ALLAH KULUNA YETMEZ Mİ?
" Hiç Allah kuluna yetmezmi ki, onlar seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar? Ve Allah kimi yoldan saptırırsa, artık onu doğru yola getiren olmaz." ( Zümer sûresi, âyet 36)
Bu aziz Zümer suresini, okumak, üzerinde düşünmek, bilhassa yatmadan önce kıraat etmeyi alışkanlık haline getirmek gerekir. Cünkü, tecrübemiz, böylesi bir sureyi okumayı adet haline getiren Müslümanların morallerinin diri ve dip diri olduğu, gecelerin kabusundan kurtulmuş oldukları zinde bir şekilde sabaha çıkmış olduğu bilinmektedir.
Dolayısıyla, Allah yetmezse kim yeter? Tüm şirke dayalı sapmalar, avuntular, benlik düşünceleri, Allah'ın yetersizliği sapıkça fikrine dayalıdır. Bu nedenle şirk, yüce Allah'ın yetersiz olduğunu iddia etmek demektir. Allah muhafaza buyursun!..
Bakmayın siz!.. Orada, burada Şeyh, Meyaşih, Kutup, Aktap, Mehdi ve Mesih geçinenlere?!.. Onların işleri ve güçleri, saf, temiz müminleri çıkmış oldukları Kur'an yolundan çevirmek, kendi yolları olan eğri-büğrü sapmalara davet etmektir.
Bu sapıtanlar, ne yazık ki, ülkemizde hadsiz ve hesapsızdır. Bunlar, vatanın, milletin var olduğu her yere kadar sirayet etmişler, sokulmuşlar, "tarla fareleri "gibi burunları ile yivik yivik insan aramışlar ve bulmuşlardır.
Halbu ki, aziz Kur'an; zikir çekip kafa sallamayı değil, öğüdün, uyarmanın her çeşidini ayet ayet beyan eder. Bilhassa, bunların marifetleri, zikir adına kafa sallayıp, baş vurarak, kafalarını ilim, Kur'an yolunda, insanlık, medeniyet, ilim, marifet ve hikmet yolunda değildi, kafalarını sallamaktan dolayı kendilerinden geçmeyi kabul etmektedir.
Bunlar, saf, masum insanlara " şefaat ederiz", " sizi kurtarırız" yalanıyla insanları kandırmaktalar, tertemiz akidelerini ve nezih düşüncelerini tarümar etmektedirler. Halbu ki,
Tüm şefaat ayetlerini inceleyin bu ayetler ışığında mes'ele bunların anlattıkları gibi olmadığı anlaşılacaktır. Çünkü, ayeti kerimelerden anladığımıza göre, şefaat etme hakkı yalnızca Allah'a tahsis edilmiştir.
Aziz Kur'an onları şefaate çağırıyor değildir. Eğer imkanları var ise, önce kendilerini kurtarsınlar da, sonrasında başkalarına şefaat etmeye çalışsınlar. Kur'an, bunların , " biz şefaat edicileriz" ifadelerini saçma bulmuş, böylesi bir iddiayı kesinlikle kabul etmemiştir.
Âhirette Allah'ın şefaati en büyük ödüldür. O ödülü takdim ve tevdi etme izni verilenler de ödüllendirilmiş olurlar. Ödülün elinden alındığı kimse ödülün sahibi değildir. Ödülün asıl sahibi yüce Allah'tır. Dolayısıyla,
21 asırda bile hala orada, burada gezinip, masum insanların zihin dünyalarına saldırmak, dejenere etmek ne demektir? Soruyorum: Hangi sahabe-i kiram efendiler, böyle bir çıkmaz yolu tavsiye etmiş, insanları kandırmışlardır?. Halbu ki, yol Kur'an yolu, hedef, İslam'ı yaşamak olmalıdır. Şu ayeti kerime mealini dikkatlere arzediyorum:
" ( Allah'ın şu müjdesini) ilet: " Ey hadlerini aşıp kendilerini israf eden kullarım! Allah'ın rahmetinden asla umut kesmeyiniz!" Allah bütün günahları affedebilir: çünkü O, evet O'dur mutlak bağışlayıcı , sonsuz rahmet kaynağı olan!" ( Zümer sûresi, âyet 53)
Dolayısıyla, aziz Kur'an'la hem hal olacağız!.. Onu çok okuyacak, anlayacak ve emirlerini fert olarak, aile olarak ve milet olarak yaşayacağız!.. Halbu ki, ortalarda gezinen, dolaşan insanlar bizleri kendi uydurdukları tarikata, meşayihliğe, ermişliğe, uydurdukları yollarına çağırmaktadırlar.
Bunlar böyle yapmakla, kısa yoldan zengin olma yollarını kolaylaştırmakta, holdingleşmekte, şirketleşerek sonunda da birbirlerine hasım olarak, düşman kesilmektedirler. Çünkü, dünya malı yüzünden nicesi nicesini öldürmüş, mihrapta bile birbirlerini katletmişlerdir.
Örneğin, İstanbul-Üsküdar Müftüsünün günahı ne idi ki, acımadan, utanmadan merhamet etmeden katletmiş oldular? Müftü Necati Tayyar Taş hoca efendinin suçu ne idi ki, gecenin bir yarısında evini bombaladılar, diri diri yakmaya çalışmış oldular?
Netice olarak;
Yukarıdan beri izah etmiş olduğum üzere, yeryüzünün tasarrufu sadece Allah'a aittir. Ne bir şeyhe, ne bir tarikata, nede bir zümreye ait değildir.
Yeryüzünde camilerimz , mescidlerimiz, ilim adamlarımız, yetişmiş alimlerimiz bulunurken, bunlar kim oluyor ki, milleti içten içe çökertsinler, 15 Temmuz darbesine kalkışsınlar, askeri öldürsün, polisi şehit etsinler?
Gidiniz, Menzil köyüne, ekilmiş araziler, tütün tarlaları, oranın başında oturan kardeşler birbirlerine düşmüşler, kimi Menzilde kalır iken, kimileri de Anadolu'nun iç kesimlerine kadar uzanmışlardır
Niçin böyle olmaktadır? Çünkü, dünyanın sermayesinin, parasının, pulunun gözü kör olsun!.. Kimileri holdingleşir ken, diğerlerininde gözlerini kamaştırmakta " Bende bu yoldan zengin olurum" diyerek cennet satmakta, cennet arazilerini parsel parsel zavallı, biçare müridana satmaktadırlar.
Eldeki sermayeleri, cennete girdirme, cehennemden uzaklaştırma, müridanın ellerinden tutup cennet yurduna kavuşturmaktır. A. Kuytul, başına toplamış olduğu hanımları kandırarak, cennet parsellemekte, paraları götürmekte, zenginlik yolunu bulmuş durumdadır.
Fetö; Cia ile birlik olup, ülkemizdeki çömezlerine para transfer ederek, ulufe dağıttırmaktadır. Hedef, gaye, amaç ülkeyi bölmek, vatanı parçalamak ve dış güçlerin oyununa gelmektir.
Rabbimiz!.. Bunlara fırsat vermesin, bunların öne sürdükleri "şefaat düşüncesi" kendilerinin olsun!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın