ALLAH'A DAYANIP GÜVENİN VE YÜREĞİNİZİ FERAH TUTUNUZ!..
" Ve ekledi: " Yavrularım! ( Şehre) tek bir kapıdan girmeyin, farklı kapılardan girin! Ben Allah'tan gelecek hiçbir şeyi sizden savamam; ( zira) nihâi karar yalnızca Allah'a aittir: O'na güvenim tamdır; sağlam bir dayanak arayan kimseler de O'na güvenip dayansınlar!" ( Yusuf sûresi, âyet 67)
" Ve onlar her ne kadar babalarının kendilerine emrettiği gibi ( şehre) girdilerse de, bunun Allah'tan gelecek olana karşı bir yararı olmadı. Ne ki bu, Yakub'un içinden geçeni dile getirme ihtiyacını duyduğu bir temenniden başka bir şey değildi. Ve gerçekte o, kendisine öğrettiğimiz üzre ( Allah'ın hayata mukabil olduğunun) tam bilincindeydi; fakat insanların çoğu ( bunu dâhi) farketmezler." ( Yusuf sûresi, âyet 68)
Konumuz, peygamber Yusuf (as) dönemini ilgilendirse de, aslında İslam'ın bidayetini ve günümüz müslümanlarını ilgilendirmektedir. Çünkü, insanlığın varoluşundan bu yana insanlar korku, endişe, panikleme, uğur, uğursuzluk girdabından kurtulamamıştır.
Zaman olmuş, " nazar insanı mezara sokar" tedirginliğini yaşamış ve halen de aynı düşüncenin, vehimin geçerli olduğu bir dünyada yaşamaktayız. Hal böyle iken, bu günkü konumuz, bu mes'eleyi Kur'an ışığında değerlendirmek, görüş bildirmek durumunda kaldık. Hal böyle iken,
Gerçekten yüce dinimizde nazarın, göz değmesinin diğer adı ile isabeti ayn'ın hükmü, tesiri, zararı nedir ne değildir mes'elesini irdelemeye çalışacağız. Eğer İslam'da nazar var ise,bu durumdan hiçbir suçu ve günahı olmayan , örneğin bir bebeğin veya insanın birikimi olan malın ( oto, daire, ev, arsa, sair zenginlik) etkilenmesi ne derece , ne kadar mantıklı , Kur'anî ve akla yatkındır?
" Böyle bir iddianın Allah'ın elçisine ait olması mümkün değildir. Ancak nazar konusunda halkın genel kabulü " nazar insanı mezara; deveyi kazana sokar" "Bir mezarlıkta yatanların şu kadarı nazardan gitmiştir diye yemin etsen başın ağrımaz" gibi asla bir delile dayanmayan asılsız iddialardan oluşmaktadır.
Bu anlayışlarını da Kur'an'dan Yusuf suresinin 12/67-68. ayetleri ile Kalem suresinin 68/51 ayetine dayanmaktadırlar. Bu ayetlerden birincisinde anlatılmak istenen olayda, Yakup (as) Mısır'a gönderdiği oğullarının hepsinin bir arada olmaları durumunda karşılaşacakları bir olumsuzluktan topluca etkilenmelerini önlemek için çocuklarının ayrı ayrı yollardan şehre girmelerini istemiş, ardından da bunun sebebini şöyle açıklamıştır: " ( İktibas, Şubat 2008, say. 46)
Yakup (as)'ın, evlatlarına ayrı ayrı kapıdan giriniz tenbihi bir göz değmesinden, yani nazardan ziyade, dikkat çekmemek, daha önceleri Yusuf (as)'ın hadisesinde olduğu gibi, yaşandığı bir olayın olmamasını arzu etmektir.
Diğer taraftan, Rasulullah (sav)'in dönemindeki ve onu dinleyen müşriklerin O'na olan kinleri, düşmanlıkları ve husumetleri ve çirkin bakışlarından hissediliyordu. Sanki onu bakışlarıyla yok etmek istercesine bakıyorlardı.
" Adamı gözüyle kaşıyla yiyecek gibi bakıyor!"
Halbu ki, hiç kimse bir başkasını gözüyle, kaşıyla gerçek manada birini yemez, yiyemez. Çünkü bu söz mecazen söylenmiş bir sözden başka bir şey değildir. İşte, toplum nezdinde nazarla, göz değmesiyle anılan, zikredilen, sanılan ayeti kerimenin anlamı:
" İmdi, inkarda ısrar edenler bu ilâhi öğüdü duydukları zaman sanki seni gözleriyle devirceklermiş gibi ( baksalar) ve " O, kesinkes cin musallat olmuş biridir" deseler de ( sabret!" ( Kalem sûresi, âyet 51) Diğer ayeti kerime ise şöyledir: " Zira bu, bütün bir insanlığa yönelik ilâhi bir öğütten ibarettir." ( Kalem sûuresi, âyet 52)
Ne acı ki, bu ayeti kerimenin millet tarafından bilinmesi, algısı tamamen " göz degmesine", " nazara" aitmiş gibi bilinen , algılanan bir mevzudur. Bu ayeti kerime, direkt göz değmesiyle ilgili olsaydı, günümüz dünyasında insanların gözleri bir dehşet saçan araç, insanların tamamen gözden öldükleri,mezara girdikleri anlaşılmış olurdu.
Çünkü, ayette zikredilen " göz ile devirme" deyimi, bakışlardaki öfke, kızgınlık, kin ve nefreti anlatmaktadır. Binaenaleyh, ayeti kerimenin vermek istediği mesaj milletin anladığı, kastetdiği manada nazarla, göz değmesiyle bir ilinti ve ilgisi bulunmamaktadır.Çünkü,
Kainatta hiç bir iş Allah'ın takdiri olmadan, birilerin isteğiyle, bakmasıyla, nazarı ile kimsenin başına bir şeyin gelmesi, bir sıkıntının olması mümkün değildir. Dolayısıyla,
Ülkemiz Müslümanları arasında yaşanmakta olan göz değmesi, nazar, isabeti ayn problemi aynen, bizzat yaşanmaktadır. Bakışlar manalı, gözler sanki tehlike saçan birer unsur halini almıştır. Şu ayeti kerimeye dikkatinizi çekmek istiyorum:
" Yerde ve bizzat insanların kendilerinde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce bir kitapta ( kanunda kayıtlı) olmasın! Şüphesiz ki bu, Allah'a çok kolaydır." ( Hadîd sûresi, âyet 22)
" Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve ( Allah'ın) size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye ( Allah bu kanunu belirlemiştir) Allah kendini beğenmiş övünüp duranları sevmez." ( Hadîd sûresi âyet 23)
Demek ki, bu ayeti kerime meallerinden anlıyoruz ki, Yüce Allah biz kullarına çeşit çeşit nimetler verip imtihan etmektedir. Yani, göz, kulak, kalp ve her türlü organımız birbirimizin aleyhine yarasın, kullanılsın diye yaratılmamıştır. Bu nedenledir ki, milletimiz arasında yayagın olan, hiç bir zaman dillerden düşmeyen bir dua vardır ki, o da şudur:
" La havle vela kuvvete illa billahi'l azim" Yani " yüce ve çok büyük olan Allah'tan başka güç kuvvet sahibi yoktur. " Her başı sıkışan Müslüman kardeşimiz bunu hemen okur ve diline pelesenk etmiş olur. İşte bu anlayış mes'eleyi çözmekte, insanları rahatlığa kavuşturmaktadır.
Her müslüman kardeşimiz şu hususu iyi bilmelidir ki, Müslüman dünyada ve ahirette Allah'ın dilediğinden başka bir şey olmayacağına kalbi olarak, yürekten inanır ve ona dayanıp güvenir. Onun içindir ki, göz değmesinden, nazardan korkuya, endişeye lüzum yoktur. Çünkü, yüce Allah'ın kudreti karşısında hiç kimsenin kimseye bir şey yapmaya muktedir değildir.
" ( Ey Muhammed!) De ki: " Hiçbir zaman bize Allah'ın bizim için takdir ettiğinden başkası dokunmaz. O bizim mevlâmızdır. Müminler yalnızca Allah'a tevekkül etsinler." ( 9' 51)
Bu nedenlerle, Allah'tan başkası bize nazarla, bakışla, sözle, her hangi bir zarar vermeye, bizim sağlığımıza, hayatımıza kastetmeye muktedir değildir. Millet arasında " göz değmesi", " Nazar", " İsabeti ayn" söylentisi tamamen sadece kendi kuruntularından ibarettir.
Allah'a dayanıp güvendikten sonra, bir başkasının göz değdirmesi, bizi tehlikeye sokması anormal bir düşüncedir. Bizler Allah'a dayanıp güvenelim ve yüreklerimizi Allah inancıyla ferah tutalım. " O ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır."
Netice ve sonuç olarak;
Rasulullah (sav)'in döneminden 250 yıl sonra ihdas edilen nazar yani göz değmesi , siihir, büyü ve benzerlerii aziz Kur'an'a göre tutarlı, inandırıcı bilgiler ve inanç sistemi değildir.
Nazar veya diğer adıyla göz değmesi biizim milletimiz arasında çok yaygın olan bir düşünce sistematiğidir. Büyük göz değmesinde bağında, bahçesinde takip etmiş, üzümüne, meyvesine nazar değmemesi için bostanın veya bağının hemen girişine ölmüş köpek kafası asarak gözlerin, bakışların tesirini başka yöne çekmeye çalışmıştır.
Diğer taraftan binmiş olduğumuz arabanın hemen önüne, çocuğun kundağına, beşiğine üzerlik, nazar boncuğu takılması, tamamen Kur'anî olmayan bilgilerden kaynaklanmaktadır. Kurşun dökmekte böyle bir temelsiz inanç manzumesidir. Eski Orta Asya geleneği olup, Şamanizm töresinin yaşatılmasıdır.
Madem ki, göz değmesi, nazar inancından korkulmaktadır. Öyleyse, iyi bir görüntü, hoşa giden bir emtia karşısında " maşallah", " Allah korusun" demek yerinde bir davranış tarzı olacaktır. Son olarak,
Bu uygulamaların Allah'a iman etmiş insan için ne anlamı olacaktır. Yüce Allah'ı bırakıp da bunlardan yani, kurşundan, üzerklik otundan, at nalından, iğde çekirdeğinden veya başka şeylerden medet ummak, tehlikeyi ber taraf ettiğini savunmak, abesle iştigal hallerdir.Çünkü, İslam akla, nakle dayanan bir dindir.
Rabbimiz!.. Milletimizi bu tür iğreti, köksüz, temelsiz zararlı olduğu var sayılan şeylerden korusun!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın