Aziz Kur'an'ı Asılı Olduğu Duvarlardan İndirelim
" Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler." İsrâ sûresi, âyet 9 )
Aziz Kur'an'ın; millet hayatımızda bin yıllık mahkumiyeti ve mağduriyeti!.. Bin yıl sözü adet olmuş, geleneksel bir söz olarak ortamda dolaşıp durmaktadır!.. Aslında, Kur'an'ı; bu milletin anlamaması, anlamadan okuması bin yılı aşmıştır!..
Bin küsur yıldır daha fazla bir zamandır, bu milleti hocalar, bilenler, Kur'an insanları, hatimciler, Yasinciler, mollalar kandırmış, aldatmış oldu. Niçin ve neden?
Çünkü, Müslüman Türk insanı, Arapça bilmiyor, okunan Kur'an'ı anlamıyordu da da onun için.. Peki, Kur'an'ı yüzünden ve hafızlık yaparak okuyan insanımız ne yapacaktı?.. Alternatif çözüm yolları arandı ve sonunda bulunmuş oldu!.. " Sizde, ölmüşlerinizin ruhlarına bağışlayın, anlamıyorsanız bile böylesi daha faydalı olur" dendi.
Oysa, böyle bir tatbikat ve amel; ne Resulullah döneminde yaşanmış, nede sahabe-i kiram devrinde görülmüştü!.. Hatta,
Müslüman milletimizi, Kur'an'a daha iyice adapte etmek için, başka fikirler, eylemler, uygulamalar da öne sürüldü. " Bin bir hatim" " Mezar başında okumak" " "21 Yasin" " 40 Yasin" ve benzeri uyduruk şeylerle, milletimizin onlarca asırları çalındı, anlamadan, emirlerini nazari itibara almadan Kur'an okumuş olduk!..
Evlerimizde piri fani ninelerimiz, annelerimiz, kız kardeşlerimiz, mescidlerde aksakallı dedelerimiz, amcalarımız ve babalarımız bu yolu devam ettireke, okurken hem başlarını salladılar, hem de böylelikle manen, ruhen tatmin olma, vicdanı rahatlatma yoluna gitmiş oldular..
" Günümüz Müslümanları (!) Kur'an'ın içeriğinden, bu ilahi mesajın kimleri tehdit ettiğinden habersiz durumdalar. Onlar Kur'an'ı, cenaze ve düğünlerinde Arapça olarak okunan, sadece törensel işleve sahip bir kitap olarak görüyorlar.
Bu düşünce, müşriklerin çıkarlarına dokunmayan, asılı olduğu duvarlardan indirilmeyen, Allah'ın mesajlarını anlamayan hafızların dilinde Arapça olarak okunan garip bir kitap anlayışının ürünüdür.
" Apaçık tebliğin gündeme gelmesi ile yaşanmakta olan bu muğlak durum elbette ki değişmeye başlayacaktır. Allah'a inanan fakat İslam'ı bilmeyen samimi insanları aldatmak için ellerine Kur'an-ı Kerim'i alarak kürsülerde, minberlerde ve televizyonlarda ; " Bu yüce kitab...
Bizim İlahi kitabımızda ..." diyen ar, ellerine aldıkları o Kitab'tan yükselen davete şahit olacaklar ve yaşamadıkları o Kerim Kitabı ellerine alarak ne kendilerini ne de çevrelerindeki insanları aldatamayacaklarını anlayacaklar.
İşte böyle bir durumda, Kur'an'ı Kerim'e kimlerin sahip çıktığı ve Kur'an'ı Kerim'in kimlerin Kitab'ı olduğu da ortaya çıkacaktır. ( M. Alagaş),
Böylelikle bu bocalama halinden kurtulabilir ve net tavırlar sergileyebiliriz. Sürekli olarak münafıkların tavrını sergileyen, net bir tutum ortaya koyamayan, her iki tarafı da idare etme telaşındaki Müslümanlara da (!) hak ettikleri şekilde yaklaşmış oluruz." ( İktibas Dergisi, Mart 2010, sayfa 33, H. Ertürk )
Maalesef, alıntı yazımızda da irdelendiği gibi, duracak, vakit kaybedecek zamanımız yoktur!.. Kutsal Kitabımız Kur'an'ı raflardan, yükseklerden, asılı bulunduğu duvarlardan indirerek, okumak, anlamak ve emirlerini yaşamak zorundayız!..
Ondan korkmayalım!.. Bizi, yani samimi, ciddi, bilgili Müslümanları kat'iyyen çarpmayacaktır!.. Zaten, aziz Kur'an; çarpacağı kitleleri çarpmış, onlar perişanlığın iuçerisinde, zilletinde bünyesinde zaman geçirmektedirler!.
Kimileri, 21 Yasinci olmuş, kimileri 40 Yasinci, kimileri de bin bir hatimci!.. Daha olmadı, " Peygamber'e dört milyon kere salavat" kampanyacıları.. Daha olmadı 4444 defa Salat-ı Tefriciyye, Cevşen okuyarak beyinleri alt üst etmiş, uyuşturmuş beyinleri, zihinleri zaten mahvı perişan etmiştir!..
Kur'an'dan korkmanıza hiç gerek yoktur!.. " Abdesli idim, abdessizdim " diyerek evhama kapılmayın!.. Bu tür evhamlar, mistikmlerin işi, pircilerin, şeyhçilerin, mehdilerin, mesihlerin maharetidir!..
Netice olarak;
Ümmetin ve milletin silkinme, dirilme, kendine gelme zamanı gelmiş ve bir hayli geçmiştir!.. Her bakımdan atılımlar, atılacak adımlar, inkılaplar, inkılabı haller bizleri beklemektedir!..
Batı'nın, ABD'nin, Japon'un, Çin'in süperleri dünya nimetlerinden istifade ederken, bizlerin; bir hırka bir lokma peşinde koşmamız abesle iştiğal olacaktır!..
Varsın, şeyh üstadlar, Mehdi hazretleri, Mesip efendiler, göklerde, semalarda pervaz etsinler, bizler; hali hazır yer yüzünü daha inşa ve ihya demedik ki, göklere uçalım!.. Bırakalım, onlar İsa'nın yanında yerlerini alsınlar, kıyamete yakında bir zamanda da yeryüzüne teşerrüf (!) etsinler!..
Müslümanların; yeryüzünü imar etmeye, çalışmaya, kalkınmaya, Allah'ın nimetlerinden istifade etmeye ihtiyaçları bulunmaktadır!.. Tabii ki, bunun da yolu akıl, Kur'an ve sahih sünnetten geçmektedir!..
Mistizim, üstadçılık, ağabeycilik iflasın eşiğindedir!.. Zaten, iflasın eşiğinde olmasalardı, bunların ağaları Feto, ABD'ye sığınmaz, adam gibi ortaya çıkar hesap verirdi.. Niçin kaçtı bu gelenekçi, üstadçı çömez?
Son söz olarak; geliniz, hep birlikte, Kur'an'ı yukarılardan indirip, hayata, insanlığa, neslimize, ailemize, evimize, sokağımıza, çarşımıza, meydanlara hakim kılalım!.. Var mısınız böyle bir teşebbüse?.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın