Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

15 TEMMUZ  İHANETİNE DOĞRU VEYA HAŞHAŞiLİĞİN MAHİYETİ!..

 "  Allah'a ortak koşanlar derler ki: " Eğer Allah dileseydi, ne biz ne de atalarımız asla şirk koşmazdık; dahası ( O'nun helâllerinden) hiç bir şeyi haram kılmazdık. " Onlardan öncekiler de hakikati işte bu mantıkla yalanladılar; ta ki azabımızı tadıncaya kadar...

     De ki: " Elinizde bize sunabileceğiniz güvenilir bilgiye dayalı herhangi bir belge var mı?" Siz yalnızca hurafenin peşinden gidiyorsunuz ve sadece kitle psikolojisiyle hareket ediyorsunuz." ( En'âm sûresi, âyet 148) 

     Malum olduğu üzere, cahil kimsenin inancı arttıkça sapmasının da artacağının en tipik delili Kadere iman perdesi altında Allah'a iftira eden mantık işleniyor. 

     Ne yazık ki, kitleler, insanlar sevgi ve saygıda ölçüyü tutturamaz, dozajı kaçırırlar. Haddini aşan her bir şey zıddına inkılap eder. Sınırsız, aşırı, kuralsız bir sevgi , son kırk yıldan bu yana yaşadığımız gibi, bir müddet sonra din dışı merdud bir şirke dönüşüvermiş oluyor. 

     Ülkemizde, II. A.Han'dan bu yana, ortada dolaşan, kendilerini alim, ermiş, ermiş, veli, kendi kendine Allah vergisi ilimle yetişmiş düşüncesi ve proğpağandasıyla gündeme taşıyan kişi ve zümreler, en son görmüş olduk ki, aziz milletimizi 15 Temmuz hain darbe girişimine taşımış oldu. 

       Bir kısım zümreler, kendi sevdiklerini, alim, ilim adamı, vehbi ilim sahibi bildikleri insanları sevmede ölçüyü kaçırmış oldular.  Hadlerini aşarak her bir şeyi zıddına göre hareket eder oldular. 

       Öyle haller gördük, yaşadık, rast gelmiş olduk ki, böylesi karanlık izbelere kendilerini kaptıran zavallı insanlar, bağlı oldukları kişinin ismini, kimliğini, varlığını aziz kitabımız Kur'an'da arar oldular. 

     Üzülerek. ifade etmeliyim ki, ülkemizde faal olan Haşhaşilik, tıpkı aslına rücu etmiş, Alamut kalesinde bir dönem cinayetler işleyen, kendilerini tanrı mesabesinde gören zihniyet mensubu katil insanların, cinayet şebekelerinin durumuna  indirgemişlerdir. 

      Sevenleri, muhibbileri, serden geçerek, yardan geçerek, candan, maldan, mülkten, istikbalden geçerek, " abi", " abla" rölüne soynmuşlardır. Örneğini, ABD'ye kaçan bir hödüğün peşinden gitmeyi, ona inanmayı, onun beşeri emirlerini ayettende üstün görmeye kadar götürmüşlerdir.

     Zaten böyle olmasaydı, 15 Temmuz gecesi, ülkemizin göz bebeği yerleri bombalanmaz, bir hayli masum insanımız şehid edilmez, binlerce  masum da yaralanmamış olurdu. 

      Örneğin, Cumhuriyetin ilk yıllarında Seyyid Rıza adındaki bir kimsenin, devletimize isyan ederek, binlerce insanı şehid ettirmesi gibi, diğer taraftan bir silahlı çatışmayı yeğlemeyip fikri planda devlete isyan eden Said-i Nursi isimli hurafecinin metodu aynı metod değil midir?

     Tıpkı bu iki zevat gibi, sözde Said Nursi'nin bağlısı, müridanı olduğunu iddia eden Feto canbazı da aynı yolu takip ederek, son kırk beş yıldan bu yana devletin, milletin bağrında  çöreklenmiş, örgütlenmiş ve en sonunda da kin ve kusmuğunu millet üzerine kusmağa başlamıştır.

     Müminler onlardır ki, aynı zamanda inanılmaması gereken, boş şeylere inanmayacak, elinin tersi ile itmesini bilecektir. Ama, söz konusu Haşhaşiler; beyin yapılarını, aklî muvazenelerini de kiraya vermiş, satılmış zümrelerdir. 

     Çünkü, bunlar yüzsüzdür, utanmaları yoktur, tükürsen bile o tükürüğü " rahmet" sanacak kadar aptallardır. Onların iddiası, tezleri şudur: "  Eğer bu zümrenin yolu hak yol olmasa idi , cemaatimiz bir an önce dağılır, bu kadar rağbet ve iltifat görmezdik" derler. 

      Onun içindir ki, ülke olarak, millet olarak maalesef, Haşhaşiliğin taa dibine kadar ızdırabını, sıkıntısını çekmekteyiz. Politik arenada da rağbet görmekteler, koruyanları, kollayanları mevcuttur. 

     Tarihi süreçte, bu aziz millet, böyle bir süreçle karşılaşmamış, millet kanını dökenlerle muhatap olmamıştır. Lakin, 15 Temmuz mendeburu, Yezid-i Lainin yapmadığını bile yapmış, evlere ateş düşürmüş, milletin bağrını dağlamıştır. 

     Halen de, bu Haşhaşilik kaosu bitmemiş, Fetö'nün çömezleri kısmen kabuklarına çekilmişler, an be an fırsat beklemektedirler. Allah, bunlara bekledikleri fırsatı, anı vermesin! Amin!.. 


      Dolayısıyla, ülkemiz din adamlarına, aydınlarına bu hususta büyük görevler, işler düşmektedir. Suskunluğu üzerimizden atarak, bunların yüzlerine tükürmek, millet çocuklarımızın kanlarını bir hiç uğruna akıttıkları için, bunları lanetlemek hepimizin en büyük görevi olmalıdır. 

      Bu zümre, pasifize olmayı sevmezler. Ağlamakla, sel sümük atmakla kitleleri kandırmasını bilirler. Onun içindir ki, Başkanlığımız, pasif değil, bu hususta aktif bir görev üstlenmeli, 15 Temmuz gecesi minare tepelerinden salalar verildiği, yine 15 Temmuz günlerinde aynı heyecanla, aynı coşkuyla salalar, ilanlar verilmelidir. 

     Netice olarak;

     Bu zümrenin apayrı bir dini inançları bulunmaktadır. Arsızdırlar, yüzsüzdürler, utanma namına bunlarda bir mefhum bulunmamaktadır.

     Zaten, böyle olmasaydı, bu gün kodeslerde bir hayli kahır çekmelerine binaen, yine de Masonik felsefeleri uğruna direnmezler, aziz milletten özür diler, devlete cümleten teslim olurlardı.

      Söz konusu, böylesi masonik zümrenin, dinle, Diyanetle, Hadisle, Kur'an'la bir irtibatları bulunmamaktadır. Dünya Müslümanları ezilir iken, bunların tüyleri bile kıpırdamaz. 

      Bunların Filistin diye bir davaları yoktur. Dünya İslam birliği diye emelleri bulunmamaktadır. Bunlar için " Yaşasın Siyonizm, yaşasın beynelmimelcilik, entarnasyonalizm" gibi sapkın mes'elelerdir.

     Son sözler olarak, Haşhaşilik mes'elesi dünya aleminde bilhassa ülkemizde zor bitecektir. Bitmesi için top yekun bir seferberliğe hazır olmalıyız. Bu zümrenin kıblesi Kâbe değil, bunların yöneldikleri nokta " beynelmilel" yapay fikirlerdir. 

     Rabbimiz!.. Bu aziz milletin yâr ve yardımcısı olsun!.. Gücünü, kuvvetini eksiltmesin!... Birine bin katsın İnşallah!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir.

Facebook Yorum

Yorum Yazın