Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

BÜYÜ, SİHİR, NAZAR, CİN MUSALLATI UYDURMADIR!.. 

     " ( Ey muhatap!) De ki: " Sığınırım ben Rabbine insanlığın; 2- Sahibine insanlığın; 3- İlahına insanlığın: 4- Sinsi ve sinik vesvese kaynağının şerrinden; 5- O ki, sürekli kalplerine fısıldıyor insanların; 6- İster görünmeyen-bilinmeyen, ister görünen-bilinen türden." ( Nâs sûresi) 

      Sûrenin yorumu şöyledir: 

     " ,, İnsanlığın Rabbi insanlığın yöneticisidir, insanlığın yöneticisi insanlığın İlâhıdır. İnsanoğlu birine sığınacaksa onun Rab, Melik ve İlâh sıfatlarını bi-hakkın taşıması gerekir ki, kendisine sığınanı koruyabilsin. Zamir yerine nâs'ın üç kez tekrarlanması hem beyan hem de insanın şerefliliğine bir göndermedir. 

     Veya geçişli olarak : sindirip geri bıraktıran vesvesecinin şerrinden" Hannâs, hunûs'tan geçişsiz olarak hem " kendisinden Allah'a sığınıldığında sinip geri çekilen", hem de " sindiği yerde fırsat kollayıp ilk fırsatta insanı ayartmak için pusuda bekleyen " anlamlarını içerir. Vesvesenin sonucu şartlanma ve ön yargı, bu ikisinin sebebi ise vesvesedir.

     İsm-i mastar olarak vesvâs, vesvese kaynağı olabilecek görünen görünmeyen, bilinen veya bilinmeyen, hayal veya gerçek, bilinçaltı veya bilinç üstü, duyular veya güdüler, vehim veya endişe olmak üzere her tür vesvese kaynağıdır.

     Nasıl ki vesvâs'ın ayartmasından kurtulmanın yolu Allah'a sığınmak ise, vesvâs'ın oyuncağı olmanın sebebi de Allah'tan uzaklaşmaktır. 

     Allah'a sığınmayanlar mutlaka sığınacak başka bir kapı bulurlar. Allah'tan başkasına sığınmak, sığınılan o kapıya tasavvurda Rablik, Meliklik ve İlahlık vasfını yakıştırmayla sonuçlanır. Bu Allah'tan rol çalmaktır. 

     Neticede o kapı , sığınan kimse için bir vesvâs-i hannâs'a dönüşür. Bu vesvas-i hannâsın bir dış gerçekliğinin olup olmaması fark etmez. İcat edilmiş sahte bir görüntü olsa da, kendisi onun uydusu, o ise kendisinin öteki kişiliği olur. 

     Şeytan ve nefsin bazı vesveseleri bir şey yaptırmamak için değl, insana yapması gerekeni unutturmak içindir. Bu fiskoslar iç güdülerin, egonun, bilinç altının yüreğin kulağına fısıldadığı süslü yalanlar  ve ayartıcı cazibedir. Tüm günah, isyan, küfür ve şirkin kaynağı da budur. 

     Vesvâs-ı  hannâs'ın yalanına aldanmak. İşte asıl günah budur ve bu mazeret değildir. Ondan sonra insandan sadır olan her kötülük, insanın kendi elleriyle yaptığı kötülük olarak kaydedilecektir. İşte bu noktada Allah'a sığınmak, kişinin ferman dinletemediği gönlünü Allah'a ısmarlamak , bir yerde O'na sigortalanmaktır. Ve bu mânada isti'âze yapmak ( sadece okumak değil) fiili bir duadır." ( Kur'an Meali) 

     Bu ifadelerde de bahsedildiği gibi, maalesef, toplum olarak, millet olarak büyü, sihir, nazar ciin musallatından millet olarak kendimizi kurtarıp Allah'a teeslim olamıyoruz. 

     Bilhassa, bu yoldan geçimini temin eden insanların bu aziz millet evlatlarının inancına, düşüncelerine, inandığı İslam'a kötülükleri anlatılacak, satırlara dökülecek gibi değildir Her eline divit  alan cindar insan. tomar tomar muska yapmakta. insanları büyüden korumakta, sihirin etsikisinden kurtarmaya çalışmaktadır. 

       Ne yazık ki, bir nazar değme mes'elesi toplum bünyesinde alabildiğince yaşanmakta, herkes birbirinden çekinir, korkar duruma düşürülmüştür.  Diğer taraftan, Cinin insanlara musallat olması, hemen kapısının eşiğinde onu bekler olması, büyükten küçüğe varıncaya kadar herkesin çekindiği, korktuğu, hal çaresi aradığı bir durumdur. 

     " El-Vesvâsi'l-hannas, Âdem oğlu'nun atasını aldatan,. Şeytan başta olmak üzere , onu doğru yoldan saptıran herkestir. " Allah Rasulü dedi ki!" Ebu Zer sordu: " İnsan şeytanı da olur mu?" Hz. Peygamber cevap verdi: " Evet, o cin şeytanından daha şerlidir." ( Ahmed Bin Hanbel). 

     Maalesef, millet olarak boğuuştuğumuz, didiştiğimiz , boş yere yorulduğumuz bu konulardır. Halbu ki, Kur'anî emirleri baş tacı etmiş olsaydık, bizi, efradı  ailemizi rahatsız edecek bir unsur olmayacak, herkes her birey mutlu, huzurlu bir şekillde yaşayıp gitmiş olacaktı. 

     Yani, tüm bu inanç safsataları, insanın kendi eliyle kendini öldürmesi, cini çağırması nazara gel beri demesi, büyünün yerinden hortlatılarak öbek öbek üzerimize çullanmasıdır.

      Netice olarak;

       Müslüman insan akıllı ve aklını kullanmasını bilen insandır. Yani görünmeyen varlıktan korkmak, büyücünün ocağımıza düşmesini arzu etmek kendi elimizle yapmış olduğumuz bir eylemdir. 

     Şu göz değmesi olayı, öylesine abartılmaktadır ki, kurtulmamız mümkün değildir. Halbu ki, aklımızı kullanırsak, kimsenin gözü bize değmeyecek, bize zararlı bir bakış olmayacaktır. Yani,

      Her bakış bir öküzü bile devirecek kadar güçlü ise, vah bizim halimize demekten başka söz bulamıyorum,.  Varsın, tehlikeli göz sahibi, çevresine baksında, çevresinden ibret alsın, Kur'anî kendisine rehber etsinde, insanlara zarar vermek, helak olmasına sebep olmak için çirkin bakışlarına kendi eksiklerine çevirsin.

     Yani, büyücü kendine baksın, sihiraz kendi işiyle meşgul olsun, nazarcı kime nazar edecekse onunla iştigal etsin, cinde insanların önüne çıkıpta, insanların zihin dünyalarını meşgul etmesin. 

     Rabbimiz!.. Bu aziz millet evladlarına Kur'anî şuur bahşeylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın