Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLENLER!

 " Allah yolunda öldürülenler için " ölü" demeyin! Aksine onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz." ( Bakara sûresi, âyet 154)

     Kimi müfessirler, " diridirler" ifadesinin " dirilecekler" manasında kullandığı bilinmektedir. Bu cennete girecekler için geçmiş zaman kipinin kullanıldığı ayetlerden kolayca anlaşılmaktadır. Dolayısıyla;

     Allah yolunda ölen veya öldürülen kimse, hayatını ve canını imanına şahit kılmıştır. Ancak böyleleri şehid olarak adlandırılmayı hak ederler. O halde, şehid kimdir, kimlerdir?

     Şehid: Aziz kitamız Kur'an-ı Kerim'de yirmiye yakın ayeti kerimesinde zikredilmiştir. İlim adamları, yani ehl-i Kur'an, şehid adının temel manasının " bilen" olduğu hususunda anlaşmışlardır. Yani,

     Şehid, " müşahede yoluyla meydana gelmiş ilme sahip olan varlık" demektir. Allahü Teala'nın, hem gizli hem de açık olanı bildiğini belirten ayetler de şehid adının içeriğine duyular ötesini de katmaktadır. 

     Kur'anî terim olarak şehid: " Allah yolunda öldürülen Müslümanlar" manasına gelmektedir. Şu ayeti kerimeyi enine boyuna düşünerek okuyup anlamaya çalışalım:

     " Ve Allah uğrunda üstün çaba sarf ederek gereği gibi mücadele edin: O ( mesajını hayata taşımak için) sizi seçti; ve O din konusunda sizi zora koşmadı. ( Sizden tek istediği) atanız İbrahim'in inanç sistemine ( tabi olmanız) . O sizleri bundan önce de bu vahyin ( gelişinden) sonra da Müslüman olarak isimlendirdi ki, elçi sizin için iyi bir model ve tanık olsun, siz de insanlık için iyi bir model ve tanıklar olasınız." ( Hac sûresi, âyet 78 ) 

      Bu giriş bölümünden sonra, şu hususları arzetmek istiyorum. Millet olarak; 2020 yılı Recep ayının ilk Cuma gecesi, millet olarak, ülke olarak kara bir haberle karşı karşıya gelmiş olduk. 33 tane yiğit evladımızı İdlip denilen cıfıt yerinde, mekanında şehid verir iken, bir o kadarının da yaralı olduğunu haber ajanslarından görmüş olduk.

      33 yiğidimiz terü taze gençler idi!.. Kimi Binbaşı, kimi rütbeli kimileri de rütbesiz baba yiğitlerdi!.. Kimileri, K. Maraş'lı, kimi Hatay'lı, kimi G. Antep'li kimileri de vatanın her köşesinden masum, tertemiz, fidan gençlerdi. 

      Tabii ki, boksör Putin'in oyunu, kalleşliği, müzevirliği, puştluğu midemizi bulandırmış, vatansız, arsız, ırzsız Esed'in hainliği bunun  üzerine tuz biber olmuştur. Oysa,

      Biz, millet olarak, bu menfur olay karşısında gerildik, sinirlendik, kalp atışlarımız hızlandı, milletçe tansiyonumuz yüksek seviyelerde seyretmeye başladı. Tabii ki, bu mevzuda haklıyız, haksız iş yapmıyoruz. Yapmadığımız da ortadadır. 

       Devlet olarak, millet olarak suçumuz, 4 milyon vatanından hicret etmiş bulunan Suriye'li garibanları doyurmak, eğitmek, öğretmek, yatacak yer temin etmek, çocuklarını tahsil ettirmek olmuştur. 

     Fransız yazar La Boetie derki:

     " Özgürlüğünü yitiren yitiren bir insan, aynı zamanda insanlığını da yitirir." 

      Haklı bir söze ne denilebilir ki?..  Emperyal güçlerin İdilb'te aniden saldırıları sonucunda, 34 canımız şehid olmuştur. Ruhları şad, mekan ve makamları cennet, ailelerin ve milletimizin başı sağ olsun!.. 

     Millet olarak, nice nice İdlib'ler yaşamış, görmüş müşahade etmiş bir milletiz!.. Tarihi azıcık kurcalayın, karşınıza öylesine taplolar çıkacaktır ki, tamamı mükemmel insanlar, kahramanlar ve babayiğitler zuhur edecektir. 

      Karşınıza, Hz. Hamza (ra) çıkacak, Sümeyye anne, Yasir çıkacak, Mute'de  Zeyd bin Harise, Cafer Tayyar ve Abduullah bin Revaha çıkacaktır. Geçin oradan, 

       İstanbul surlarında bayrağımızı göklerde dalgalandıran Ulubatlı Hasan, Çanakkale'de Seyyit Çavuş çıkacak, tüm şehidlerimizi selamlamaktalar ve onlara ruhen el sallamaktadırlar!..

      İdlib şehitleri; bu aziz milletin gönlünde yatmakta, bu aziz millete" Cennette olduklarını, bizleri de beklemekte olduklarını"  manen izhar etmektedirler. Şu ayete nazar edelim:

     " Şimdi sen, varlığını her tür sapmadan uzaklaşarak tümüyle doğru ve asıl dine, Allah'ın insanlığın özüne yaratılıştan nakşettiği fıtrata çevir; ( ta ki) Allah'ın yarattığında olumsuz bir değişme olmasın; işte, değer ( odaklı) gerçek Din'in ( amacı) budur ve fakat insanların çoğu bilmiyorlar." ( Rûm sûresi, âyet 30)  

     Netice olarak;

      Türkiye Devleti, Türk insanı; nasıl ki, depremle yüz yüze yaşamaktadır.  Tıpkı deprem gibi, bu tür saldırılarla, ani hücumlarla yaşamak, bilmek ve ona göre tavır koymak zorundadır.

     Aksi halde, Allah korusun!.. Bir Irak devleti, bir Suriye toprakları, bir Filistin diyarları haline geliriz!.. Böylesi topraklara benzer duruma düşmemek için, şehidlerin varlığı, var oluşu bu milleti üzmemelidir. Çünkü;

      Ortadoğu'da, dim dik ayakta duran bir ülke vardır ki, işte o ülke Türkiye Cumhuriyeti'dir. Dünyanın emperyal tüm güçleri, bu ülkeyi çökertmek, komşu ülkeler gibi zillet ve köle durumuna düşürmek için ellerinden gelen her haltı yemektedirler. 

     Yüce Allah, bu aziz millete bir misyon yüklemiştir. İşte o misyon: Devlet, bayrak, vatan, millet, iman, islam ve özgürlüğü korumaktır. 

     Bu kutsal misyonu, sözde Müslüman Araplar muhafaza edemediğine göre, İran Şiası ilgisiz ve alakasız kaldığına binaen, başka kim koruyacak, bu misyonu kim  bayraklaştıracaktır? 

     Rabbimiz!.. Bu aziz millete sabır, güç, metanet ve olgunluk ihsan buyursun!.. Şehidlerini cennetine gark eylesin, kalanlarına, yaralı arslanlara sabır, teenni, metanet nasip eylesin!.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın