Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ALLAH'A GÜZEL BİR BORÇ VERMEK!

" Allah'ın kat kat fazlasıyla geri ödeyeceği bir güzel borcu O'na verecek olan kimdir? Allah hem daraltır hem genişletir ve hepiniz sonunda O'na döndürüleceksiniz." ( Bakara sûresi, âyet 245 )

      Malumdur ki,. Allah'ın kat kat fazlasıyla ödeyeceği sadece mal değil aynı zamanda hayattır da. Çünkü Allah yolunda öldürülenlere verdiği ömrün kat kat fazlası olan ebedi bir hayat bahşedilecektir. Değil mi ki; Allah için vermek, vermek değil almaktır. 

      Hamdü sena olsun ki, bu gün; İslam alemi iki milyarı bulmuş, her yerde, her demde ezanlar okunuyorsa, bunu Asr-ı Saadete götürmek, oradan hız ve güç ile bu günlerinden de öte ulaştırılacağı, ezansız, mabetsiz, Müslümansız semt ve zemin kalmayacağı anlaşılmaktadır. Onun içindir ki;

     Yukarıda zikredilen ayeti kerime nazil olduğu vakit, sahabe-i kiramdan Ebu Dahdah  (ra); Resulullah (sav)'e gelerek: " Ya Resulallah! Allah bizden borç mu istiyor" diye sormuş, Peygamber (sav)'de, " Evet, ya Ebu Dahdah, Allah borç istiyor." deyince Ebu Dahdah Hz. Peygamber'e elini uzatmasını istemiş ve Resulullah'ın elinden tutarak, " Ben bağımı Allah'a borç ( karz-ı hasen) olarak veriyorum!" diyebilmiştir.!

     Demek ki, daha ilk yıllarda, Medine site devleti sırasında, Müslümanların fedakarlığı, varlarını, yoklarını, canlarını, tenlerini bu kutlu yola adamaları, vermeleri sayesinde , İslam'ın aydınlık yolu düzlüğe çıkmış, açılan çığırda, aydınlık bu yolda bizlerde rahat adımlarla yarınlara yürümekte, neslimiz de yürüyecektir. 

     Hakikaten, İslam'ın aziz tarihini, Asr-ı Saadet'in örnek, muştulu örnek dünyasını, sahabenin fedakarlıklarını, kahramanlıklarını, ne denlu İslam ve onun kitabı Kur'an için yaşamlarını hiçe saydıklarını okumalı ve yakinen bilmeliyiz. 

      Bilmeliyiz ki, 21 nci çağın Müslümanlarının niçin bir adım bile öteye gidemediklerini anlamalıyız. Her şey mevcut, zenginlerimiz çok çok, elimizdeki imkanlar önümüze serilmiş, yer altı ve yer üstü zenginlikleri dünyanın hiç bir yerinde bulunmamaktadır. 

     Buna rağmen, Asr-ı Saadet Müslümanlarının yaptıklarını yapamıyor, çok çok onların gerisinde kalıyor, yürüyor ve bocalıyoruz. Tüm bu eldeki zenginliklere rağmen, gözümüz daha yukarılarda, Batı ülkelerinde, ABD'de olan süper yaşantıları özlemektedir.

      Acaba var mıdır günümüz dünyasında " Ebu Dahdah" gibi bir Müslümanın ortaya çıkması, en çok sevdiği , kendisinin, ailesinin ve çocuklarının göz bebeği bağını, cennet karşılığında " Allah'a borç vermesi" gibi bir örnek davranış?!..

     " Benzer bir şekilde Tevbe suresinin 111. ayeti ve bu ayete karşı sahabenin gösterdiği tepki çok manidardır. İlgili ayette Kur'an, " Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır." ( Tevbe,9/111) buyurur.

      Bu ayetin sebeb-i nüzulü konusunda bir olay anlatılır. İkinci Akabe Biatı'nda ensardan yetmiş kişi Hz. Peygamber'e iman edip kendisine biat etmek üzere Akabe mevkiinde buluşmuşlardır.

     Ensarın sözcüsü olan Abdullah bin Revâha (ra), Nebi'ye (sas): " Kendin için ve Rabbin için bizden ne istiyorsun?" diye sormuştur. Hz. Peygamber de buna cevaben, " Allah'a ibadet etmenizi ve hiçbir şeyi O'na şirk koşmamanızı, kendinizi ve malınızı nasıl koruyorsanız beni de öyle korumanızı istiyorum."  buyurmuşlardır. 

     Abdullah, " Bunu yaparsak karşılığında ne vardır?" diye sorduğunda Resulullah (sas)   " Cennet" demiştir.  Abdullah " O zaman bu ne güzel alış veriş. Biz bu sözleşmeyi ne bozarız ne de bozulmasına müsaade ederiz." diye karşılık vermişlerdir. 

     Bu haberde dikkat çeken husus, malın ve canın Allah'ın rızası yolunda kullanılmasının karşılığının " Cennet" olmasıdır. Ayette açıkça ifade edildiği üzere, kulunun canına ve malına karşılık Yüce Yaradan, " Cennet"i ona bedel olarak vermektedir." ( Diy. Aylık Dergi Mayıs 2019, Prof. Dr. M. Ünal, sayfa 9)

     Sonuç olarak;

     Asr-ı saadet döneminde yaşanmış olan böylesi göz yaşartıcı, bizleri duygulandırıcı örnek hadiseler, günümüz dünyasında niçin olmasın ki?

    Çünkü, Ebu Dahdah'da, Abdullah bin Revaha 'da bizler gibi yiyip içiyorlar, nefes alıyorlar, ailelerine ve  çocuklarına bakıyorlar ve hizmet ediyorlardı. 

     İnsan olarak, birey olarak onların bizlerden farklı ve değişik bir tarafları bulunmamakta idi!.. Sadece farkımız, onların, İslam davasına gözlerini kırpmadan canları ve malları pahasına koşmaları, bizim ise, bu babayiğitliği gösterememizdir. 

     Bilhassa, ülke olarak, millet olarak, İslam davasını üstlenmiş, bin yıldan bu yana Türkiye topraklarında, ilim, bilim, ahlak, Kur'an öğretiminin zirve yapması, doruğa ulaşması olmuştur. 

      Kur'an Kursları ile, İmam-Hatip Liseleri ile, İlahiyat ve Diyanet merkezleri ile göz doldurur bir faaliyet ve çalışma içerisindeyiz.  Öyleyse, her Müslümanın, bu faaliyetlerini nasıl ve ne şekil yapıldığını araştırmaları, üzerlerine düşen görevlerini aksatmadan, kesintiye uğramadan yapmalarıdır.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın