Toplum kendisine 'Güzel ahlakı' öğretecek insanlar arıyor...
Yaşar Değirmenci, Müslümanların iyi örnekler olarak toplumun önüne çıkması gerektiğini ve insanlara öncülük etmesi gerektiğini ifade ediyor.
İslam, bu hayatı, daha mutlu, daha verimli, daha güzel, daha sağlıklı, daha akıllı, daha dengeli, daha tatminkâr, daha huzurlu yaşamanın yoludur.
Nefsini öne çıkarmak, sadece ahlaken (manen) değil; aklen (maddeten de) doğru değildir. Nefsi öne alıp onun arzularına uyarsan, beden sağlığın da bundan zarar görür. Ama nefsini terbiye edersen hem maddi hem manevi sağlığın bundan olumlu yönde etkilenir.
Adalete hakkaniyete uygun yaşayan, hem iç huzuruna ve özsaygıya sahiptir; hem de özeleştiri penceresini açık tutar. Fakat nefsine uyarak yaşayanlar, kendilerini çok sevip överlerken hiçbir eleştiriye tahammül edemedikleri gibi, özeleştiriyi hiç hatırlamak istemezler. Bunlar insanı, aileyi ve toplumu “kendi değişim projelerinin estirdiği rüzgâr önünde bir sonbahar yaprağı gibi” sürüklemek istiyorlar. İnsanın, ailenin ve toplumun söz konusu değişime karşı direnemeyeceğini, kentin, ticaretin, ekonominin, teknolojik ve bilimsel gelişmelerin hep bu yönde akmakta olduğunu telkin ediyorlar, sonra buna insan iradesini aşan ‘tarihsel ve toplumsal durumlar’ın kaçınılmazlığı adını veriyorlar. İslami değerlerin de aşındığı bir dönemi de canlı tutmak istiyorlar.
Toplumun ihtiyacı örnek insan olmak. Dinimizi sadece ibadetten ibaret görme alışkanlığımız devam ediyor. Halbuki ahlak “din binası”nın temelidir. Hele incelenmeyen, araştırılmayan, ciddiye alınmayan manevî değerlerimizden uzaklaşma, toplumsal çözülmenin müsebbibi olmuştur. Günümüzde “örnek Müslüman” olma şartlarını taşıyan şahsiyetler oluşturmaya bu toplumun o kadar ihtiyacı var ki! İnsanımız ümitsiz, tedirgin, bunalımlı, yorgun, yalnız ve gâyesiz bırakılmaya çalışılıyor. Halbuki “Güven Toplumu”nun üyesi olmak istiyor. Bu talebi bir tek kişi karşılayabilir: Müslüman! Haliyle, kaaliyle, ahlakıyla, itikadıyla, ameliyle, muamelâtıyla “üsve-i hasene” olan örnek insan oluşuyla. Dillerin susup hallerin İslam’ı konuştuğu “Ahlak-ı Muhammediye”yi sosyal hayata hâkim kılan örnek insan ihtiyacımız.
İslam’ı bırakıp hayatı yaşamak, hayatı bırakıp İslam’ı yaşamak yahut İslam’ı ayrı bir dairede yaşamak. Parçalanmış İslam, düşülen büyük hatalardan. Bunların hepsi yanlış. Doğru olan, İslam’ı hayatın içinde yaşamaktır. Düşünerek, duyarak, bütünlük şuuruyla yaşamak. İçiyle dışıyla, kalbiyle aklıyla, maddeyle manayla; su içer gibi, nefes alır gibi, yürür gibi, suyun akışı gibi bir tabiilik ile gelişerek/geliştirerek yaşamaktır.
İtidal ve sorumluluk bilinci, sevgi, nezaket, ihtiyat, ciddiyet, samimiyet, rikkat, feraset, feragat, sabır, hoşgörü, şefkat, duyarlılık, tutarlılık, hâlden anlama, kavrayışlı ve düşünceli olmak, işinizi yapmak, kendini başkasının yerine koyarak özeleştiriye yol bulmak, bilgiye öğrenmeye okumaya düşünmeye önem vermek, gösterişten uzak durmak, estetik ilgileri canlı tutmak. Kısaca, güzel ve iyi insan olmak, bu hayatı güzel ve iyi yaşamak. Gaye bu.
İlkelere ve ölçülere bağlı kalmanın aynen devam etmekle değil, varlığımızı koruyarak istikamet üzere değişmekle yani tekâmül etmekle ilgili olduğunu kavrayamayınca; sadece ihtilafları, farklılıkları, çekişmeyi, kavgayı gündeme oturtucu gerginlikler bütün toplumu huzursuz etti. Öyle bir anlayış var ki milletine verdiği huzursuzluktan huzur duyuyorlar. Mukaddeslere düşmanlık misyonları olmuş. Ne dinlerini bilirler ne de Peygamberlerini. İslâm; meşverete, reye rızaya, hür iradeye, akla, ilme, insan sevgisine, birliğe, beraberliğe, hoşgörüye, inceliğe, itidale büyük değer veren bir dindir. Çağımızda İslâm adına sergilenen bazı zulüm ve terör hareketlerinin hiçbiri İslâm’a mal edilebilme özelliğini asla taşımaz. Dini her meseleyi Allah ve Resulünün ölçülerine göre değerlendirmekle mükellefiz. Her zaman daha iyi, daha güzel insan ve Müslüman olmak ideali içerimizde capcanlı durmalıdır.
Mutlaka yapmamız gereken sorumluluklardan kaçmamak. Kendimizi imtiyazlı olma tehlikesinden kurtarmak. Bu hususta Peygamber Efendimizin, “Ey Muhammed’in kızı Fâtıma! Kendini ateşten koru! Çünkü ben, Vallahi Allah’tan sana ulaşacak bir cezanın önüne geçip de seni koruyamam.” İkazlarını unutmamakla mesulüz, mükellefiz. İnsanı ameli kurtaramaz, afv-ı ilahî kurtarır. Gayemiz, rıza-ı ilahîye vuslattır..
Yaşar Değirmenci
Diyanet Duyurular Sayfamız için TIKLAYINIZ
Diyanetliler Platformu Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
Kaynak:Yeni Akit
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın