BİN YILIN İHANETİ !..
" Sizin de kendileri gibi inkâr etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiç birini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiç birini dost ve yardımcı edinmeyin." ( Nisa sûresi, âyet 89 )
"Bin yılın ihaneti" başlıklı yazım, tüm yazılarımın içerisinde en çok üzerinde durduğum, düşündüğüm, geniş tahlilini yapmış olduğum bir yazıdır.
Bir kere, İslam tarihini, Türk tarihini ve dünya klasiklerini mehma imkan okuyan biriyim. Hal böyle olunca, bir aydınımız bir okuyan insanımız çıksın da desin ki, " Bu ve böylesi isyanlar, serkeşlikler, ölmeler, öldürmeler tarihte çok olmuştur!"
Bunu diyecek, böylesi bir iddiada bulunacak bir kişinin var olacağını kat'iyyen tahmin edemiyorum. Çünkü, İslam'ın, parlak dönemi, Asr-ı Saadet döneminde, Ridde olayları, Hz. Ömer'in, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin katledilmesi dışında bu tür alçakca, menfur hadise zuhur etmemiştir.
Ama, Hz. Ali (ra)'ı müteakip bu tür nefret içeren, kin dolu, din dışı oluşumlar vuku bulmaya başlamış, Hz. Hüseyin ve ahfadının hunharca şehid edilmeleri ile zaman zaman günümüz dünyasına kadar sürerek devam edip gelmiştir.
İşte, o tarihlerden sonra, Emeviyye kralllık ve saltanatı ile başlayan nefret içerikli, din ve Kur'an dışı oluşumlar sürekli yuvarlanarak, katlanarak devam ederek günümüze kadar gelmiştir.
Büyük İmam Ebu Hanife böylesi Kurân dışı hainliklerle ve zalimliklerle şehid edilmiş, zindanlardan mübarek cesedi çıkarılmıştır. Sonrasında, bu gün olduğu gibi Haşhaşiler zuhur etmiş, bir hayli devlet adamını, ilim insanını katletmişlerdir.
Selçuklu ve Osmanlı devletlerinde tek tük kıpırdanmalar olmuş ise de, Bedrettin Simavi gibi insancıkların tez zamanda ses ve solukları kesilmiş, yağlı urganlara çekilmişlerdir.
Cumhuriyet tarihinde bir kısım cahili, bilinçsiz kıpırdanmaların yanı sıra 15 Temmuz gecesinde yaşanılan gaddarlık, hainlik, kepazelik, millet evlatlarına kasıt, vatanın bağrına dayatılan hançer gibisi olmamıştır.
Bu hain, 45 yıl bu millete din namına, İslam ve Kur'an adına hikaye, aldatma, nankörlük anlatmış, minberlerden, mihraplardan ve Kürsülerden sel sümük akıtarak, kendisini kamufle ederek , asıl niyetini gizlemiştir . Kahrolasıca!..
Lakin; 15 Temmuz kâbus dolu gecede, aldatmış olduğu, ifritlerini sahaya sürerek, TBMM. bombalanmış, Genel Kurmay topa tutulmuş, vatanın önde gelen mühim yerleri tarümar edilmiştir.
Kim yaptırdı bu densizliği?..
Bunu yaptıran sözde bir din adamıdır!... (!).. Devletin okullarının hiç birisinde okumamış, oradan buradan devşirdiği hayali, rüya dolu şeylerle bu aziz millet evlatlarını kandırmış, sonrasında da ise, neslimizin eline silah vererek kardeşi kardeşe düşürmüştür.
Bu ruh hastası zat; tüm İslam ülkelerine hasımdır. Sadece hali hazır barındığı ülkenin ve İsrail'in tellalıdır. Yahudinin ayağına taş değeceğine bu zavallıya göre, tüm alemi İslam mahvı perişan olsun ister!.
Atatürk'ü sevmez; ama,sadece sahte fikriyatına alet etmek için Atatürkçülüğü paravan olarak kullanır. Bayrağı sevmez,vatanın ve ordunun tüm dünyada küçük duruma düşmesi için, kandırmış olduğu ordu mensuplarını kullanmasını iyi bilir.
Mahkemenin kararlarını kabul etmez, lakin, Siyonistlerin dünyada haklı ve üstün, Filistinlilerin haksız olduğundan dem vurur. Onların dirençlerini kerih karşılatıp, Yahudilere itaat etmelerini ister. Onun içindir ki;
Bu gün ülkemiz genelinde binlerce biçare, dini bilgisi kıt insanlar, bu şarlatanın üstün meziyetlere sahip olduğuna inandıkları için işlerinden olmuşlar, kodeslere düşmüşler, ekmeklerinden, aşlarından ve tüm istikballerinden olmuşlardır.
Netice olarak;
15 Temmuz direnişimiz; bu milletin büyüklüğünü, büyük millet olduğunu göstermektedir.. Bilhassa, o kabus dolu geceyi unutmamız uygun değildir.. Tv'ların susuşunu, sahte inkılap bildirilerinin okunmasını kim unuta bilir?
Ama, o gece okunan salaları, arşı çın çın inleten ezanları kim unuta bilir? O gece, her yer Tekbir Tekbirdi!.. Işıl ışıl dalgalanan bayrağımız onur ve gururumuzdu.
Bu millet evlatları; yediden yetmişe şaha kalkmış; "vatan bölünmez, soytarılara geçit yok" deniliyordu. Ama, Fetö'nun, sahte vaadlerine inanan insanların, hâlâ onun hayali düşüncelerine inanmaları, kurtuluş beklemeleri, rezil saçının teline ümit bağlamaları, kirli çamaşırlarına yüz sürmeleri yadırganacak, ayıplanacak, yuhalanacak bir davranıştır.
Onun içindir ki, biz olmalı, hep birlikte silkinmeli, vatanın dirliği için, milletin varoluş bekası için birbirimize kenetlenmeli, aramıza hiç bir cıfıtı sokmamalıyız.
Üzerinde idame ettiğimiz vatandan başka, topraklardan ğayri vatan ve toprak parçası yoktur. Ecdadımız bu topraklarda gömülü, atalarımız bu vatan için narin tenlerini vermiş, şehid olmuşlardır.
Bir şehid torunu ve gurbetçi olarak, canü gönülden, tüm varlığımla haykırıyorum!.. YÜCE RABBİM!.. BU VATANI VE BU MİLLETİ İLEL EBED YAŞAT! HER TÜRLÜ SAHTE ANLAYIŞLARDAN MUHAFAZA EYLE! Şehidlerimizi ve gazilerimizi şükranla anıyorum.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın