ALLAH'TAN BAŞKA VELİLER EDİNMEK !..
" Rabbinizden size indirilene ( Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!" ( A'raf sûresi, âyet 3 )
Yaşamış olduğumuz ortam; ne acı ki, Müslümanlar; bu tür emirlerin zıddına, tersine, aykırı ameller de bulunmakta, aziz Kur'an yukarılar da asılı bulunurken, Müslümanlar; dün ve bu gün, veli aramakta, dost aramakta, köşe bucak bulmak içinde sayü gayret göstermektedirler!..
Halbu ki, Allah'ü Teala; her şeyi, her hali, dünyevi ve uhrevi ahvalimizi Kur'an'da izah etmiş, plan ve proğramını belirlemiş, yolunu, metodunu beyan etmiş olmasına binaen, yine de bizlerin orada, burada, ilgili ilgisiz, bizler gibi insan olan "veli " araması ne kadar tuhaf değil mi? Oysa, yüce Allah; bizleri bu mevzuda şöyle uyarmaktadır!..
" Allah kimi şaşırtırsa, artık onun için yol gösteren yoktur. Ve onları azgınlıkları içinde şaşkın olarak bırakır." ( A'raf sûresi, âyet 186 )
Yüce Rabbim!.. Bizleri, şaşırttığı kullardan eylemesin!.. Çünkü, şaşırmak sadece aleni günah işlemek, harama tevessül etmek, içki, kumar, fuhuş, faiz işleri ile meşgul olmak demek değildir. Yüce Allah'ı bırakıp da, onun yerine "veliler" edinmek de suçun suçu, günahın katmerlisidir.
Bir Müslüman düşünelim. Allah, ona akıl gibi bir nimet vermiş, düşünce melekesi bahşetmiş, Resulullah (sav) gibi bir resul göndermiş, onun elçiliği ile, Kur'an gibi eşsiz bir kitap da vahyetmiş olduğu halde, böyle bir Müslümanın, şehir şehir, köy köy " kurtarıcı (!)" araması, bulmaya çalışması, buldum sanması şirk ve Allah'a isyan etmek değil midir? Şu ayetii kerimeye dikkat çekmek istiyorum:
" Kâfirler, beni bırakıp da kullarımı dostlar edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi kâfirlere bir konak olarak hazırladık." ( Kehf sûresi, âyet 102 )
Ne gariptir ki, ülkemiz, bir nevi " veliler" mezarlığı, yurdu gibidir. Her köşe başında bir "veli", kurtarıcı, insanlara " şefaat edici " olarak köşe başlarını tutmuşlar, kendilerine sığınanlara çok çok vaad de, nasihatte bulunarak, müridi olanlara, kendilerinden el alanlarına, hem dünyada, hem de ahirette yardımcı olacaklarını, ellerinden tutup cennete ulaştıracaklarını vaad etmektedirler!,,
Böyle bir çirkinliği, yanlışı Resulullah (sav); çevresine, eşine, dostuna, kızına bile, yakın sülalesine bile söylememişken, bizim kurtarıcı "velilere" ne oluyor ki, kendisine sığınan insanları kandırıp; saf inançlarını sömürüyorlar?
Bunların kimileri gavs olmuş, kimileri kutup adıyla ün yapmış kimileri Mehdi, Mesih isimleri alarak " kurtarıcı" pozisyonuna soyunmuşlardır. Kimileri de, başka ülkelere kaçarak, " Himmet edeceğini" öne sürerek, binlerce masumu işinden, gücünden etmişlerdir!,, Şu ayete dikkat çekmek istiyorum:
" Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez. " ( Zümer sûresi, âyet 3)
Cahiliye Arapları, Lat, Menat, Hübel ve Uzza vasıtasıyle Allah'a yaklaşacaklarına inanıyorlardı. İslam dini Allah'tan başka hiç bir şeye kulluk edilemeyeceğini, onların bu tutumlarının Allah'a ortak koşmak olduğunu bildirdi ve bunu kesinlikle yasakladı.
Hani, Selman Rüşdi gibi ateistlerin, öne sürdükleri, iddia ettikleri, meşhur bir " Garanik" hadisesi bulunmaktadır ki, söz konusu bu " Garanik" olayında, Peygamberimiz (sav)'i bile kendi inançsızlıklarına, şirklerine alet etmeye çalışmışlardır. Dolayısıyla;
Dünkü ve bu günkü aracılar da, etraflarına müridan toplamak amacıyla, öylesi vaadde bulunmaktadırlar ki, Asr-ı saadet döneminde vuku bulan " Garanik" olayına tıpa tıp benzemektedir.
Oysa, bunların meclislerinde Kur'an yoktur, Kur'an'ın beyanları, ayetleri anlatılmaz; sadece mürşid geçinen efendi hazretlerinin rüyaları, kerametleri, hayalleri, halüsinasyonları, tahayyülatları anlatılır ve böylece müridanın eline tutuşturulan, şeyhin tesbit etmiş olduğu tesbihat içeren fikir ve düşünceler verilir.
Ama, mürşidizmin yapmış oldukları işler, ameller; Kur'an ifadesiyle neye benzemektedir biliyor musunuz? Şimdi, o ayeti kerimeyi arzediyorum:
" Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz ÖRÜMCEK YUVASIDIR. Keşke bilselerdi!" ( Ankebût sûresi, âyet 41 )
Bilindiği üzere, Allah'tan başkasını dost edinerek kendilerine destek arayanların durumu, âyette örümceğe benzetilmiştir. Âyeti kerime de özlü olarak ifade edildiği üzere, örümcek bütün bütün evsiz değildir, kendine bir yuva edinir, ancak örümcek yuvasının çürüklüğü meşhur olmuş bir meseldir.
İşte, örümceğin yapmış olduğu veya edindiği ev ne kadar zayıfsa, Allah'tan başkasının destek ve himayesine güvenenlerin ve inananların tutanağı da öylesine çürüktür.
Allah'tan başka " Veli" edinmek, çiftleştikten sonra, erkeğini bile öldüren örümceğe benzemektedir. Zavallı müridan, tekkeye, dergaha sığınır, varını, yoğunu her türlü gücünü " Veli" edindiği kimseye verir, sonunda ne olur? Elbette ki, sonunda dişi örümceğin, erkeğini öldürmesi gibi, Allah dışındaki " veli" müridanını yer bitirir ve öldürür.
Onun; aklını alır, zihnini dumura uğratır, Allah'a karşı kulluğunu iflas ettirir, kendisi semirir, semirir ve müridan da akıbet "veli olacağım" derken deli olmak zorunda kalır. Şu hususu unutmayalım:
" Mekke'nin fethinden sonra ashab Hevazin'e giderken bir ağaç gördüler. Müşrikler kılıçlarını ona asıyor ve böyle yapanların savaşlarda düşmanlarına karşı galip geleceklerine inanıyorlardı.
Bunu gören ashab: " Ey Allah'ın Rasulü, onların asacak ağaçları olduğu gibi bize de asacak bir ağaç tayin et" dediler. Bunun üzerine Rasulullah onlara şöyle buyurdu:
" Allah'a yemin ederim ki İsrailoğulllarının Musa'ya ' Onların tanrıları olduğu gibi bize de tanrı yap' demeleri gibi konuştunuz.
Böyle bir şeyin müşriklerin işlerinden olduğunu ve böyle şeylerde onlara benzemenin de şirk olacağını belirtmiştir. Çünkü bereket ve zaferi Allah'tan başka şeylerden istemek şirktir."
" Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek hiç bir dostları yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onun kurtuluşa çıkan bir yolu yoktur." ( Şûrâ sûresi, âyet 46 )
Netice olarak;
21 nci çağın Müslümanlarının; Kur'an'a sarılmaktan, onu sım sıkı tutmaktan, okumaktan, anlamaktan ve emirlerini yaşamaktan başka çıkar yolları bulunmamaktadır.
" Veli"miz Kur'an; rehberimiz Kur'an, ekmeğimiz, aşımız, suyumuz, havamız her şeyimiz Kur'an, huzurumuz, mutluluğumuz Kur'an, devletimiz, milletimiz, ailemiz, çoluk ve çocuğumuz Kur'an'dır!.. Şu ayeti kerime de zikredildiği gibi:
" Ötelerinde de cehennem vardır. Kazandıkları şeylerde, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara hiç bir fayda vermez. Büyük azap onlaradır." ( Câsiye sûresi, âyet 10 )
Zikredilen bu ayeti kerimede de ifade edildiği gibi, dünyadaki malları, evlâtları ve işleriyle taptıkları putlar onlara fayda sağlamayacak, bilakis azaplarını savamayacaktır.
Son söz olarak mes'eleyi şöyle tamamlamış olalım: Dergahta oturan ilim sahibi, ulema ve alim insanlar; ziyaretine gelen, kendisine bağlanan insanları her yönüyle eğitiyorsa, Kur'an yolunda, sahih hadis yönünde eğitiyor, öğretiyorsa, onları da saygı ile selamlamak üzerimize bir borçtur.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın