bizi sevmiyor çünkü biz, " Hz. Ali veya Muaviye'nin ordusundan birine katılmamız söz konusu Ali'nin askerleri arasına katılırız. " Hadisçiler bizi sevmiyor, çünkü biz Ehl-i Beyt'i seviyor, hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğunu savunuyoruz!" ( Y. N. Öztürk, say. 233-234)

Netice olarak;

Büyük imam Ebu Hanife (ra), sahabe arasında kat'iyyen bir derecelendirme yapmamıştır. Hz. Ali'yi, üstün meziyetleri sebebiyle, ilmi ve irfanı nedeniyle severek, hürmet ederek saygı göstermiştir. Onun bu sevgi ve saygısı Şia'nın körü körüne sevgisi gibi olmamıştır.

Derecelendirme bakımından Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali sıralamasına saygı göstermiş, yaşamı süresince kat'iyyen Ehl-i Beyt sevgsinden taviz vermemiştir. Bilhassa zindanlarda çürümesi daima Ehl-i Beyt sevgisi ve doğruları savunmak uğruna olmuştur. Kendisine teklif edilen en büyük Dini Makamı elinin tersi ile iterek kabul etmemiştir. Hülasa,

Bizler onun mezhebinin bağlısı olarak, onu yeterince tanımıyoruz. Sadece işin ilmihal tarafını kör topal öylece onu tanımış oluyoruz. Tabii ki, bu tanıma da onu tanımak değil eksik bir tanıma olmaktadır. Onun mücadelesini, Emeviye'ye karşı direnişini bilmiyoruz, daha doğrusu bilmek istemiyoruz.. Son sözler olarak, büyük İmam Ebu Hanife hazretlerine rahmet diler, makamının cennet ,bizimde ona komşu olmamızı Rabbimiz nasip eylesin!,. Selam ve dua ile...

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın