BÜTÜN ŞİRK ÇEŞİTLERİNİ SÖKÜP ATMALI
MÜSLÜMANLAR; ZİHİNLERİNDEKİ VE İDRAKLERİNDEKİ BÜTÜN ŞİRK ÇEŞİTLERİNİ SÖKÜP ATMALIDIR!..
" Yine bilmez misin ki göklerin ve yerin hakimiyeti Allah'a aittir. Sizin için, Allah'tan başka ne bir yâr, ne de bir yardımcı var." ( Bakara sûresi, âyet 107)
" ( Onlara şöyle denilecek): " Durum işte böylesine vahimdir: çünkü sadece Allah'a ( kulluğa) çağrıldığınız her seferinde inkârı tercih ettiniz; O'na ortak koşulduğunda ise inancı verdiniz. Fakat şimdi hüküm yüceler yücesi, mutlak büyük olan Allah'a aittir." ( Mü'min sûresi, âyet 12)
Yazı başlığımız önemli ve gerçekten 21 nci asrın Müslümanlarını uyarmakla beraber, dikkatleri, bakış açılarını Kur'an'a, İslam düşüncesine çevirmektedir. Çünkü,
21 asrın insanı veya Müslümanlar, bir keşmekeşin içerisinde, batılın, sapkın fikirlerin, idraklerin hüküm ferma olduğu bir dünyada yaşamaktadır. Erotizm, nihilist alanlar, inkar, görüşler, düşünceler bulanık ve kafalardaki mantık karamsardır.
Her nereye yönümüzü dönecek olsak, orada bir keşmekeşin varlığı, yaşamış olduğu, kol kanat salmak için çapa sarfettiği, epeycede mesafe aldığı bilinmektedir, Dolayısıyla;
" Rabbimizin de dediği gibi biz onlarla eşit değil, onlardan üstünüz. Bu nedenledir ki, hakkımızı arayacağımız mercii Allah'tan başkası değildir. Üstelik meydanlara inip onlarla eşit haklara sahip olmayı talep etmek ve bunu onların kavramlarını kullanarak yapmak onur kırıcı bir durumdur.
Hak istenmez alınır ve herhangi bir hak talep edilecekse müşrikler kendi yaşamları adına bu hakları bizden talep edecek bir durumda olmalıdırlar. Kaldı ki,böyle bir durumda söz konusu haklar bizim verebileceğimiz haklar değildir.
Aksine bunlar, Rabbimizin onlar için uygun gördüğü haklar olacaktır. Dolayısıyla meydanlara inip " Ortak akılla çıktık yola, demokrasi yolunda vermeyeceğiz mola, egemenlik ne yargının ne de darbelerindir, egemenlik kayıtsız milletindir" sloganları atmak bir Müslüman için utanç verici bir durumdur.
Bu bağlamda Tağuti sistemlerin anayaasalarında yapmaya çalıştıkları yenilenme çalışmalarına katkıda bulunmak bizleri asla ilgilendiren bir konu değildir. Bu değişiklikler hiçbir zaman sistemi geriletecek değişiklikler değildir.
Çünkü bu değişiklikler yine kendi içerisinde yapılmaktadır. İçerisinde İslami unsurlar bulunmamaktadır. Ve sistem bu değişikliklerle güç kaybetmeyecek daha da güçlü yeni bir geniş görüşlülük ile Müslümanların karşısına çıkacaktır.
Ben yenilenmiş, Müslümanlara dini vecibeleri noktasında özgürlüklerin sağlanmış olduğu bir sistemde bu Müslümanların insanları İslam'ın hüküm koyuculuğunun olduğu bir sistemde bu Müslümanların insanları İslam'ın hüküm koyuculuğunun olduğu bir bir düzleme çağırmada onları nasıl ikna edeceklerini çok merak ediyorum.
Diğer kesimleri belki anlayabiliriz ama bilenlerimizi anlamak bu noktada çok güç oluyor. Oy kullanmak sistemi değiştirebilir mi, oy kullanmak eğer sistemi değiştirebilse idi yasadışı ilan edilirdi zaten. İşte bu noktada dünyaya dair kazanımlar adına Kur'an'ın ayetlerini görmezden gelmek bir müslümanın göstereceği bir tavır olmamalıdır. Bir olan Allah, teke başına diri, otoriterve maliktir. Bu olgu Müslümanların zihinlerinde ve idraklerindeki bütün şirk çeşitlerini söküp atmalıdır." ( İktibas, Eylül 2010, say. 23, H. Ertürk)
Bu aziz millet evlatları egemenlik, demokrasi adına öylesi haller görmüş ve yaşamıştır ki, aziz kitabımız Kur'an kıraatında bulunan insanlar takip edilmiş, kodeslere atılmış, daha olmadı " Niçin Kur'an okuyorsunuz?" diyerek idam edilmiş, adım adım takip edilerek tarassut altında bulunulmuştur.
Halbu ki, her türlü " izm", veya uydurma , yapay ideolojiler yayılma, yaşama imkanı bulurken, Müslümanların düşünceleri, idrakleri, algıları mantıki halleri tu-kaka edilmiştir.
Bir kere düşünmeliyiz ki, 18 yıl gibi bir zaman diliminde ezan okumak, okutmak bile men edilmiş, okuyanlar, emre aykırı hareket ediyor denilerek sürgün edilmiştir. Bilhassa, 1940 ila 1950 arası yıllar tam tamamına baskı, zulm ve şenaet yıllarıdır.Onun içindir ki,
" Bakara suresi ayet 107 ayet, bazı müminlerin yanıltıcı Yahudi propağandasına aldanmaları, onların aldatıcı gerekçeleri ile kafalarının karışması ve bunun sonucu olarak Peygamber efendimize yönelik güven duygusu ve kesin inançla bağdaşmayan sorular sormaya kalkışmalarını konu edinmektedir.
Ayet kesin bir ifade ile Allah'ın müminler için tek dost ve destekçi olduğunu, gökyüzünün ve yeryüzünün egemenliğinin kesin olarak O'na ait olduğunu vurguluyor. Yani günümüzde Müslümanların, laiklerin yanıltıcı propağandalarına aldanarak, onların aldatııcı gerekçeleri ile kafalarının karışması sonucu meydanlarda demokrasi talebinde bulunmaları ve egemenliğin kayıtsız ve şartsız bir şekilde millete verilmesini teklif etmeleri koskoca bir yanılgıdan ibarettir." ( a..g.d.)
Netice olarak;
Ne acı ki, ben yaştakiler veya bir önceki nesil iyi bilir ki, İslam'a hasım olanların, " bizde müslümanız" demelerine rağmen, yaptıkları işlemin, baskıların İslam'a uymadığı görülecektir ve ya görülmüştür.
İmamlık görevinde bulunduğum yıllarda yani 80 darbesinden sonra idi. Sabah namazından çıkmış, geniş pantolon giymiş, başımda takke ile yolda yürürken, yanı başımda beliren bir polis otosundan bir komserin beni ta'n etteğini, bana öfkelendiğini görmüş oldum: " Bana dediki, hoca bana bak, başındaki takkeyi alır, ayağındaki şalvarı soyar seni öylece bırakırım" diye beni azarladığını kat'iyyen hayatım boyunca unutmayacağım.
O devirde öylesi haller, acaiblikler yaşanmııştır ki, sanki 80 darbesi musalli insanların kıyımı, darp edilmesi için yapılmış gibi oldu. Binamaz insanlar, sosyalist zihniyetli kimseler rahat ederken, dindar insanlardan korkulmuş, takibat altında tutulmuş, hor görülmüş, öcü olarak bilinmiştir.
Demek ki, inananlar, zihinlerde yaşayan ve tortu bırakmış şeyleri atmadıkça bu tür kaoslar yaşamaya devam edecektir. Bu kaotik ucubelerin bir daha yaşanmaması için, Müslümanların bilinçli, mantıklı, akıllı hareket etmelerii gerekir.
Rabbimiz!.. Bir daha şer güçlere fırsat ve imkan vermesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın