AKİF'İN KADER ANLAYIŞI !..
" O ihtişamı elinden niçin bıraktın da,
Bu gün yatıp duruyorsun ayaklar altında,
" Kadermiş" Öyle mi? Hâşâ bu söz değil doğru;
Belânı istedinde Allah da verdi. Doğrusu bu;
Ne istenirse, elbette sonuç öyle çıkar,
İlâhî iradense sana zulmedecek ihtimalii mi var?
Çalış dedikçe Şeriat, çalışmadın durdun,
Onun hesabına bir çok hurafe uydurdun."
( Mehmet Akif)
Günümüz dünyasındaki Müslümanların hal ve ahvallerine nazar ettiğimiz zaman Akif'in, bu şiirinde doğruları, hakkı, hakkaniyeti haykırdığını anlamış olacağız...
Millet olarak, en çok kader mevzuunu yanlış anlamış bir milletiz!.. Maalesef, Emeviyye hükümdarı Muaviye'nin, Amentü'nün içersine sokuşturmuş olduğu " kader" inancı dün ve bu gündür eleştirilmeden, dillendirilmeden, mahiyeti hakkında görüş, eleştiri bildirilmeden yaşanıp gitmekteyiz.
Toplum hayatımızın her alanında " Kader kurbanı", " Kader mahkumu", " Kötü kader", " Kaderin oyunu", " Alın yazısı", " Bu benim kaderim", tartışmaları, inancı, içinden çıkılmaz anlayışı sürüp gitmektedir.
Amentü'nün içersinde "kadere iman" maddesi yok iken, bu kavram Müslümanları uyutmak, uyuşturmak, kader tartışmalarına alet etmek için sonradan eklenmiştir.
Yukarı şiirde ifadesini bulduğu gibi, merhum Akif, böylesi uyduruk, eklektik ifadelere karşı çıkmış, yatan, uyuyan,pinekleyen Müslümanları eleştirmiş, kabul etmemiştir. Hatta, bu anlayışı batıl, hurafi bir anlayış ve inanç kabul olarak değerlendirmiştir..
Ülke olarak, millet olarak, 6 Şubat 2023 günü yaşamış olduğumuz deprem felaketi Akif'i ne kadarda haklı çıkarmıştır. Nasıl haklı çıkarmasın ki? Millet olarak deprem olmasından kanımız akıyor, canlar, tenler toprağın altında kalmakta, yığıntılar altında inim inim inleyerek ölmektedir.
Ama, gelin görün ki, gelenekçi kesimlere göre, kaderci zihniyete göre bu ölümler, tamamen Allah'tandır, kaderin bir cilvesi ölenlerin kendi kaderlerini yaşamasıdır. Oysa, Aliye merhumun dediği gibi:
" İslam batıl inançlara karşı çıkmış ve onu bir çırpıda o zamanki dünyanın geniş alanından temizlemiştir. O din ile batıl inanç arasında bir çok Müslümanın ruh ve evinde rahat sığınma bulmuştur, daha sonra ise çeşitli muskalar şeklinde vb. tam bir din ticaretine dönüşmüştür.
Eğer din batıl inancı yok edemezse batıl inanç dini yok edecektir. Muhammed a.s. zor savaş günlerinde Müslümanların cehaletten kurtulmaları için gayret sarf etmiştir. ( esir düşman belli Müslümana okuma- yazmayı öğretirse serbest kalabiliyordu).
İlk Müslümanlar, pagan kültürün eserleri olduklarından sıkıntı duymaksızın Latince ve Yunancadan kütüphaneler dolusu kitabı tercüme etmeye başladılar çünkü " İlim Müslümanın yitiğidir ve buldukları yerden almalıdır" ( Muhammed as.)
Burada ise sözde bir İslam hükümdarı İslam adına ülkesinde eğitimi sınırlandırmaktadır. O İslam'a cehalet yoluyla hizmet etmek istiyordu. " ( İktibas/ Ocak 2011, say. 46)
Onun içindir ki, biz millet olarak Akif merhumu kader ve sair alanlarda anlamadan okumaktayız. Sadece, onun ölüm yıl dönümünde ve İstiklal Marşı'nın kabul edildiği günlerde anlamak, anlatmak kifayet etmemektedir. Onu anlamak için;
Onun bir Kur'an insanı olduğunu, hikaye, hurafe adamı olmadığını, bir Mehdi'nin, bir Gavs'ın peşinden gitmediğini ve onları takip etmediğini bilmeliyiz. Bilmeliyiz ki, günümüz dünyasında Aliya gibi, Ali Şeriatı gibi, Muhammed İkbal gibi iman erlerinin izinden gittiğini bilelim.
Dolayısıyla, 6 Şubat 2023 günü ülkemizde yaşanan deprem felaketi, yanlış kader anlayışının mahiyetini bizlere göstermiş ve öğretmiş oldu. " Kaderimiz böyleymiş" yanlış idrak ve algısı aziz milletimizi içinden çıkılmaz hallere sokmuştur. Binlerce insanımız toprağın altında can verirken, malları, emlakleri de tarümar olmuştur.
Netice olarak,
Merhum Akif'i, sanatını, şiirleri, safahat adlı şah eserini okuyarak anlamalıyız. Çünkü Akif; öğrendiklerini, bildiklerini, yaşamını, tavsiye etmiş olduğu Sünnet'ini Kur'an ve Rasululullah'dan alarak, okuyarak dünya hayatını dolu dolu yaşamış ve bizleri ikaz etmiştir.
Ömrü boyunca, cehaletin, geriliğin, çağ dışı ve Kur'an'ın kabul etmediği sapkın fikirlerle, düşüncelerle uğraşmış, hayatın renkli cünbüşünden uzak kalarak, tıpkı bir Asr-ı Saadet insanı gibi yaşamıştır.
Beş vakit kılmış olduğumuz namaz ibadetini bir kıyam bilmiş, uyutucu, uyuşturucu bir ibadet bilmemiştir. Oruç ibadetini de öyle okumuşturr.. Ona göre, oruç, nefisleri tezkiye ederken, Müslümanların hayatında bir diriiliş, bir iman mes'elesi olmuştur.
Örneğin zekat, sadaka olmaktan öte, fakirlerin, yeniden dirişlerine sebep olmuş bir mecburi vergi olarak algılanmıştır. Hac ibadeti de öyledir. Her yıl Müslümanların topluca kıyama kalktıkları zaman dilimleri olmuştur. Çünkü hac, Müslümanlara ihramla, aynı tip kılık kıyafetle bir olmanın, birliğin ne türü şey olduğunu öğretmiştir.
Akif merhum; Rasulullah (sav('in, " Ey insanlar, sizin Allah'ınız da birdir, babanız da! Hepiniz Adem'den geliyorsunuz, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayanın üzerinde , zencinin beaazın üzerinde ve beyazın zencinin üzerinde bir üstünlüğü yoktur".
Son sözler olarak, merhum Akif'e rahmet diler, onun takipçilerini, sevenlerini, onun izinden gidenleri hürmetle ve dua ile selamlarım.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın