A.Raif ÖZTÜRK

A.Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

1907 Ne demek?

Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ‘Değerler Eğitim Uzmanı’ olarak, Liselerde son sınıflarda ve Veli toplantılarında seminerler veriyordum. 

Ayrıca, 2017-2020 Yılları arasında, Yıldırım Bayezid Camiimizde de üç dönem “İman, Kur’ân ve Pedagojik Formasyon” dersleri vermiştim. 

Bu camiimizin 24 kişilik yatılı pansiyonu vardı. 

Diğer vilâyetlerinden, hem İlâhiyat Mezunu, hem de hafız olan ve İmam-Müezzin sınavlarına girip, atanma bekleyen adaylardan, mülâkât sınavlarla 24 kişi alıyorduk. 

Bu genç adaylara, Doç. Dr. Fatih Çolak hocamızın Asistanı H.Muhammet POLAT hocamız rehberliğinde, Tashih-i Hurûf eğitimleri yanında, Fıkıh, Arapça, Hadis-i Şerif, Makam, vs. eğitimler veriliyordu.    

Bir gün sınıfa girdiğimde, heyecanlı bir maçtan bahsettiklerini duydum. 

Selâm verdikten sonra tahtaya, 1907 Ne demek yazdım. 

Sınıfın çoğunluğu el kaldırarak ve heyecanla “Fenerbahçe Kulübünün Kuruluş Tarihi” olduğunu söylediler. 

Bu doğru cevaplarıyla, onları çok daha önemli bir sınavın içine çekmiş oldum. 

Hemen tahtaya, “Hz. Muhammed’in (SAV) Milâdi VEFAT tarihi nedir?” yazdım. 

Sınıf birden, ölüm sessizliğini büründü. 

Cesaretini toplayan birkaç kişi; “Hocam hicrî olanın Hicretin 11. Senesinde ve Rabi’ul Evvel ayının 12.nci gecesi olduğunu biliyoruz, fakat Milâdi olanı bilmiyoruz” dediler. 

Bu yürek yakan manzaraya çok üzüldüm. Çünkü bunlar, İlâhiyatçı ve hâfız idiler.

Fakat bu vahim tablonun, ülkemizin acı bir gerçeği olduğunu düşünerek, hiç olmazsa şu 24 kişideki bu eksikliklerini giderip, onların da yapacakları vaazlarda ve eğiteceği gençlerde faydalı olmasını düşündüm. Sabırla ve sükûnetle anlatmaya başladım.

-“Bakınız arkadaşlar, sizler Din görevlisi adayları olduğunuz için, 2. Sorunun cevabını bilememeniz, hiç de normal değil!.. 

Hatta bırakınız Din görevlisi adayı olmayı, sıradan bir Mü’minin bile bu iki sorunun;“Milâdi doğum tarihi 20 Nisan 571”,olduğunu bildikleri gibi,“Milâdi vefat tarihi, 8 Haziran 632”,olduğunu, rahatlıkla bilmeleri gerekmiyor mu?.. 

Peki, niçin bu gaflet? Niçin bu cehâlet?” 

..Diyerek biraz sitem ettim. Tâ ki bu olay onlara, kalıcı bir ders olsun…

Bir sene sonraki sezonda da bu olayı hatırlayarak, yeni gençleri de sınamak istedim:

Sınıfa girip selâm verdikten sonra, “Fenerbahçeliler el kaldırsın” dedim. 

24 kişiden 7-8 Kişi el kaldırdı. “Takımınızın yeni kadrosunu sayın bakalım” dedim. 

Hepsi sırayla hiç tökezlemeden, yedek kadrosuyla saydılar. 

Aynı soruyu Galatasaraylılara, Beşiktaşlılara ve Trabzonsporlulara da sorduğumda, hepsi de sırayla hiç tökezlemeden cevaplar verdiler. 

Bu kez daha yüksek sesle; “Yüce Rabbimizin Esmâ-ül Hüsnalarını sayınız”dedim. 

Sınıf ŞOK olup, ölüm sessizliğine büründü. 

Hemen soruyu kolaylaştırarak, hiç olmazsa “Yüce Rabbimizin SIFATLARINI sayınız”dedim.

Aralarından bir kişi, “hocam, ansızın sorduğunuz için, birden hatırlayamıyoruz” dedi. 

Ben de kendilerine: 

-“Allah aşkına, spor ile ilgili soruları, daha da ansızın sormadım mı? 

Peki, o sorularda hiç tökezleyen oldu mu? Hazırlandığınız mesleğinizin gereği olarak, hatta sıradan bir Mü’min olarak da bu sorulara, hiç tökezlemeden cevaplar vermeniz gerekmiyor muydu?” dedim ve ciddiyetle günlük dersimi işledim. 

Dersimiz biter bitmez Üsküdar’daki ‘DÎNÎ YAYINLAR FUARIN’DAN 30 adet “ESMÂ-ÜL HÜSNA” kitapçıkları aldım. Ertesi günkü dersimde hepsine dağıttım. Bir hafta sonra yazılı sınav yapacağımı söyleyerek, hem Esmâ-ül Hüsnaların, hem de Yüce Rabbimizin Sıfatlarını, (18’ini de) kalıcı bir şekilde ezberlemelerini sağladım şükürler olsun…

  • ŞİMDİ SİZLERE SORUYORUM:

-Bu iki olay, sizlere neleri İHTÂR ediyor? Şimdi düşünme sırası, sizlerde ve bizlerde!..

Evlâtlarımıza 70-80 senelik kısacık bir ömür için, 10 seneden fazla eğitimler aldırdığımız halde, 70-80 sene değil, 70-80 TRİLYON sene de değil, SONSUZ bir ömür olan EBEDÎ Âhiretleri için, kaç sene eğitimler aldırdınız? 

En azından, 10 seneden çok daha fazla olması gerekmiyor muydu?..

Bu konuda birçok kişi, şeytânî bir cevap olarak, “bu işi Hükümetlerin çözmesi gerekiyor” diye sorumluluktan sıyrıldıklarını zannediyorlar. 

Oysa hükümetlerin bu soruna önem vermeleri için, ciddi halk baskıları gerekiyor. 

Hayvan haklarını korumak için yapılan halk baskılarıyla, önemli kararlar alınıp, yeni yasalar çıkarılmadı mı? Bu önemli konunun, hayvan hakları kadar da mı değeri yok?!..

Suçu başkalarına atmakla, ağır veballerden ve acı akıbetlerden asla kurtulamayız!.. 

Bizlerin de yapacak çok işimiz var. 

Bu vesileyle bilinsin istedim… Vesselâm.

Facebook Yorum

Yorum Yazın