ALLAHÜ EKBER DİYEBİLMEK
" Ben görünür-görünmez , bilinir-bilinmez tüm iradeli varlıkları sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım." ( Zâriyât sûresi, âyet 56)
Zikredilen bu aziz ayetin anlamı da budur. Müslümanın yaşamına İslâm'ın müdahalesi ibadetlerle sınırlı değildir. Bilakis Yüce İslam kendisine teslim olanın hayatının tamamını ibadete dönüştürmeyi vaat etmektedir.
Bu insanı yaşamdan koparmadan, aksine insanı hayatın taa içine sokarak, ona hayat bahşederek yapmaktadır. İşte " İslâm ibadet değil hayat dinidir" sözümüzün anlamı budur.
Zâriyât sûresi 56 ncı ayetinin yorumu şöyledir:
" Sadece cinler ve insanlar değil, bütün varlıklar O'na boyun eğmişlerdir. Fakat insan " sınava" tabiidir. İradesiz varlıkların kulluğu ityan ve secde ile ifade edilirken, insanınki ubudiyet ile ifade edilmiştir.
Çünkü bu sonuncusu bilinç ister, insanın iradesine bırakılması için ( 18:29, 73: 19, 10:99). Cinlerin anılmasının nedeni ilk muhatapların " cinler Allah'a boyun eğmez" şeklindeki tasavvurlarını red içindir. Onlar putlarını melek ve cinlerin sûretleri sayıyorlardı. Vahyin insana değil de meleğe inmesini istiyorlardı. Allah cinlerin de insanlar gibi mükellef olduğunu beyan ile bu tasavvuru reddetti." ( Kur'an-Meal-Tefsir)
Alemin, kainatın eşsiz, bucaksız büyüklüğü karşısında, ayın harekatına bakarak, güneşin devri daim içerisinde bulunduğunu müşahede ederek, yıldızların cünbüşü karşısında "Allahü Ekber!" diye haykırmamak mümkün müdür?
Uçsuz ve bucaksız alemini derinliğini düşünerek, tüm varlıkların oluşumuna kafa yorarak yine " Allahü Ekber!" diye tekbir getirmemek ne demektir?
" Allahüekber!" diyebilmek, bunu ta yürekten inanarak söyleyebilmek, tanrısız değil çok tanrılı bir çağın tüm sahte tanrılarına meydan okumaktır. Allahüekber, namazı direnişe dönüştüren İlâhî bir sloğandır; insanın aşkın boyutunu yok eden, sahte tanrılarını dayatan, hayatı anlamsızlığa mahkûm eden bir çağa, şeytana ve ayartan öz benliğe karşı direnişe...
Herkesi temin ederim ki, Allahüekber diyemeyenin hayatı bir tek zaferle sonuçlanabilir; anlamsızlığın zaferiyle. Böyle sonuçlanan bir hayat tüketilmiş bir hayattır.
Oysa ki Allahüekber, hayatı üretmenin, sonsuzca üretmenin anahtarıdır. Allahüekber diyen insan tüm sahte otoriteleri ellerinin üzerine koyup ardına atarak yeni bir dünyaya, zamansız bir zamana, mekânsız bir mekâna doğru yolculuğa çıkmıştır.
Kıyam, Allah huzurunda bir saygı duruşudur. Kıyamın bir anlamı da başkaldırmaktır. Tüm putlara, tüm şeytanlara, tüm zalimlere, öz benliğin ayartıcı vesveselerine , bayağı hazlara ve geçici zevklere karşı başkaldırmak. Zaten bunlara başkaldırmadan , namazı miraca dönüştürmek ne mümkün?
Kıraat, yolculuğun yakıtı olan Kur'an'ı sembolize eder. O'ndan gelen ruh, O'na doğru giderken, O'nun kelâmını terennüm eder. Bu terennüm İlâhî anlamını beşeri kelimelere dönüşmesidir; tıpkı şifrenin çözülmesi gibi...Rüku, bir boyun eğiş , bir hayret makamıdır. Tanıma, hayranlıkla başlar. İnsanı hakikate götüren şey hayranlık duygusudur. Ruku itaatin zirvesidir; vicdanın kayıtsız şartsız teslimiyetidir.
Secde, miracın son noktasıdır. Bana saf ve ulvi aşkın simgesi olan bir hareket göster deseler, hiç şüphesiz secdeyi gösterirdim. Ben kendi kendime yetmem demenin beden diliyle söylenmesidir. Secde bedenin küçülüşünün son noktası ve ruhun büyüyüşünün ilk noktasıdır. Ve secde" Yalnızca Allah'ın önünde yerlere kapanırım, kula kulluk etmem" in bedence itirafıdır." ( ( Fıkıh ve ibadet yazıları, M. İslamoğlu, say.135-136)
Netice olarak,
Tekbir getirmek, her türlü şerre, musibete, isyana, günaha, zevzekliğe, sahte inançlara, aldanmışlığa, aldatılmışlığa, hayal ürünü, sapkınlıklara meydan okumadır.
Daha doğrusu, ütopyaya, hayali palazlanmalara, şehvete, isyankârlığa, Allah'a kafa tutmaya, beşeri ideolojilere, çağdışı fikirlere meydan okumadır.
Fani dünyayı düzenli, intizamlı yaşamak için, içkiye, kumara, sarhoşluğa, fuhşa karşı dirençli olmaktır.
İnsanımızı, insanlığı aldatan, boş şeylerle oyalayan fanilere karşı isyan halinde olmaktır.
Rabbimiz!.. Ümmeti ve milletimizi " Allahü Ekber"siz eylemesin. Bu yolda yürüyenlere selam olsun!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın