Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ALLAH'IN İSİMLERİ !.. 

     " En güzel niteliklerve tüm mükemmellikler Allah'a mahsustur. Artık O'na onlarla yalvarıp yakarın  ve O'nun yüceltilmesinde haktan sapan kimselerden uzak durun! Onlar, zamanı gelince yaptıklarından dolayı cezalandırılacaklardır. " ( A'râf sûresi, 180)

     Aziz Kur'an'da geçtiği dört yerde de el-esmau'l husnâ terkibi Allah'a has olarak kullanılır.  Esmâ, iki mastara birden izafe edilir: " yücelik" anlamındaki vesm. Doğrusu bunlardan birincisi kelimenin illî, ikincisi gâî manasıdır. İsim sahibi olmak varlık arasında bulunmaktır. 

     İsimler varlık karşıısında bir üstünlük ve yüceliktir, aynı zamanda isimler müsemmalarının alameti ve işaretidirler. Kelimenin kök anlamlarından biri olan sumuv'e dayanmaktadır. ( Kur'an Meali) Şu hadisi şerifi dikkatle okuyalım:

     " Allahu Teâlâ'nın doksan dokuz ismi vardır. O isimleri kim ezberlerse ( sayar, manasını anlar ve şuuruna ererse) cennete gider. Şüphesiz Allah tektir ve tek olmayı sever." (Buhârî, Daavât, 68)  

      " Bu hadis çokça suistimal edilen bir hadis olarak karşımıza çıkmıştır. Aslında hadiste geçen ezber yapma hadisesi çok da yanlış bir mana içermiyor. Bizlerin yanlış algılayış şekli  İslami yaşantımızda sıkıntılara sebebiyet veriyor.

     Ezberlemek, yapmamız gereken şeyleri hafızamızda tutmaktır. Zaten bu bilgi olmadan bir şeyler yapmamız mümkün değildir. Öyle ki, bu ezberlediğimiz şeyler Allah'ın isimleri ise bu isimlerin manalarını da öğrenmek zorundayız. 

     Yoksa hafızamıza aldığımz, anlamlarını bilmediğimiz bu isimlerin hayatımıza hiç bir etkisi olmaz. Örneğin; trilyonlarca paramız olsa ve paramızı hiç harcamasak, bu paranın hiçbir değeri olmaz.  Tabii paramızı hak için mi yoksa  batıl bir yaşantı için mi harcadığımız önemlidir. 

     İşte alınan bilgi de tıpkı bunun gibidir. Yaşantımıza yön vermeyen bilgi faydasız bir bilgidir. Yaşantımızda herhangi bir etkiye sahip olmayan isimleri ezberlemiş olmamızın bizleri cennete götüreceğini düşünmek çok safça bir yaklaşımdır. " ( İktibas, H. Ertürk, Mart 2009, say, 29) 

     Demek ki, Allah'ın isimlerinin içlerini doldurmak, bilerek, anlayarak, esrarına vakıf olarak " Esmail Hüsna"yı yaşamak lazımdır. Yoksa kuru kuru anmak, halakalar halinde toplanıp, müridanların bir araya gelmesiyle yapılan kuru merasimler faydasız, işlevsiz merasimlerdir. 

     Zaten, müridan kesimlerin yüce Allah'ın, doksan dokuz isminin anlaşılarak , bilerek, yaşayarak zikredilmesini kat'iyyen tasvip etmezlerdir. Onların maksat ve muratları, ezberle, zikret, içeriğine inme, anlam ve maksadını anlamadan, bilmeden zikir yap! emel ve arzularıdır. 

     Hani, her zaman ifade etmiş olduğumuz gibi, bin yıllık millet tarihimizde, aziz Kur'an, nasıl anlaşılmadan, anlam ve içeriğine vukufiyet kesbetmeden okunuyorsa, yüce Allah'ın isimleri de aynen bu şekilde bilinmekte, kafa, baş sallanarak zikirler yapılmaktadır.

     Öylesine, halaka halaka  olarak toplanıp zikir yapmakta olan müridana sormuş olsanız: Bu doksan dokuz ismin kaçını biliyorsunuz, kaç tanesinin anlamını kalbinize indirerek zikrediyorsunuz ?" desek, eminim ki, size azarla, öfkeyle bakacaklardır.

      Çünkü, alışılmışız, bu tür anlamsız, anlamını bilmeden Kur'an okumalarına, doksan dokuz isimleri zikretmelere!.. Bunlara göre, bilmemek, bilmeden zikretmek münasip olanıdır. Bilerek, anlayarak, esrarına vakıf olarak okursanız, mes'elenin deruni tarafı kaybolmakta ve bundanda haz almamaktadırlar. H. Ertürk hocayı dinleyelim:

     " Lakin insanın duyuları ve sahip olduğu bilgiler sınırlıdır. Bu sebeple sınırlı duyularımız ve bilgilerimizle Allah'ı tanımak ve de algılamak mümkün değildir. Zaten böyle bir şey mümkün olsa idi Allah  kitabında kendisini tanıtma ihtiyacı duymazdı.

     Öyle görülüyor ki, bu konuda elimizdeki tek kaynak bilgiler ve Peygamberimizin (s) bizlere anlattıklarıdır. Bu konu hem Mekke döneminde müşrikler açısından hem de Medine döneminde Yahudiler aaçısından merak konusu olmuştur. 

     Onların bu ilgileri çoğu zaman öğrenme amacı taşımamıştır. Yönelttikleri sorular daha çok kafa karışıklığı yaratmak ve Müslümanların inancını küçük düşürmeye, alaya almaya yönelik garazkâr sorulardı.  Mekkeli müşrikler Peygamberimiz (s) şöyle diyorlardı:

     " Ey Muhammed Rabbinin nesebi nedir?" Buna benzer bir başka soru da ?Yahudileri'nden geliyordu: " Ey Muhammed, Allah melekleri Nurdan, İblis'i ateşten , Âdem'i balçık çamurdan, göğü  dumandan, yeryüzünü de su ve köpüğünden yaratmıştır. Peki, senin Rabbinin mahiyeti nedir?" 

     Hatta bir keresinde Peygamberimize (s) Allah'ı kimin yarattığını sormuşlar, Allah da bu soruya Elçi'nin şu şekilde cevap vermesini istemiştir:

     " De ki O, Tek Allah'tır. Allah, önceesiz ve sonrasız, bütün evrenin asıl sebebi, O doğurmamıştır, doğrulmamıştır ve hiç bir şey O'na denk tutulamaz." ( İhlâs-1-4) 

     "En güzel isimler Allah'ındır. Ve bu isimlerin anlamları da açık bir şekilde belirtilmiştir. Rabbimiz, göndermiş olduğu mesajlarında bu isimleriyle kendisine dua etmemizi istiyor.

     Rabbimizin isimleri konusunda aykırılığa düşme hadisesi inkâr olarak adlandırıldığından, bu tip kimselerle olan ilişkilerimizin sona erdirilmesi öneriliyor. " O'nun isimlerinde aykırılığa sapanları bırakın" deniliyor." ​​( a.g.d. )

      Netice olarak;

     Yukarıdan beri izah edilmeye çalışıldığı gibi, yüce Allah'ın doksan dokuz isimlerini bilmek, tanımak, anlamak, içeriğine erişmek, bilmek, aşina olarak yaşamak lazımdır.

     Çünkü, aziz Kur'an'da belirtildiğine göre, Esma'dan murat Allah'ın kendisiyle nitelendiği sıfatlardır. Onunu içindiri i, Kur'an'da, 24 âyetlik sûrede 228 Allah ismi, 13 defa Allah'a dönen zamir, 23 İlâhi sıfat yer alır. 

      Son üç ayette ise, ardı ardına hepsi de farklı 16 esma sıralanır. Kur'an'ın zirvesi , Allah'ın, Allah hakkında konuştuğu yerlerdir. Bunların en başında bu sûrenin son kısmı gelir. 

     Zira bu ayetler, Allah'ı bilme, tanıma ve anlama yolunda insanoğluna âlemlerin Rabbi tarafından uzatılmış bir kart vizit mesabesindedir. Haşr sûresinin son âyetlerinin önemi konusunda nakledilen tüm rivâyetler , bu çerçeveede anlaşılmalıdır.  Demek ki;

      Allah'ın isimlerinin anlamlarını bilmek, ne manaya geldiklerini tanımak gerekir. Hatta, bu isimleri kendi çocuklarımıza bile verirken, daha rikkatli, daha dikkatli davranmalıyız: Örneğin, Kadir, Hakim, Halik, Aziz ve benzeri isimlerde itinalı davranmamız anlaşılmaktadır.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın