TRT’de yayımlanan Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması
TRT’de yayımlanan Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması, kamu algısında farklı yorumlara sebep oldu. Herkes kendi meşrebince bir tavır ortaya koydu. Bir kesim bu yarışmanın, insanları Kur’an-ı Kerim’i öğrenmeye, okumaya, onun kültürünü edinmeye teşvik ettiğini, Kur’an ilmine dair merak uyandırdığını, gençleri özendirdiğini, izlemekten büyük ‘keyif’ aldıklarını ve hatta devlet televizyonunda böyle bir yarışmanın yayınlanmasının ‘nereden nereye geldik’ gururu yaşattığını savunuyor.
TRT’de yayımlanan Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması, kamu algısında farklı yorumlara sebep oldu. Herkes kendi meşrebince bir tavır ortaya koydu. Bir kesim bu yarışmanın, insanları Kur’an-ı Kerim’i öğrenmeye, okumaya, onun kültürünü edinmeye teşvik ettiğini, Kur’an ilmine dair merak uyandırdığını, gençleri özendirdiğini, izlemekten büyük ‘keyif’ aldıklarını ve hatta devlet televizyonunda böyle bir yarışmanın yayınlanmasının ‘nereden nereye geldik’ gururu yaşattığını savunuyor.
Diğer kesim ise, Kur’an-ı Kerim’in bir magazin ve show malzemesi haline getirilmesinden, insanların koltuklarında ‘O Ses Türkiye’ izler rahatlığında Kur’an dinlemesinden ve tüm bunların yozlaşmaya sebep olduğundan rahatsız.
Kendimizi bu iki yorumun ateşli taraftarı olarak görmek yerine söz konusu programın niyet, gerekçe ve fikri maliyetlerini biraz irdeleyelim. Çünkü bu, karşı karşıya kaldığımız çok derin bir sorunun parçası. Gündelik hayatın birçok alanında olduğu gibi yine, modern çağın şartları karşısında kendimiz kalabilmenin, geleneği muhafazanın mücadelesi ile ilgili bir konuyla yüz yüzeyiz. Özüne bakıldığında bu çağın insanına ulaşacak yeni bir din dili inşa etme konusundaki arayışların bir ürünüdür bu program. Belli ki yapımcılar cami ortamında icra edilecek bir Kur’an tilavetinin ya da bir sınıf ortamında Kur’an’a dair teorik bilgi veren bir program formatının çok da izleyici çekmeyeceğini, farklı formatta bir yarışma programı ile çağın insanına ulaşabileceklerini düşünmüşler. Programın ‘Kur’an-ı Kerim ve ona dair kültürün yayılması, teşvik edilmesi, gençlerin ilgisinin celbedilmesi…’ gibi iyi niyetler taşıdığından elbette kuşkumuz yok.
FAKAT, mevcut program Kur’an-ı Kerim’i, parçası olmadığı bir form içinde araçsallaştırarak formatın kodlarına mahkum ediyor ki bu, diğer tüm güncel gerekçe ve şartların üstünde, esaslı ve derin bir rahatsızlığı ifade ediyor.
Bir izleyici olarak zaman zaman kendimi okunan kelamın ve ekrana gelen dini kültürün atmosferine kaptırmış olarak yakalasam da, bazı şeyleri kendi geleneğinden koparıp deformasyona açık hale getirme kaygısını yürekten taşıyorum. Ve peşine düşdüğümüz her yeniliğin ‘gelenekli bir yenilik’ olması hassasiyetinin önemine inanıyorum.
Kur’an’ın bir hayat kitabı olduğu gerçeğini bu kadar ıskalamışken, yıllarca onu erişilmeyecek yüksek raflarda kutsallık adına saklayarak hayatımızdan çıkarmışken, böyle bir programın getiri ve götürülerini elbette iyi hesaplamalıyız. Fakat hazır bir program formatını uyarlamak yerine gelenekli yeniliklerin talibi ve takipçisi olmak yolunda belki daha gayretkar olmalıyız.
Modern dünya şartlarının her yanımızı kuşattığı bir zamanda dini anlatmanın, yeni nesle sevdirerek öğretmenin zorluğu malum. Fakat kutsal ve gelenek, bizim eşiğinde beklememiz, onun rahlesinden geçmemiz, onun dinamiklerine tabi olmamız gereken bir değer ve birikim. Belki de bu nedenle ‘usul esasa mukaddemdir’ ilkesi gereği önce usulü doğru seçmek gerek. Aksi halde usul esası kendine mahkum edebilir.
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın