ALLAH'A KULLUK; HEM DÜZENİ SAĞLAR, HEMDE....
ALLAH'A KULLUK; HEM DÜZENİ SAĞLAR, HEMDE İNSANI KÖLELİKTEN KURTARIR!..
" 1- Sen ey içine kapanan kişi! 2- Kalk ve ( insanları) uyar! 3-Sadece Rabbini yücelt! 4- Elbiseni temiz tut! 5- Bütün pisliklerden uzak dur! 6- İyilik yapmayı kazanç kapısı haline getirme!" ( Müddessir sûresi, âayet 1-6)
Dolayısıyla, içine kapanıp yatan, uzlete çekilen kişi... "Çünkü sen muhteşem bir ahlaka sahipsin" ( 68-4). Ey yatan iyi! Yatan iyi olmak yetmez! Kalk ve uyar ki, iyilik te ayağa kalksın!
Müslümanın hayatının kodlarından olan tekbir ( Allahu Ekber) bu emrin dile getirilişidir. Ekber " en büyük", sııfat olarak tazim ve tekrim vurgusuyla " tek büyük" veya " büyüklükte eşsiz anlamına gelir. Bu ayet namazdakı tekbire delalet etse gerektir.
Yani, ayeti kerime meallerinden anlıyoruz ki, Allah'a kullukta bulunmak, topluma her yönüyle fayda getirmekte, toplum bireylerinin huzurunu sağladığı gibi, düzen ve intizamını da sağlamaktadır.
Allah'a kullukta bulunmayan birey toplumda insanın insana köleliği, esareti, zorbalığı yaşanmakta ve bulunmaktadır. Onun içindir ki bir Allah'a kulluk, Rasulüne bağlılık toplum ve bireyleri kölelikten kurtarıp, Allah'a kul yapmaktadır.
" Yaratmada, rızık vermede, öc almada, kanun koymada, terbiye etmede, ilimde, kuşatmada, otoritede, güvenlikte vs. tek olan ve daha başka hiç kimsenin böyle bir makamda olmaması şartı vardır.
Bu da Allah'tan başkası değildir. Adalet ilkesi de önemli bir ilkedir. Avrupa bu gün cinsleri eşit görme savaşı verirken Allah cinslere adalet ilkesiyle yaklaşır. Herkesi kendi gücü oranında sorumululuk sahibi kılar.
Servetin zenginler ve fakirler arasında adil dağıtılmasını ister. Bir kanunun taraflardan birinin zengin ya da yönetim kademesinden olması fark etmez adil bir şekilde uygulanmasını ister.
Şahitliğin hiçbir torpil ya da toleransa gerek duyulmaksızın adil yapılmasını ister. Bir kavme ya da kişiye olan öfkenin adaletten ayırmamasını ister. Yetimlerin mallarını artırmak dışında gasp etmek maksadıyla kullanmamak gerektiğini vurgular.
İffetli kadına zina iftirasının atılmasını şiddetle yasaklar ve böyle kişilerin şahitliğini ebediyen reddeder. Toplumu ve bireyi uyuşturan her türlü içecek ve yiyecekten uzak durulmasını emreder ki birey hem toplumla hem yaratanıyla adil dengeli bir ilişki kurabilsin.
Ancak bu toplum dünyayı ıslah etme vaadiyle hareket etme becerisine sahiptir. Bu tüme varımcı bir yaklaşımdır. Bu Kur'an'ın vazettiği yaklaşımdır. Alak suresi ilk beş ayet, Müzzemmil suresinin ilk ayetleri, kalem suresinin ilk ayetleri buna örnektir. Kişinin kendi pisliğini temizlemeden başkasının pisliğini temizlemeyeceği anlatılır kitapta." ( İktibas, Şubat 2011,B. Zeran, say. 37)
Zaten birey ve millet, bu asil ve kesin çözüme ulaştırıcı ayetlere ittiba etmiş olsaydı, dün bu gündür, ne sokaklarda, ne evlerde her hangi bir pisliğe, rezilliğe, başı boşluğa maruz kalınmayacaktı.
Milletler ve bireyler, bu kudsi emirlerden koptuğu için veya geri plana atarak " boş ver" anlayışının içerisinde bocaladığı için mağdur, mazlum, perişan ve sürünmektedir. Şu ayeti kerimeye dikkat kesilelim:
" Diğer insanlara sahici erdemlerle donanmayı öğütlerken sıra size gelince terk mi ediyorsunuz; ve üstelik Kitabı da tilavet edip dururken? Siz hiç kafanızı çalıştırmayacak mısınız?" ( Bakara sûresi, âyet 44 )
" De ki: " Ey önceki vahyin mensupları! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirilenleri tam uygulamadıkça siz hiçbir şey değilsiniz. Öte yandan, elbette Rabbinden sana indirilenler onlardan bir çoğunun küstahça taşkınlığını ve inkârını artıracaktır. Artık kâfir bir toplum için üzülme!" ( Mâide sûuresi, âyet 68)
".. Ayette de bir kişinin ya da toplumun kendine vahyedileni yaşamadığı sürece hiçbir esas üzerinde olmadığını haykırır. İncil'in ifadesiyle kardeşinin gözündeki saman çöpünü görmeden önce kendi gözündeki hezeni çıkarmaya çalışır Kur'an.
Eğer birey bunu başaramazsa daha başlangıçta mağlup çıkar yola ve hiçbir yol onu Allah'a ulaştırmaz. Doğal olarak ne kadar kudretli toplum inşa edecek olsa da bu toplulukta Allah'ın hoşnut olduğu bir topluluk olmayacaktır.
Ölyeyse birey olarak sonra fert kimliğini kazanmak sonra da bir topluluk oluşturabilmek şarttır. Bu doğru bir nokta ve doğru bir başlangıçtır. Geleneksel olanı incelediğimizde tümden gelimin tüm olumsuzları da görmüş olacağız." ( a.g.d. say.37)
Netice ve sonuç olarak;
Müslüman bir millet fertleri olarak, zikredilen ayeti kerimelerden yola çıkarak, hem fert , hem de toplum düzeninde huzuru, rahatı, mutluluğu bulmak için sa'yü gayret göstermeliyiz.
Bir toplum ki, zikredilen emirleri inşa etmeden yola çıkmış olursa, yolda kalacak, elinden kimse tutmayacak ve zelil ve kahrolup gidecektir.
Çünkü, toplum elindeki çerağı iyi tutmasını, çerağın göstermiş olduğu yolda yürümesini bilmeli ve bilecektir. Harama haram diyecek, yanına yaklaşmayacak, helal yoldan ayrılmayıp, seherlerini kullukla, gündüzlerini istikamet üzere geçirecektir.
Yoksa, faizcicilk, nefret, kıskançlık, binamazlık, hırsızlık, İslam'ın nehyettiği her türlü pisliği icra ederse fert ve toplum, hem ayaklar altında sürünecek, hem de akibeti harap olacaktır.
Kendilerinin akıbetleri mahvı perişan olduğu gibi, gelecek nesillerinde gelecekleri perişen ve zelil olacaktır. Rabbim!.. Milletimize ve ümmete acısın, Sırat-ı Müstekim yolundan ayırmasın!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın