15 Temmuz Sonrasında Diyanet !..
Bir Diyanet mensubu olarak, 15 Temmuz kalkışmasını içime sindiremiyor, zaman zaman Diyanet'i suçluyor, bu çömezi kim büyüttü, niçin büyütüldü? gibi sorularla kendimi sorguluyorum..
Bu noktadan hareketle, şunları arzetmek istiyorum:
Böylesi bir meczup kişi, kırk yıl bu aziz milleti kandırdı, sömürdü, söğüşledi, en büyük mabed kürsülerinde ağlayarak, sümüklenerek sızlandı da niçin Diyanet bunun soytarılıklarına tedbir almamıştır?
Tahsil belgesi olmadığı halde Vaiz yapıldı. Hak etmediğine binaen eline yeşil pasaport tutuşturulup " buyurun, lütfen ABD'ye gidiniz" der gibi bir havaya girilmiş oldu.
15 Temmuz sonrasında da , olanlar oldu, bir kısım Diyanet görevlileri, Feto'ya göbekten bağlı oldukları için görevlerine son verilerek kovulmuş oldular!..
Bizler zannettik ki, Diyanet, değişecek, yenilenecek, apayrı, farklı bir Diyanet olacaktır!.. Ama, olmadı, olmuyor ve olmayacak gibidir!..
Sayın Başkan; bir iki defa çıkış yapmış oldu ama, arkası gelmedi ve hem de gelmeyecek gibidir. Çünkü, orda burda pinekleyen Mehdiciler, Mesihciler, Pirciler, Kerametçiler yine ortamı meşgul etmekte, ha bire pala sallamaktadırlar!..
Bizler, zannettik ki, Diyanet, eski medrese usulü çalışmaları bırakıp, Kur'an'ın getirmiş olduğu din anlayışına yönelecek, ülkemiz de ne kadar hurafe, uydurma, saptırma vardır, tamamını bitirmeye çalışacaktır.
Bilmiyorum!.. Neden ve niçin korkmaktayız?.. Bizleri; kimler korkutmakta, neden çekinmekteyiz!.. Ülkemizin en büyük başı durumunda olan sayın Cumhurbaşkanı " Kur'an'ın güncellenmesi" adına yenilik, yep yeni çığırlar açılması yönünde emirler vermiş iken, kurumun, sayın Başkanı, Din İşleri Yüksek Kurulun ve tüm Müftülerin halen gelenekle iştiğal etmesi hangi akılla, hangi mantıkla izah edile bilir?..
İsterdik ki, şu kandil gecelerine bir veçhe verilir, Süleyman Çelebi'nin uyduruk, sapkın mevlidine bir çeki düzen getirilir de, camii cemaatleri Kur'an'la tanışmış olurlar!..
Olmadı olmuyor!.. " Eski hamam eski tas" hesabı ile, yine " Kutlu Doğum" hazırlıkları yapılmakta, yine Miraç'ta, elli vakit hezeyanları anlatılmaya devam edilmektedir.
Yeni bir din anlayışına doğru!..
Başkanlık; sağ olsun, var olsun!.. Başkan yardımcılığının birisine hanım tayin etmiş oldu. Tüm Müftülüklere Muavini Müftü olarak hanım atamaları yapılmaya başlandı!.. Başlandı da ne oldu?
Atanan hanım efendi görevliler, yerlerde sürüklenmekte olan hangi hanımın derdine deva, cumasına yardımcı, cenaze namazlarına katılmalarına merhem oldular? Ve olamayacaklar da!..
Maalesef, Feto meczubunun bırakmış olduğu tortu, kir, mülevveslik aynen devam etmektedir. Said-i Nursi (!) sempozyumları aynen icra edilmekte, Abdulkadir Geylani, İmam Rabbani hikayeleri halen camii kürsülerini meşgul etmektedir.
Elimizde, bir TRT. Diyanet bulunmakta idi.. Çok şükür onu da kararttılar!.. Hiç olmazsa, her gün akşamları, Dr. Hüseyin Kayapınar hoca efendinin mezhep hikayelerini dinlemiş oluyorduk, ondan da olduk!..
Yeni bir din anlayışına, Kur'an yorumlarına , ekmek kadar, su kadar,, hava kadar bu milletin, bu millet çocuklarının ihtiyacı bulunmaktadır. Yeter artık, dinletilen hikayelere son verilmelidir!..
Korkmamalıyız!..
Çünkü, "korkunun ecele faydası yoktur.". hesabı ile diyorum ki: Başkanlığı'mızın, almış olduğu yetkiyi, selahiyeti yerli yerince kullanması lazımdır. Başka Feto'ların zuhur etmesine, millet evlatlarını öldürmesine sebep olmamak için, tüm hurafe menfezleri, kapıları, giriş ve çıkışları kapatılmalıdır!..
Netice olarak;
Bazan düşünmeden edemiyorum. Tam tamamına 40 yıl!.. Böylesi bir meczup, bu aziz milletin imanını çaldı, dinini sömürdü ama, nasıl oldu da tehlikenin farına varamadık!..
Böylesi bir meczup, bunak kişi (!); devletin tüm birimlerine sirayet etmiş, bir ahtapot gibi sızmış, askeri, idari, Diyanet, Adli, Meclis, Belediyeler, Bakanlıklar her tarafı işgal etmiş de bu millet evlatları nasıl olup da haberdar olmamıştır? Dolayısıyla,
Sayın Başkandan istirhamımız!.. Çıkışlarını devam ettirmesidir!.. Ortalarda dolaşan bir kısım, din ticareti yapan, evliya geçinen, Mehdi sanılan, Mesih kabul edilen hödüklerden çekinir isek, yarınlarda bunların güçlerine kimsenin gücü yetmeyecek, bunlar işi daha ileri götürüp " Kelle isterük" hezeyanına kadar taşıyacaklardır..
Çünkü, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tarihini, geçmişini az çok bilenlerdenim.. Merhum Ahmet Hamdi Akseki, Ö. Nasuhi Bilmen, Tayyar Altıkulaç , Ali Bardakoğlu ve Mehmet Görmez hoca efendiler, bilinen canlı şahitlerdir. O halde, sayın Başkandan, Kur'an'ın anlaşılması doğrultusun da yep yeni çalışmalar beklediğimizi hatırlatıyoruz.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın