Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

BİZİM DÜĞÜN MEVLİTLİDİR

" Bakın, hakkı inkâra şartlanmış olanlar, insanları Allah'ın yolundan çevirmek için ( nasıl da) harcıyorlar mallarını ve ( daha da) harcayacaklar, ta ki bu harcadıkları kendileri için derin bir ızdırap ve yerinme ( kaynağı) oluncaya kadar." ( Enfâl sûresi, âyet 36 )

Günümüz dünyasında, Müslümanların bin bir türlü derdi, sıkıntısı ve problemi bulunur iken, nice gafil insanımız, güya günaha batmamak için, kadınları üryan üryan çalgıcının önünde coşturmamak için " Bizim düğün mevlitlidir" diye caka satmaktadırlar.

Oysa, yapmış oldukları bu fiil, ürküttükleri kurbağayı değmeyecektir. Bu mes'elenin sevap kazanacak bir tarafı olmadığı gibi, aslında İslam'ın iyiden iyiye anlaşılmasına engel olan hurafi bir tatbikattır. Kurbağa dedim de:

" İki kurbağa süt dolu bir küpün içine düşmüş. Kurbağalar atlamış, zıplamış, çırpınıp durmuşlar. Ama nafile.. Küpün içi sırlı, kaygan olduğu için bir türlü dışına atlayamamışlar...

Kurbağalardan biri dayanamayarak " buradan kurtuluş yok" diye düşünmüş ve kendini salıvermiş, sütün içinde boğulmuş.

Öbür kurbağa ise azmini yitirmeyerek " Direnmeye devam etmeliyim, zıplamalıyım, belki gelip kurtaran olur." diye düşünmüş ve başlamış sıçrayıp debelenmeye ve bağırmaya...

Uzun süre uğraşarak didinip durmuş, bakmış ki kimse gelmiyor; tam azmini, umudunu yitiriyormuş ki içinde zıpladığı süt, çalkalanmadan dolayı kaymak bağlamaya başlamış.

Direnen kurbağa da kaymağın üzerindeki yağ sayesinde üstte kalıp batmaktan kurtulmuş ve üzerine çıkarak sıçrayıp dışarı atlayıvermiş." ( Nida Dergisi, sayı 184, sayfa 22, H. Polat)

Bu ilginç hikayede anlatıldığı gibi, maalesef, düğün yapmanın, nişan yapmanın, hayır yapmanın mahiyetini bilmeyen insanımız, bu misaldeki kurbağanın boğulması gibi, varlığın, maddiyatın içerisin de çırpınıp durmaktadır.

" Mevlit mi okutsam", " Çalgı mı çaldırsam", " havai fişek mi attırsam", " havaya kurşun mu atsam", hesabıyla hayatın içerisinde çırpınıp durmaktadır.

Oysa, yapmış olduğu ve yapacak bulunduğu işin hiç birinin aslı, esası, yararlı bir tarafı bulunmamaktadır. Okunan mevlitte aynı, sair yaramazlıklar da aynısıdır. Mevlidin bir sevabı olmadığı gibi, diğer şaklabanlıkların da bir toplumsal faydası bulunmamaktadır.

Asıl yapılması gerekli olan nedir biliyor musunuz?.. Ne mevlit okutmak, ne hava-i fişek attırmak, nede gösteriş için kursun sıktırmanın hiç bir anlam ve faydası bulunmamaktadır. Fors, gösteriş ve fiyakadan başka bir şey değildir!..

Yapılması elzem olan şudur: Şerre engel olmak, sarhoşluğa prim vermemek için, evlenecek kız ve erkeğin elinden tutarak, onlara maddi yardımda bulunmak, mevlid masrafını, sair haramları hayır yola tahvil etmekten geçmektedir.

" İlkeler değişmez, usuller değişebilir. Üçüncü bir yol yoktur. Ya olacak ya olacaktır. Namazın terkinin caiz olmaması bunun için güzel bir örnektir.

Abdest alacaksınız, su yok, namazdan vaz mı geçeceksiniz? Hayır, alternatif kendi içinden bir çözüm; teyemmüm. 'Namaz kılmak için şartlar müsait değil' demek de ne demek, kazaya bırakamazsınız. Savaşta bile namazı ikame edeceksiniz. Prensip bu!

Cem edebilirsiniz, binek üstünde kılabilirsiniz, gözlerinizle eda edebilirsiniz ama terk edemezsiniz. Bir büyüğümüz anlatmıştı. Trafik kazası geçiren bir arkadaşlarına ' geçmiş olsun'a gitmişler hastaneye. ' Selamun aleykum ' diye içeri girmişler, selamları alınmayınca tedirgin olmuşlar, hafızasını mı kaybetti acaba diye.

Baştan aşağı alçılar içerisinde olan arkadaşları meğerse namaz kılıyormuş. Her şarta rağmen namaz kılmak, her şarta rağmen ilkeleri üzerinde durabilmenin periyodik eğitimidir. Yani üçüncü bir yol yok." ( a. g. d. sayfa 22 )

Sonuç olarak;

" Bizim düğün mevtlidir" anlayışını değiştirmemiz lazımdır. Camide okunmasını, sünnet merasiminde okunmasını, düğünde okunmasını değiştirmemiz lazım.

Yani, Kur'anî emirler doğrultusunda yardımlaşmak, dayanışmak, gençlerin ellerinden tutarak, onları evsizlikten, borçtan, çeyiz sıkıntısından kurtarmamız aslolan bir iştir.

" Bizim düğün mevlitlidir" düşüncesi, insanları kandırmak, Allah'ı ve Resulünü kandırmaktan öte bir amel değildir. Tüm bunlar kandırılmaz ama, diyelim ki, kandırdık. Ya vicdanımız, imanımız, merhametimiz, acımamız, merhametimiz ne olacaktır?

Bana göre, düğünlerde, ha güm güm davulcu tokmağına vurmuş, ha gökten melekleri mevlitci sapır sapır aşağı indirmiş, ne farkı bulunmaktadır? Davul, tarrkalarla halay çektiriyor, mevlitci de uydurduğu deyimlerle insanları maneviyattan, Allah yolundan uzaklaştırmaktadır.

Sen, Süleyman Çelebi merhumun uydurduğu , hayal dolu düşüncelere " Allah yolu" diyemezsin ki!.. Rabbim!.. Bu aziz millet evlatlarına akıl, şuur ihsan eylesin!.. Selam ve dua ile...

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın