ASIM'IN NESLİ !
" Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kafirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kafirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükafat vadetmiştir." ( Fetih sûresi, âyet 29 )
Bu ayeti kerime de, yüce Allah'ımız; Resulullah (sav) ve arkadaşlarının ilk ve son durumları bir benzetme ile, bir teşbih ile anlatılmaktadır.
İlk defa yere atılan bir dane gibi filizlenmeye başlayan Müslümanlar, gittikçe güçlenerek koca bir ordu olmuşlar, hem de ne ordu!..
İslâm tohumunu ekenler bu duruma son derece sevinirlerken, onların bu güçlü durumunu gören kâfirlerde, inkarcılarda, ateistlerde, mülhidlerde öfkeden, kızgınlıktan çatlar hale gelmişlerdir.
İşte, bu ayeti kerimeyi ne zaman okusam, mealini tetkik etsem, tefsire girsem, kendi kendime heyecanlanır, öylesi önemli sorulara cevap ararım ki, tarifi imkansızdır!..
Resulullah (sav), bir tohum danesi gibi Mekke sokaklarına, kurak topraklarına ekmiş ekeceğini ve kısa zaman sürecinde meyvesini, hasılatını toplamıştır. Bir iken beş, beş iken 40 olmuştur. Öyle bir hal almıştır ki, böylesi iman yüklü kitle, Dâr'ul-Erkam'a sığmaz olmuşlardır. Zaten Akif'imiz de bunu vurgulamıştır:
" Âsım'ın nesli... diyordum ya...
nesilmiş gerçek...
İşte çiğnetmedi namusunu ,
çiğnetmeyecek."
....
Kim unutabilir? Hz. Hamza'yı, Hz. Ali'yi, Hz. Ömer'i, Hz. Mus'abı, Hz. Abdullah bin Cahş'ı, Ammar'ı, Yasir'i, Ebu Zerr'i, Bilal'i ve nice nice iman yüklü kahramanları?
Hasan'ül-Basri, Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii, Ahmed bin Hanbel, Matüridi, Süfyan'i Sevri, Eş'ari ve bir hayli ismini sayamadığım İslam ylğitleri!..
İsterseniz, taa oralardan Malazgirt kahramanına gelelim: Sultan Alparslan'a!.. Kahraman, mücahid ve korkusuz komutan!.. Ve Kudüs fatihi Selahaddin-i Eyyubi!.. Makamları cennet olsun!..
Akif merhumun şiirinde belirtildiği gibi: " Cepheye gönderdiği evladına " Eğer bayrak inecekse, eğer ezan dinecekse, git de gelme oğul!" diyen anaların evlatları, ne bin yıl Malazgirt'te ne 15 Temmuz darbe girişiminde ne de günümüzün en acımasız zulmüne baş kaldırı olan Afrin'de adını peygamberden alan Mehmetçik, namusu bildiği toprakları ağyara çiğnetmedi.
Yanı başında yaşanan acı zulme engel olmak, zalimce akıtılan masum kanını durdurmak ve türlü desise ile kurulan cehennem bir örgütten sınırlarını korumak adına sınır dışına çıkacağı sırada uzatılan mikrofona " Hedef Kızılelma" diyecek kadar damarlarında dolaşan kanın farkında.
" Ailene diyecek bir şeyin var mı?" sorusuna karşı" BEKLEMESİNLER, DUA ETSİNLER." cümlelerini kuracak kadar yüreğiyle şehadete sevdalı askerlerimizin pak ahvalleri anlatıyor ki; gün hangi gün, vakit hangi vakit, sene hangi sene, asır hangi asır olursa olsun Vatan için canından geçmeyi bilmiş ve ebeden bilecektir... " ( Aylık Diyanet Dergisi, N. Taylan, Mart 2018, say. 15 )
Öylesi bir tarihin evlatlarıyız ki, ne kadar öğünsek, iftihar etsek, kıvanç duymuş olsak az gelecektir. Kim iftihar etmez Malazgirt'le, Ridaniye ile, Mercidabık ile, Çaldıran ile , 15 Temmuz kıyamımızla, Afrin'le?..
Zikredilen şahlanışların başbuğlarını rahmetle anıyoruz!.. Makamları cennet, komsuları Resulullah (sav) ve onun kıymet değer sahabe-i kiramları olsun!..
Büyük Yavuz; " Hakimül Harameyn" sözü karşısında, iki dizi üzerine doğrularak, " Hocam!.. Hayır!.. Ben, Hadimül Harameyn'im" diyen yüce ruhu, cihangir sultanı ve hakanı unutmak olur mu?
" Tarihinden aldığı bilinç ve ecdadından miras kanıyla 15 Temmuz gecesinde: " Sana, vatanımız ve milletimiz adına tarihî bir görev veriyorum. Tuğ General Terzi vatan hainidir, isyancıdır.
Onu, karargâha girmeden öldür! Bunun sonunda şahadet var. Biliyorsun, seninle 20 yıllık beraberliğimiz var. Hakkını helal et!" diyen komutanına; " Baş üstüne komutanım, hakkım helal olsun. Siz de helal edin!" diyerek şehadete yürüyen Ömer Halisdemir'in ruhunda:
" Düşman hatlarımızı geçtikten sonra ölürsem, kendimi şehit kabul etmem. Beni mezara koymayın. Etimi itler ve kuşlar çeke çeke yesinler." diyen Edirne Müdafii Şükrü Paşa diriliyordu âdeta." ( a.g. dr. say. 15 )
Netice olarak;
Bu millet; yer yüzünün en kahraman, en civanmert milletidir.. Bu millet, yiğitliğini, korkusuzluğunu nereden almaktadır biliyor musunuz?
Tarihte; nam ve ün sahibi olmuş, tarihin şeklini değiştiren büyük komutan Afşin beyden, ( bu gün Afşin İlçesi ismini o kahramandan almıştır.)
Bu millet, yiğitliğini, gözü pekliğini Ertuğrul gaziden, Plevne Gazisi Osman Paşadan, Kıbrıs gazilerinden, Afrin yiğitlerinden, Kore bahadırlarından almaktadır!..
Tabii ki, bu aziz millet, ne Gazi Mustafa Kemal'ini unutacak, ne Seyyid onbaşını, ne de Ulubatlı Hasan'ı!.. Tümünün makamı cenneti âlâ olsun.. Yüce Allah, bizleri onlara komşu eylesin!,,
Son söz olarak, şunu demek istiyorum: 40 yıldan bu yana bu milletin çocukları, bir hiç uğuruna kara toprağa düşmektedir!.. Anlaşılmıştır ki, bu kirli harbi çıkaranlar belli olmuştur!.. ABD'nin sarı kafalı adamı gibi ve diğer emperyal güçlerdir!..
Hal böyle iken, sayın Cumhurbaşkanımızdan ve " Milli ittifak"tan arzumuz, bu orduyu tutmayın, bırakın, nerede kefere var ise, nerede baykuş ötüyor ise, oradaki baykuşların seslerini kessinler!,, Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın