BİLMEK, BULMAK VE YAŞAMAK!..
" İşte kendisi hakkında hiç bir kuşkuya yer olmayan bu ilahi kelam , takvâ sahipleri için bu hidayet rehberidir." ( Bakara sûresi, âyet 2)
Ayeti kerimenin açıklaması:
" Kuşku"nun ( rayb) niteliği konusunda iki ihtimal var: 1- Kur'an'ın işleviyle ilgilidir. " Muttakiler için hidayet olduğunda şüphe yok! anlamına gelir.
2- Kur'an ve mahiyetiyle ilgilidir ve bu sûrenin 23. âyetindeki meydan okuma buna bir karşılıktır. Bizce kuşku vahyin kaynağına yöneliktir. Bu ise yalnız vahyin muhatabı olan Peygamber'e değil aynı zamanda vahyin sahibi olan Allah'a da bir iftiradır.
3- Takvâ tek bir sözcükle karşılanmayacak merkezi bir kavramdır. Japon alim T. İzutsu'nun takvâ'nın anlamına dair yaptığı semantik
kazı, kendisini " sorumluluk" kavramına ulaştırmıştı. Bu isabetli yorum, daha sonraki çalışmalarda benimsendi.
Bu takvâ'yı, Allah'a izafetle kullanıldığında " Allah'a karşı sorumluluk bilinci ile yalın olarak kullanıldığında " sorumluluk bilinci" ile karşılaadık. Bazen de orijinal haliyle bırakıp sadece cümlenin akışı ve dil estetiği açısından değil, kavramın bağlama göre değişen vurguları sebebiyle tercih ettik.
Aslında takvâ ilâhi fıtratın bilinçteki tezaahürüdür. Kişi kendine emanet edilen fıtratını ne kadar korursa takvâya da o kadar yakın olur. Bu yüzdendir ki takvâ altında somutlaşan sorumluluk bilinci, emanet ve borçluluk
Kişide emanet üzerine titreme hissi bir seviyeyi aşınca, bu emanetin sahibine borçluluk duygusunu tetikler. Bu da doğrudan alacaklının kimliğini meraka yöneltir. Nihayet merak arayışa arayış da bir seviyeyi aşınca hidayete götürür. " müttakiler için hidayetin"in açıklaması işte budur.
4- " Muttakiler için hidayettir" anlamındaki huden lil müttekin"i hidayete erenler için takvâ kaynağıdır." anlamına gelen takven lil mühdetîn gibi anlamamak gerekir. İbarede " hidayet takvânın değil, takvâ hidayetin alt yapısı olarak sunulmaktadır.
Yani takvâ hidayetin sebebi, hidâyet takvânın sonucudur. Bunu anlamak için " Kitap nedir iman nedir bilmeyen" (42:52) Allah Rasulü'nün " muhteşem bir ahlak üzere" (68:4) oluşunu hatırlamak gerekir. Hidayetten önceki takvâ " sorumluluk ahlâkı" dır. (90/17) not 16) Temelde " sorumlu davranış" mânasına gelen " salih amel". işte böyle bir ahlâktan neşet eder." ( Kur'an Meali)
" Hiç ( manen) ölüyken hayat verdiğimiz ve insanlar arasında yolunu bulması için kendisine ışık tuttuğumuz kimse, içinden çıkma imkanı bulamaycağı zifiri karanlıklara gömülüp giden kimse gibi olur mu? İşte inkarcıların yaptıkları böyle güzel görünür."
( En'âm sûresi, âyet 122)
Bu satırlardan, Ayet Meallerinden, yorumlardan şunu anlamalıyız: Müslüman kimse, bilmeli, bulmalı ve yaşamalıdır.. Çünkü, insanoğlu dünyaya yemek, içmek, cinsi münasebette bulunmak için gelmiş değildir. İnsanlar, kim olursa olsun, ister Yahudi, ister Hristiyan, isterse Mecusi olsun, bilmek, bulmak ve yaşamak zorundadır.
Bunu icra ettiği an, hem kendisi hidayeti bulacak, hem de çevresindeki insanları aydınlatacaktır. Hidayeti bulan kimse, durmayacak, ilerleyecek, adım adım insan takip ederek, onların da kurtuluşuna sebep olacaktır. Çünkü, bilmekten, bulmaktan maksat yaşamaktır.
Hani Rasulullah (sav), şöyle dua ediyordu: " İki Ömer'den biri" diye arzu ediyor, ümitle, canhıraş içtenlikle bekliyordu. Demek ki, yaratılışında güçlü bir kişilik olan kimseler, boş insanlar olmayıp herkes için, toplum için ümid var olmuş insanlardır!..
Netice olarak;
Yer yüzünde ün yapmış, üne kavuşmuş insanlara nazar etmiş olduğumuz an görmüş oluruz ki, yaratılışlarında bir cevvaliyet, bir güç, bir anlayış olduğu görülmektedir.
Bu gücü, ister askeri açıdan, isterse ilim-bilim açısından düşünelim. Keşke!.. Bu insanlara Allah'ın hidayeti erişmiş olsaydı, tıpkı Hz. Ömer gibi olacaklar, Ebu Cehil gibi olmayacaklardı.
Demek ki, mes'ele hidayet yoluunu seçmekte düğümlenmektedir. Onun içindir ki, örneğin ülkemizde bir hayli yıkıntıya sebep olmuş bulunan Fetö hareketi de akıllı, yetişecek, ileride ümit olacak çocukları seçmiş, onları bir kobay gibi kullanmıştır.
Rabbimiz!.. İnsanımıza, neslimize iyi düşünceler, hidayet yolunu, takva cihetini tercih eden nesiller lütfetsin! Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın